19 Şaşırtıcı Maddede Gerçek Osmanlı Torunları
Popüler tarih okumalarında karşılaştığımız tezviratlardan bir tanesi Osmanoğlu ailesinin adeta birer IŞİD militanı gibi yaşadığı varsayımı. Gerçeklikten tamamen kopmuş bu mitolojik anlatıya göre Osmanlı Padişahları ve aileleri her türlü dünya nimetinden uzak bir şekilde yaşıyor, cinselliğe kata bulaşmıyor, içki içmiyor, seküler yaşam biçimlerinin tümünden alabildiğine kaçıyor. Öyle bir portre çıkıyor ki Osmanlı sülalesi İbn-i Teymiyye’nin itikadına göre selefi gibi yaşarken, birden “Cumhuriyet” diye bir bela geliyor, bütün itikadı yok ediyor, Halife Sultan ve ailesini memleketten kovuyor, başımıza türlü belalar getiriyor. Elbette hiçbir veri ile desteklenmesi mümkün olmayan bu mitolojik tarih okumasının tarihsel bir tarafı yok. İdeolojik bir bakış açısıyla kurgulanmış bu tarih anlatısı “İslam diniyle yönetilen bir Türkiye” talebini Osmanoğlu ailesi örneği üzerinden vererek, kurduğu karşıtlıkla mevcuda karşı bir tutum almaya çalışıyor. Gerçek nedir? Bazı fotoğraflarla göstermeye çalıştık.
- Sultan Vahdettin’in El Yazısı Notaları
- Sultan Vahdettin’in 3. eşi Müveddet Kadınefendi
- Halife Abdülmecid’in “Haremde Goethe” Çalışması
- Halife Abdülmecid Kızı Prenses Dürrüşehvar Sultan ve Damadı Prens Nawab Azam Şah İle Birlikte
- Ulviye Sultan ve Kocası İsmail Hakkı bey Göksu Kasrının Bahçesinde Eğleniyorlar
- Ömer Faruk Efendi ile Sabiha Sultan İlk Evlatları Neslişah Sultan İle Birlikte
- Sultan Vahdettin’in Kızı Sabiha Sultan
- Ömer Faruk Efendi ve Sabiha Sultan
- Neslişah Sultan
- Hanzade Sultan ve Kızı Prenses Fazile
- Hanedan Üyeleri Fransa’da
- Ali Vasıb Efendi eşleri Mukbile Sultan’la
- Sultan V. Murad ve Sultan II. Abdülhamid’in Torunları Bir Arada
- Sultan Reşad’ın torunlarından Lütfiye Sultan ve Nazım efendi
- Mihrimah Sultan
- Osman Osmanoğlu ve Ailesi
- Osman Osmanoğlu Kızı Ayşe ve Torunlarıyla
- Osmanlı Torunları Bodrumda
- Son Jenerasyon Osmanlılar
- yüzyılın başında da, daha öncesinde de Osmanlı Hanedanı anlatıldığı gibi adeta Selefi bir İslam inancıyla yaşayan bir aile hiç olmadı. Son Halife Abdülmecid’in dediği gibi içki içenler olduğu gibi, Osmanlı ailesi içinde sanatın her dalıyla ilgili, tarih ve kültürel zevkleri gelişkin bir çok kişi bulunmaktaydı. Fatih Sultan Mehmet 19 yaşında 4 dil biliyordu. Yunanca, Arapça, Farsça ve Sırpçayı kusursuz şekilde konuşuyordu. “Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana / Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana” (Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu)dizelerinde ifade ettiği gibi romantik bir gönlü de vardı. Avni mahlasıyla bir çok şiir yazdı. Kanuni “Muhibbi” lakabı ile aşk şiirleri kaleme alırken, Dördüncü Murad’ın lakabı “Muradi” idi. Şah Murad mahlasıyla 15’e yakın saz ve söz bestesi bulunmaktadır. Üçüncü Selim Türk musikisinin en büyük bestekârlarından birisiydi. Ney üfleyip, tambur çalan bir padişahtı. Sultan Abdülaziz ney ve lavta çalardı, son Osmanlı Padişahı Vahdettin piyanistti, Sultan 3. Mehmet kaşık ustasıydı, 2. Abdülhamid kakma ve süsleme sanatıyla ilgiliydi.