36,4122$% -0.04
39,4105€% 0.12
46,9566£% -0.13
3.410,82%-0,31
2.914,16%-0,26
10.459,08%2,65
SUİKASTTA, “PARALEL” ile ALMAN BND İŞBİRLİĞİ VAR MI?
Alman gizli istihbarat örgütü BND’nin “sivil toplum örgütü” görünümlü sözde “vakıf”larına, Özal döneminde, nerdeyse “sivil toplum örgütü” statüsü verilmiştir.
Konrad Adenaur “Vakfı”, Fredrich Ebert “Vakfı”, Henrich Böll “Vakfı” … gibi, Sovyetler Birliğini çökertmede kullanılan ve her biri bir Alman partisine bağlı görünen ve gelirlerinin yüzde 95’i Alman devletince karşılanan Türkiye’deki Alman casus örgütleri, hemen kapatılmalı; ülkemizde cirit atmalarına son verilmelidir!
Bu Alman ajan örgütleri, ülkemizde PKK terörünü ve bölücülüğü açıkça kışkırtmakta; aynı zamanda, mezhep ve diğer alanlarda bölücü faaliyet yürütmekte; Uda Steinbach gibi sözde bilim adamları kanalıyla Taner Akçam gibi bazıları ajan haline getirilmekte ve her türlü yıkıcı faaliyeti kışkırtmaktadırlar!
Rahmetli Dr. Necip Hablemitoğlu, ABD tetikçisi CIAmaat’e karşı mücadele yürüttüğü gibi, ulıuslararası Tatar camiası içindeki CIA yetiştirmelerine ve ülkemizde Alman ajan faaliyetine, Altın arama konusundaki Alman kışkırtıcılığına ve Alman ajan “vakıf”larına karşı da kararlılıkla mücadele ediyordu. Bilindiği gibi, alçakça bir suikasta kurban gitti.
Şimdi “Parelel Yapı” diye bilinen, Türk ordusunu alçakça tertiplerle çökerten ABD tetikçilerine karşı mücadele ederken, yakın dönemde, hem Alman ajanlarının hem de “Paralelciler”in başına bela olan Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı, her yönüyle ciddiyetle soruşturulmalı; bu cinayetin, CIAmaat ile Alman ajanlarının işbirliğiyle işlenmiş olabileceği de göz önüne alınmalıdır!
Öldürülmeden önce, gece katıldığı ve Alman ajan vakıflarının ipliğini pazara çıkardığı TV programı sırasında Hablemitoğlu’nun arabasının dört lastiği birden sökülmüş; rahmetli arkadaşımıza gözdağı verilmeye çalışılmıştı. Dr. Necip Hablemitoğlu’na, Fethullah Gülen’in avukatı tarafından da 33 (otuz üç) dava açılmıştı!
Bu vesileyle Dr. Necip Hablemitoğlu’nu rahmetle yâdederken onun “Bergama Dosyası” adlı kitabını, değerli dostlarımıza tavsiye ederim.
(Murat Sakarya; Ankara, 21 Ağustos ’14)
HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ AÇIKLIĞA KAVUŞTURULSUN!
Seçkin yurtsever aydın, rahmetli Dr. Necip Hablemitoğlu, yurtdışındaki Türk mezarlıkları ve Gagavuz (Gökoğuz) Türklerinin Latin alfabesine geçmesi konusundaki çalışmalarının yanı sıra, ölümünden kısa bir süre önce de Petersburg’daki Uluslararası Tatar Kurultayına katılmış ve çok önemli bir tebliğ sunmuştu. Komünizme karşı Kırım ve Kazan Türk-Tatarlarını kullanmaya çalışan ABD emperyalizmi, Sovyetler Birliğinin çökmesiyle birlikte onlara, “Biz Türk değil, Tatarız!” dedirtmek istiyordu. İşte Hablemitoğlu, yalnızca Alman “vakıf” görünümlü ajan örgütlerine karşı değil, aynı zamanda, ABD’nin uluslararası Türk-Tatar camiası içindeki girişimlerine karşı da mücadele ediyordu.
O sıralarda Almanya, Irak’a yapılacak müdahaleye karşıydı. Alman emperyalizmine karşı kararlılıkla mücadele eden Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi, özellikle Almanlardan bilinecek ve Almanya güç durumda kalacaktı! Muhtemelen hesap buydu ve bu durumda, Irak’a müdahaleye karşı çıkan eğilim zayıflatılmış olacaktı. Aynı zamanda, yeni başbakan Abdullah Gül’ün, MİT’in tarihi konusunda çalışan Hablemitoğlu’yla görüşmesi sonucunda MİT’te yapılabilecek bazı değişiklikler konusunda da yeni hükümete “cısss!” denmiş oluyordu! Dolayısıyla bu alçakça cinayetin araştırılması aslında çok önemlidir ve şaşırtmalar da dikkate alınmalı ve mutlaka ABD’nin CIA ile İsrail’in Mossad adlı gizli istihbarat örgütlerinin girişimleri açığa çıkarılmalıdır.
Şimdi “Parelel Yapı” diye bilinen, Türk ordusunu alçakça tertiplerle çökerten ABD tetikçilerine karşı mücadele ederken, yakın dönemde, hem Alman ajanlarının hem de “Paralelciler”in başına bela olan Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı, her yönüyle ciddiyetle soruşturulmalı; bu cinayetin, CIAmaat ile Alman ajanlarının işbirliğiyle işlenmiş olabileceği de göz önüne alınmalıdır!
“Vakıf” adı altında ülkemizde yıkıcı faaliyette bulunan Alman ajan örgütlerinin yaptıkları bölücülük ve halkı kışkırtma girişimleri hakkında rahmetli Dr. Necip Hablemitoğlu’nun, Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası adlı kitabını, bütün dostlarımıza ısrarla tavsiye ederim.
(Murat SAKARYA)
Ölümü konusunda benimle yapılan iki mülakatın biri, aşağıda ve diğeri Yalçın Bayer’in Hürriyet’teki köşesinde yer alıyor:
HABLEMİTOĞLU’NUN CEVİZKABUĞU PROGRAMINA ÇIKTIĞI AKŞAM ARABASININ DÖRT LASTİĞİNİN BİRDEN PATLATILDIĞI ORTAYA ÇIKTI
Uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Necip Hablemitoğlu’nun yakın arkadaşı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Fethi Murat Doğan, Hablemitoğlu’nun çocuklarının bile tehdit edildiğini açıkladı.
ANKARA – Uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Necip Hablemitoğlu’nun yakın arkadaşı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Fethi Murat Doğan, Hablemitoğlu’nun çocuklarının bile tehdit edildiğini açıkladı. Doğan, Hablemitoğlu’nun yazılarının istihbarat örgütleri tarafından sızdırılan haberler değil, araştırma ve emeğe dayanan yazılar olduğunu vurguladı.
Hablemitoğlu’nun arkadaşı olan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doğan, Hablemitoğlu’nun Portakal Çiçeği Sokak’taki evinin önünde İHA’nın sorularını cevaplandırdı. Doğan, canice saldırının karanlık güçlerce gerçekleştirildiği kanaatinde olduğunu belirterek, cinayetin, Türkiye’nin karışıklık, kargaşa, kaos ortamında olmasında yarar gören bazı dış güçler tarafından, yerli taşeronlar kullanılarak gerçekleştirilmiş olabileceği yönünde düşünceleri bulunduğunu söyledi. Fethi Murat Doğan, bunların ancak ciddi bir araştırmayla ortaya çıkabileceğini ifade etti.
İspanyol halkının gösterdiği demokratik tepki ve duyarlılığı Türk halkının da göstermesi, terörün kimden gelirse, kime karşı olursa olsun ortak bir duyarlılıkla tepki gösterilmesi gerektiğine işaret eden Doğan, Hablemitoğlu’nun gerçek bir yurtsever olduğunu vurguladı.
“SAMİMİ, NAMUSLU BİR AYDINDI”
“Dolayısıyla Mustafa Kemal’in ülkesinde, yurtseverliğin neredeyse bir suç haline getirildiği bir ortamda Necip Hablemitoğlu ülkemizin bağımsızlığını, iyiliğini, demokrasiyi savunmuş gerçek bir yurtseverdi. Bazıları onun ismi etrafında şaibe uyandırmak istiyorlar. Bunun gerçekle ilgisi yoktur. Dış güçlere derin bağlılığı olan çevreler onu farklı gösteriyorlar. Yazmış olduğu kitaplar, araştırma kaynaklı yazılardır. Bir emeğin ürünüdür. Bunlar bilimsel çalışmalardır. İstihbarat örgütlerinden sızdırılmış bilgiler değildir. Herşey ortadadır” diye konuşan Doğan, basın organlarında yer alan ve gerçekle bağdaşmayan yorumların, Hablemitoğlu’nun ailesini de üzdüğünü ifade etti. Doğan, “Bunlar ancak teröristleri, bu alçakça cinayeti gerçekleştirenleri sevindirir” şeklinde konuştu.
Necip Hablemitoğlu’nun, Alman vakıflarıyla ve Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili yaptığı çalışmaların yanı sıra gözden kaçan bir yönü daha bulunduğunu hatırlatan Doğan, Hablemitoğlu’nun, uluslararası Tatar camiası içinde soğuk savaş döneminde CIA tarafından yetiştirilenlere karşı verdiği bir mücadelenin de bulunduğuna dikkat çekti. Bunun da göz önüne alınması gerektiğini vurgulayan Doğan, “Arkadaşımız, ülkemizin zararına olan bütün şer güçlere karşı, aydınların önemli bir bölümünün sustuğu durumda konuşan, gerçekleri söyleyen, samimi, namuslu bir aydın, yurtseverdi” dedi.
HABLEMİTOĞLU’NUN TEPKİ ALDIĞI KESİMLER
Hablemitoğlu’nun hangi kesimlerden tepki aldığı sorusu üzerine Doğan, Fethullah Gülen cemaati tarafından Hablemitoğlu aleyhine 33 dava açıldığını hatırlatarak şunları söyledi:
“Çocukları dahi tehdit edilmişti. Hulki Cevizoğlu’nun Alman vakıflarıyla ilgili programına çıkacağı akşam arabasın dört tekeri birden patlatılmıştı. Arkadaşımız çok onurlu bir insandı. Benim, ‘tehdit edildiğini bildirip koruma ve benzeri isteklerde bulun’ şeklindeki sözlerime rağmen bunu onur meselesi yaparak böyle bir talepte bulunmamıştı. Arkadaşımız son derece sade yaşayan, alçakgönüllü bir insandı. Bütün toplantılara, masraflarını kendisi karşılayarak giderdi.”
Türkiye’de karışıklığa yol açmak isteyenlerin, Kıbrıs’ta ver kurtul anlayışının gerçekleşmesi yönünde dayatanların ve Irak halkına karşı Mehmetçiğin bir piyon gibi kullanılmasını isteyen uluslararası çevrelerin, dış güçlerin bu caniyane saldırıdan çıkar bekledikleri kanaatinde olduğunu söyleyen Fethi Murat Doğan, “Yoksa onun kişisel düşmanı yoktu. Sevgi dolu bir insandı. Barışçı bir insandı. Hiç kimseye kin duyguları taşımazdı” şeklinde konuştu.
Necip Hablemlitoglu’nu Alman GSG 9 timleri mi öldürdü?
18 Aralık 2002 günü Çankaya Portakal Çiçeği Sokağındaki evinin önünde öldürüldü Ruger marka silahtan çıkan iki boş kovan dışında delil bulunamadığı için Hablemitoğlu cinayeti dosyası `faili meçhul cinayetler` rafında tutuluyor.
Adı ise o uzun `faili meçhul cinayetler` listesinde sayılıyor…
Başbakan Erdoğan`ın `Bu ülke Hablemitoğlu cinayetini yaşamış, sonra da her şeyi örtbas etmiş bir ülkedir` dediği noktada, uzun yıllar Almanya`da yaşamış olan ve adını `Nazi Acvısı` olarak duyuran yazar Talip Doğan Karlıbel yakında piyasaya çıkacak kitabında önemli bir iddiayı ortaya atıyor:
Necip Hablemlitoglu`nu Alman GSG 9 timleri öldürdü.
ALMANLAR`IN BAŞ DÜŞMANI Araştırmacı yazar Talip Doğan Karlıbel`e göre Bergama ve Alman Vakıfları üzerine araştırmalar dolayısıyla Doç. Dr. Necip Hablemioğlu Almanlar`ın öfkesinin odağında bulunuyordu.
Karlıbel şöyle dedi: `Dünyanın herhangi bir yerinde çıkarılan bir gram altın, bu cevherden büyük gelir elde eden Almanya`yı rahatsız eder. Almanlar`ın, Bergama`da altın çıkarılmamasına yönelik sergilediği `çevreci` oyun bu çalışmalarının en önemli bölümünü oluşturuyor.
Hablemitoğlu, Türkiye`deki gizli Alman faaliyetleri üzerine ciddi araştırmalar yapan önemli bir bilim insanıydı. Hablemitoğlu`nun yaptığı bir diğer çalışma da Alman gizli servisi BND üzerineydi. Türkiye`de sürdürdükleri faaliyetlerin boyutu ve verdikleri zararları üzerineydi.
Necip Hoca, BND`nin Alman vakıfları üzerinden PKK ve birçok yıkıcı ve bölücü örgüt ve derneklere finansal kaynak sağladığını dile getiriyordu.` Karlıbel, Alman gizli servisi BND`nin 2002`de yayınlanan Türkiye raporunda Hablemitoğlu`nun `Türkiye`de baş Alman düşmanı` olarak nitelendirildiğini ve en kısa zamanda bu tutumundan vazgeçirilmesi gerektiği ifade edildiğini savunuyor. Tarık Doğan Karlıbel `Suikast günü bölgede ilginç gelişmeler meydana gelmiştir.
GSM operatörlerinin baz istasyonlarında oluşan frekans bozukluğu, bu ilginçliklerin başında gelmektedir. Bu tip frekans bozucu cihazları, Almanya`da faaliyet gösteren, `Wandel und Goldermann` adli firma üretmektedir` dedi.
5 YILDA 5 KEZ GELDİLER
Cinayetten 3 gün önce BND`nin talimatıyla GSG 9 timinden 9 kişilik bir timin İstanbul`a geldiğini ve suikastten 2 gün sonra Türkiye`den ayrıldıklarını bildiren Karlıbel, tartışılacak sözlerini şöyle tamamladı:
`Ne ilginçtir ki, bu timlerin uğradıkları her yerde birileri suikasta kurban gitmektedir. Tim, İstanbul`daki Alman Başkonsolosluğu`nun Tarabya`daki misafirhanesinde kalmıştır. GSG 9 timleri son 5 yıl içerisinde Türkiye`ye 5 kez gelip gitmiştir.`
Cevherin önündeki engel Necip Hablemitoğlu, Devlet Güvenlik Mahkemesi`nin suç duyurusuna kaynak olan kitabında Almanya`nın altın üretimine karşı çıkma sebebini şöyle anlatıyor:
`1998 yılı itibariyle dünyada üretilen altın miktarının 2 bin 600 ton olduğu ve rezervlerin hiç eksilmeyeceği varsayılsa, Almanya`nın sahip olduğu altın stoku miktarına ulaşabilmek için tüm dünya ülkelerinin -hiç tüketmeksizin- yaklaşık 40 yıl altın üretimi yapması gerekecektir. Kaldı ki, dünya altın rezervinin 43 bin tondan ibaret olması, Almanya`nın bu alanda rakipsizliğini ortaya koymaktadır. Alman altın stokunun kaynağı ortadayken, bu ülke, büyük bir onursuzlukla ve vurdumduymazlıkla, altın tıcareti üzerinden böylece çok büyük kazançlar sağlamaktadır.
Hamman`ın dediği gibi, altın üretimi demek, arz-talep dengelerinin altüst olması ve fiyatların düşmesi demektir. Fiyatların düşmesi, Almanya`nın zararına, yükselmesi ise yararınadır. Şu halde Almanya`nın çıkarı, altın üretimini dünyanın her yerinde engellemektir.
Ancak Almanya`nın, gücünün yetmeyeceği, ABD, Kanada, Avustralya, Güney Afrika gibi büyük altın üreticisi ülkelere ya da küçük ölçekli altın üreticisi İtalya, Fransa, İspanya, hatta Yunanistan gibi AB üyesi ve İsveç, Finlandiya gibi Avrupa ülkelerini engellemesi, kesinlikle sözkonusu değildir. İşte, ulusal çıkarlarının hesabında, ekonomik ve siyasal dengeleri gözeten Almanya, altın üretiminin artmaması yolunda, `dış geçirebileceği` dört ülkeyi gözüne kestirmiştir: Türkiye, Peru, Gana ve Hindistan.` Mogadısu baskını Münih Olimpiyatları`nda İsrailli sporculara yönelik kurtarma operasyonunda yaşanan fiyaskonun ardından kurulan antiterör timi, 1977`de Mogadısu`ya yapılan baskınla kendini kanıtladı. RAF üyelerini cezaevinden kurtarmak amacıyla Lufthansa uçağının kaçırılması üzerine GSG 9 komandoları Mogadısu Havaalanı`na baskın düzenledi.
Lufthansa uçağı birkaç saniye içinde kurtarıldı, korsanlar öldürüldü.
Kasadaki altının kaynağı ne?
Dünyada altına hükmeden iki ülke var. ABD ve Almanya…
Amerika 200 bin ton, Almanya 90 bin ton rezerve sahip. Altın üretiminde ABD, Kanada, Avustralya, Güney Afrika on sırada yer alıyor.
Liste birincisi ABD üretiyor, fakat Almanya üretmiyor. `İyi de, nereden geliyor bu altın?` sorusunu, suikast kurbanı Dr. Necip Hablemitoğlu, `Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası` adli kitabının 62 ve 63`uncu sayfasında şöyle anlatıyor:
`Bugün Almanya`nın 90 bin ton altın stoku bulunuyor.
Almanya`nın İmparatorluk dönemine ait altın stokları, l. Dünya Savaşı sonunda `harp tamıratı borcu` kapsamında itilaf devletleri tarafından paylaşılmıştır, bir başka ifadeyle sıfırlanmıştır. Bu nedenle, bugünkü stokun kaynağını Hitler döneminde aramak gerekir.
Nazi Almanyası, ll. Dünya Savaşı döneminde işgal ettiği tüm ülkelerin altın stoklarına el koyarken, milyonlarca savaş esiri işçinin yanı sıra, öldürülmek üzere fırınlara ve toplama kamplarına yollanan milyonlarca Yahudi`nin sahip olduğu tüm ziynet eşyalarını -altın dışleri dahil- gasp etmiştir. Kısaca, Almanya`nın övündüğü bu altın stokunda kan, gözyaşı, acı ölüm, bir başka ifadeyle milyonlarca insanın ahı vardır.`
256 Yaşında Ölmeden Sessizliğini Bozdu ve Dünyaya Şok Edici Sırrını Anlattı