ÇOCUĞA CİNSEL TACİZ, SALDIRI VE TECAVÜZ

Tâcizin adı da “cinsel istismar” oldu, saldırının, tecavüzün de.
Adını koymakta bile gaflet içindeyiz. Farkında değiliz ki fiilin önemini azaltıyoruz.
İkincisi; herhâlde on, belki de yüz katı gizli tutulduğu hâlde hâlâ istatistiklerden bahsediyoruz. (Sadece şu bir hakikat ki son on yılda yüzde 700 artmış durumda.)
Üçüncüsü; sadece adli bir vakaymış gibi görmeye, dolayısıyla da ona göre önlemler düşünmeye devam ediyoruz.
Örcelikle bu ârazlardan kurtulmak gerek. Ancak ondan sonradır ki ne yapacağız, nasıl çözeceğiz bu sorunu, sıfıra indirmek mümkün olmasa bile en aza nasıl çekeceğiz üzerinde kafa yormak.
Herhâlde bu da hiç kolay olmayacak. Dedik ya; ezici çoğunluğu gizli tutuluyor. Hem çocuk ailesine söylemekten korkuyor, hem de aile duyulmasını istemiyor.
Çünkü çocuk, bunun kendi utancı olduğunu düşünüyor. Hem ailesinin kendisini suçlayacağından, cezalandıracağından korkuyor, hem de özellikle arkadaşları tarafından bilinmesi hâlinde zor duruma düşmekten. Hele bunu yapan çok yakınları ise açıklaması daha da zorlaşıyor. Aile ise bunu hem bir namus meselesi olarak gördüğü için gizliyor, hem de çocuğunun zarar göreceğini düşündüğü için.
Öyleyse hem çocuklarımıza bunun kendi ayıpları olmadığını anlatabilmeli, hem de aile, tam tersine, gizlemenin çocuğa fayda değil; zarar vereceğini, zira yapılanın tekrarlanmasını kolaylaştıracağını bilmelidir.
Asıl çözümün burada olduğuna inanıyorum. Zira o takdirde aklından geçiren kimsenin, böyle bir ahlâksızlığa teşebbüs etme cesaretini bulması çok zorlaşacaktır.
Dilimiz söylemeye varmıyor ama söylemeliyiz: Ya aile içinde meydana gelmişse böyle bir cinsel cinayet?
Ne yazık ki o takdirde sorunun çözümü sadece çocuğa kalmaktadır.
İşte burada, çocuğu nasıl yetiştirmemiz gerektiği sorusu çıkmaktadır ortaya. Bu da uzun vadeli bir çözümdür hiç kuşkusuz. Ama ne yapalım ki en sağlam ve kalıcı olanı da budur.
Bu da çocukla ilgili algılarımızı, kafalarımızdaki çocuk imgesini değiştirmekten, dolayısıyla da onları kişilikli, özgüvenli, medeni cesareti olan bireyler olarak yetiştirmekten geçiyor. Unutmamalı ki çözümü zor toplumsal sorunların uzun zaman alması doğaldır.
Acilen yapılması gerekenlere gelince…
Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ve hem de sık sık çocukların melekten farksız olduğu, dolayısıyla fiilin bir meleğe karşı işlenmiş olacağı anlatılmalıdır. Konu, hutbelerde işlenmelidir. Fetva verilecekse o fetvalar; “Çocuk yaştakilerle evlenebilirsiniz” fetvalarına karşı verilen fetvalar olmalıdır. Zira bu fetvalar; “Demek ki evlenecek yaşa bile gelmiş. Öyleyse neden olmasın?” türden düşünmeye yeşil ışık yakmaktadır.
Cezaların olabildiğince ağırlaştırılması, kesin hükümlere bağlanması, yargıçlara asla takdir hakkı tanınmaması, konunun medya organlarında daha sık şekilde ele alınması, hükmü kesinleşenlerin sadece baş harflerinin eğil; isimlerinin tamamının verilmesi… Bunlar da bir an önce yapılması gerekenler.
Bütün bunların yanısıra bizce en etkili çözüm; yine de teşebbüsü aklından geçiren kimsenin, bunun duyulacağından emin olmasıdır.
Keşke hükümet son günlerdeki adımları bari daha erken atmış, ya da muhalefet partileri konuyu Meclis’e daha önce getirmiş olsalardı!
İnanıyorum ki gün gelecek, çocuklarımız en azından Tanrı katında hepimizden davacı olacaktır.
Salim Koçak