34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
43,3470£% -0.52
3.005,41%1,48
2.705,79%1,29
9.549,89%1,94
Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Sürdürülebilir Tarım ve Tabii Bitki Kaynakları Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Servet Kefi, yaptığı açıklamada, TÜBİTAK’ın “Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı” kapsamında hazırladıkları “Kastamonu Taşköprü Sarımsağında Değerli Kimyasalların Karakterizasyonu ve Alisinin Saflaştırılması Projesi”nin birinci aşamasının kabul edildiğini bildirdi.
Proje kapsamında Taşköprü sarımsağı üzerine yaklaşık 6 aydır çeşitli çalışmalar sürdürdüklerini anlatan Kefi, projenin hazırlık sürecinde Türkiye’de ve dünyada bu konuda yapılan araştırmaları taradıklarını, sarımsağın 5 bin yıl öncesine dayanan kullanımı olduğunu gördüklerini ifade etti.
Sarımsağın Türkiye’de besin şeklinde kullanımının yanı sıra özellikle tedavi ve koruma amaçlı da tüketildiğini vurgulayan Kefi, “Sarımsağın halkımız tarafından ateş ve tansiyon düşürücü, kurt düşürücü etkilerinin yanı sıra en önemlisi nezle tedavisinde solunum ve sindirim sisteminin iyileştirilmesinde kullanıldığını gördük. Yurt dışındaki yapılan çalışmalarda sarımsağın antiparazitik, antibakteriyel, antimikotik, antiviral, antikonserojen ve antioksidan gibi birçok etkiye sahip olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuş” diye konuştu.
Sarımsağın bu özelliklere sahip olmasını sağlayan içeriğindeki bileşiklerin saptanması için de araştırmalar yürüttüklerini vurgulayan Kefi, şu bilgileri aktardı:
“Bütün bu farmakolojik etkilerini sarımsağın içerdiği kükürtlü uçucu yağlar olan tiyosülfat bileşenleri, bunların da en önemlileri alisin ve ajoen (sarımsağın içindeki etkin maddeler) sağlıyor. Bizim projemizde araştırmak istediğimiz alisin (etkin maddelerden biri) bileşikleri. Çalışmalar şunu göstermiş, sarımsağın bütün bu farmakolojik etkilerini ortaya koyan tiyosülfat bileşenlerinin yüzde 70’ni alisin oluşturuyor. Dolayısıyla alisin sarımsağın en önemli etken maddesi.”
Kefi, içindeki alisin maddesinin ortaya çıkması için sarımsağın muhakkak ezilmesi, kesilmesi ya da çiğnenmesi gerektiğini belirterek şu önerilerde bulundu:
“Ancak bunlar gerçekleştiği zaman sarımsağın içindeki etken maddeler ortaya çıkar. Halkımız sadece kokusundan kaçındığı için çiğnemek yerine sarımsak dişini bütün olarak yutmayı tercih etmektedir. Bunun yerine tedavi edici özelliğini ortaya koyabilmesi için sarımsağın kesilmesi, ezilmesi ya da çiğnenmesi gerekmektedir. Kullandığımız birçok sentetik ilacın yan etkileri var. Sarımsağın yan etkisi sadece kokusu. Eğer bütün olarak yutacak olursak alisin ortaya çıkmadan sarımsak doğrudan mideye gidecek, midede hazmedilip etkisini gösteremeyecek. O yüzden halkımız kokusunu dert etmesin. Sarımsak ya kesilmeli ya ezilerek yoğurdun içerisine katılarak tüketilmeli veya dişleri çiğnendikten sonra yutulmalı ki etkisini göstersin.”
H1N1 gribine karşı da sarımsak
Sarımsağın antiviral etkisinin H1N1 virüsüne karşı da önemli bir kaynak olduğunu vurgulayan Kefi, “Günümüzde sorun olan ve halkımızın da gündeminde bulunan H1N1 virütiktir. Herhangi bir antibiyotik, üzerinde etkili olamıyor ama sarımsak gösterdiği antiviral etki nedeniyle H1N1 gribinin tedavisinde de kullanılabilecek yegane bitkisel kaynaklardandır. Sarımsak tüketimiyle bağışıklık sistemimizi güçlendirerek hastalıklara karşı direncimizi artırabiliriz” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak : AA
Pirinç tansiyonu dengeliyor