DOLAR

34,5467$% 0.18

EURO

36,0147% -0.62

STERLİN

43,3470£% -0.52

GRAM ALTIN

3.005,41%1,48

ONS

2.705,79%1,29

BİST100

9.549,89%1,94

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul ŞİDDETLİ YAĞMUR
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Tarih boyunca bu bölge önemli bir roö oynamıştır

Yörenin antik dönmelerdeki ilk sahipleri yöreye adını veren Traklar’dır. Trakya Kralı Teoros’un, bu bölgedeki kaynakları sayfiye yeri olarak ziyaret ettiğinden, tarihin babası kabul edilen Heredot vasıtasıyla haberdar oluyoruz. Teoros ırmağı ya da Teoros pınarları olarak bilinen bu bölgede sıcak ve soğuk su kaynaklarının olduğu, bu sebeple soyluların bu bölgeyi sayfiye ve arınma yeri olarak kullandığını biliyoruz.

Heredot tarihinden aktarılan bir diğer bilgi ise yöreyi adeta taçlandırır. M.Ö. 513 yılında Pers hükümdarı Darius bu bölgeden geçmiş, ordularıyla 3 gün bu su kaynaklarında konaklayıp, rivayet edilen o meşhur sözü söylemiştir :

Ben dünyaya sahibim, Teoros dünyanın en güzel sularına…”

Kaynarca’yı besleyen kaynakların Tuna Nehri’nden beslendiğine dair rivayetler muhteliftir. Hatta bir tanesi 1658 yılında bölgeyi ziyaret eden ve önceki dönemlerden anlatımlara yer verilen bir hikayeyle, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden dayanak bulur.

Derler ki, saman ve kömür yüklü bir araba Çelebi Sultan Mehmet ( 1413-1421 ) zamanında Tuna’ya düşer. Bir süre sonra, Tuna’dan çoook çok uzaklarda, Yene suyunun ( Yene Kaynarca’nın yörede yaşamış Rumlar tarafından kullanılan adıdır… ) günlerce saman ve kömür karası aktığı görülür.

Sadrazam Melek Ahmet Paşa’nın, Silistre bölgesindeki Özü Kalesi’ni fethinin müjdesini, ulak olarak padişaha götürmekle görevlendirilen Evliya Çelebi‘nin yolu Kaynarca’dan geçer. Üstelik bu fetihte bu bölgeden, Pınarhisar ve Vize beyleri emrinde 48 bin civarı asker yararlılık göstermiş, Özü Kalesi’nin fethi sonrası bu beylere hilaf giydirilerek padişahça gönülleri alınmıştır.

Dilerseniz Evliya Çelebi’nin işte bu yolculuk esnasındaki Kaynarca izlenimleri ışığında yukarıda anlattığımız rivayete kulak kabartalım :

 

 

TUNA KIZI: (KIRKLARELİ, PINARHİSAR) KAYNARCA DERESİ EFSANESİ…
.
Bir zamanlar Tuna boyunda sürüsünü yayan bir çoban,başkalarının tarlasına kaçan mor koçu çevirmek ister. Tarla ırmağa çok yakındır. Seslenir, çağırır, koçu döndüremez. Kırlarda; kendi bıçağı ile nakışladığı, özenle işlediği hiç elinden bırakmadığı bir değneği vardır.Kızgınlıkla onu koça fırlatır. Hayvan döner ama değnek de Tuna ‘ya düşer. Düşer düşmez de yitip gider. Çok üzülen çoban, arar tarar bir türlü değneğini bulamaz.
Aradan yıllar geçer.Göçmen olarak Türkiye’ye gelen çoban, bir gün Kaynarca’dan geçerken Kaynarca Deresi’nin gözesine yakın kahve kapısında asılı bir değnek görür.Gözlerine inanamaz.Yaklaşır ve evire çevire bakar.Değnek yıllar önce Tuna’da yiten değneğidir.Merakla kendisini izleyenlere, bunu söylese de kimseyi inandıramaz.”Biz onu suyun gözesinde bulduk,nasıl olur?” derler.Çoban da değneğin bir ucundaki burgulu boşluğa ağasından aldığı hakları altına çevirerek yerleştirdiğini söyler. Burgulu yeri açar ve altınlarına kavuşur.


.
Yöre insanı ,doğası,yaşamıyla göçtüğü yerlerle bağlantı kurmakta Kaynarca Deresi’ne “Tuna Kızı” gözüyle bakmaktadır.
.
KAYNARCA’NIN TARİHİ
.
Kaynarca’ nın çok eski bir tarihi vardır. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinden anlaşıldığına göre MÖ 515 yıllarından beri buralarda insanların yaşadığı anlaşılmaktadır. Eski Yunan tarihçilerinin anlattıklarına göre; İran Hükümdarı Dara Sikitya Seferine giderken 700 yüz bin kişilik ordusuyla İstanbul Boğazını geçip, bugünkü Pınarhisar ve Kaynarca Kasabasının bulunduğu yerde Ergene çayının ayaklarından olan TARA suyunun ve bugünkü Kaynarca membaaları adını alan suyun başında konaklamıştır. Bu su, Dara’nın çok hoşuna gitmiştir. Suyun başına bir sütun diktirerek ” DARA NASIL BU DÜNYANIN HAKİMİ VE HÜKÜMDARI İSE KAYNARCA SULARI DA SUYUN HÜKÜMDARIDIR ” ibaresini yazdırmıştır.
Balkan Harbinde Bulgarlar buralardan çekilirken kitabeyi söküp Sofya’ daki müzelerine naklettikleri halen müzede olduğu söylenir.
DARA Kaynarca Kasabasında üç gün kaldıktan sonra Sikitya Seferine Ordularını iki koldan göndermiş. bir kısmını Kaynarca – Kırklareli yolu ile, bir kısmını da Sazara – Koyva yolu ile göndermiş. O zaman Kırkkilise adı verilen Kırklareli’ nde Hükümet kuran MASAGET Türkleri, İran Hükümdarı DARA’yla Kırklareli’nin 5 km ve Şeytan Dere nin batısında harbetmiş.


MASSAGET Türkleri, DARA’ya yenilmiş..
Kaynarca Kasabası Miladın 46’ncı senesinde Trakya illeri ile beraber Roma’ lıların eline geçmiştir. Milattan 1357 yıl sonra Murat Hüdavendigar tarafından fethedilerek Osmanlıların eline geçer.. 14’ncü asırda Türklerin eline geçen Kaynarca Kasabasında yerleşen Türklere; YEN Türkleri denilmiştir. Kasabanın ismi 1920 yılına kadar YENE olarak anılmış bu tarihten sonra kaynayan memba sularının çok olması nedeni ile KAYNARCA adı verilmiştir.
Kasabada 1107 senelik tarihi olan Bizanslılara ait bir kilise kalıntısı vardır. Belediye Restourantının olduğu yerde, kilisenin bir duvarı hâlâ bulunmaktadır. Belediye Fırınının yanında papazın oturduğu ev de hâlâ dimdik ayakta, güzel ve tarihi bir binadır.
Kaynarca, Turizm Bakanlığı tarafından tanınan, ”Sultanlar Yolu” trekking güzergâhı üzerinde bulunmaktadır. ”Sultanlar Yolu” Kanuni Sultan Süleyman’ın Viyana seferinde kullandığı yolu takip eden, bir uluslararası bir trekking yoludur.
O vakitlerde bu yerin önünde çukur kaynak ve hemen doğusunda dokuz kurrnalı ( dokuz çeşmeler ) çeşme vardı. Daha sonraları buraları düzenlenerek bugünkü halini almıştır. Kasabanın çocuk parkının yanındaki ”beş çeşmeler” önceleri iki çeşme olarak akıyordu.


Kasaba içerisinden kaynayan dört büyük ve sekiz küçük kaynak suları birleşerek Kaynarca Deresi’ni oluşturur. Bu dere saniyede 1200 litre su akıtır. Dere, araziyi ve Çukura denilen bölgeyi 1975 yılına kadar çeltik için suluyordu. Daha sonraları Çeltik ekiminin zorluğu ve kazancının azlığı nedeni ile bu arazilerde fasulye, pancar, havuç ve salatalık yetiştirilmeye başlanılmıştır. Kaynarca fasulyesi ünlüdür. Batısında Yıldız Dağları’nda eriyen kar sularının meydana getirdiği Çayır Deresi vardır.
Sene boyunca yağan yağmurun ortalama miktarı 653,3 kg’dır. Toprağa nüfus derecesi, toprağın cinsine göre 70 cm ila 110 cm arasında değişkenlik göstermektedir. Kışları ortalama 15 ile 20 cm kalınlığında kar yağar ve ortalama bir buçuk ay kadar yörede kalır.
Pınarhisar’ın batısında, eski İstanbul Yolu üzerinde Helenistik devirde kurulmuş olan Kaynarca (Yene-Yani-Yeno) için MÖ 500’lü yıllarada Pers Hükümdarı Darius ” Ben dünyaya sahibim, Kaynarca en güzel sulara ” demiştir..


.
TUNA KIZI: (KIRKLARELİ, PINARHİSAR) KAYNARCA DERESİ…
Bir zamanlar Tuna boyunda sürüsünü yayan bir çoban,başkalarının tarlasına kaçan mor koçu çevirmek ister. Tarla ırmağa çok yakındır. Seslenir, çağırır, koçu döndüremez. Kırlarda; kendi bıçağı ile nakışladığı, özenle işlediği hiç elinden bırakmadığı bir değneği vardır.Kızgınlıkla onu koça fırlatır. Hayvan döner ama değnek de Tuna ‘ya düşer. Düşer düşmez de yitip gider. Çok üzülen çoban, arar tarar bir türlü değneğini bulamaz.
Aradan yıllar geçer.Göçmen olarak Türkiye’ye gelen çoban, bir gün Kaynarca’dan geçerken Kaynarca Deresi’nin gözesine yakın kahve kapısında asılı bir değnek görür.Gözlerine inanamaz.Yaklaşır ve evire çevire bakar.Değnek yıllar önce Tuna’da yiten değneğidir.Merakla kendisini izleyenlere, bunu söylese de kimseyi inandıramaz.”Biz onu suyun gözesinde bulduk,nasıl olur?” derler.Çoban da değneğin bir ucundaki burgulu boşluğa ağasından aldığı hakları altına çevirerek yerleştirdiğini söyler.Burgulu yeri açar ve altınlarına kavuşur.
.
Yöre insanı ,doğası,yaşamıyla göçtüğü yerlerle bağlantı kurmakta Kaynarca Deresi’ne “Tuna Kızı” gözüyle bakmaktadır.
.
Kaynarca’ nın çok eski bir tarihi vardır. Evliya Çelebi’nin Seyahat Namesinden anlaşıldığına göre MÖ 515 yıllarından beri buralarda insanların yaşadığı anlaşılmaktadır. Eski Yunan tarihçilerinin anlattıklarına göre İran Hükümdarı DARA Sikitya Seferine giderken 700 yüz bin kişilik ordusyla İstanbul Boğazını geçip bu günkü Pınarhisar ve Kaynarca Kasabasının bulunduğu yerde Ergene çayının ayaklarından olan TARA suyunun ve Bu günkü Kaynarca membaları adını alan suyun başında konaklamıştır. Bu su DARA’ nın çok hoşuna gitmiştir. Suyun başına bir sütun diktirerek ” DARA NASIL BU DÜNYANIN HAKİMİ VE HÜKÜMDARI İSE KAYNARCA SULARI DA SUYUN HÜKÜMDARIDIR ” ibaresini yazdırmıştır.
Balkan Harbinde Bulgarlar buralardan çekilirken kitabeyi söküp Sofya’ daki müzelerine naklettikleri halen müzde olduğu söylenir.
DARA Kaynarca Kasabasında üç gün kaldıktan sonra Sikitya Seferine Ordularını iki koldan göndermiş. bir kısmı Kaynarca – Kırklareli yolu ile, bir kısmıda Sazara – Koyva yolu ile gönderdiği, ordularını o zaman Kırkklise adı verilen Kırklareli’ nde Hükümet kuran MASAGET Türkleri, İran Hükümdarı DARA’ya Kırklareli’nin 5 km ve Şeytan Dere nin batısında DARA’ nın askerleriyle harb etmiş MASSAGET Türkleri DARA’ya yenilmiştir.
Kaynarca Kasabası Miladın 46’ncı senesinde Trakya illeri ile beraber Roma’ lıların eline geçmiştir. Milattan 1357 yıl sonra Murat Hüdavendigar tarafından fethedilerek Osmanlıların eline geçmiştir. 14ncü asırda Türklerin eline geçen Kaynarca Kasabasında yerleşen Türklere YEN Türkleri denilmiştir. Kasabanın ismi 1920 yılına kadar YENE olarak anılmış bu tarihten sonra kaynayan memba sularının çok olması nedeni ile KAYNARCA adı verilmiştir.
Kasabada 1107 senelik tarihi olan Bizanslılara ait bir kilise kalıntısı vardır. Belediye Restorantının olduğu yerde Kilisenin bir duvarı haka bulunmaktadır. Belediye Fırınının yanında papazın oturduğu ev hala dim dik ayakta güzel ve tarihi bir binadır.
Kaynarca, Turizm bakanlığı tarafından tanınan, Sultanlar Yolu trekking güzergahı üzerinde bulunmaktadır. Sultanlar Yolu Kanuni Sultan Süleyman’ın Viyana seferinde kullandığı yolu takip eden bir uluslararası bir trekking yoludur.
O vakitlerde Bu yerin önünde çukur kaynak ve hemen doğusunda dokuz kurnalı ( dokuz çeşmeler ) çeşme vardı. Daha sonraları buraları düzenlenerek bu günkü halini almıştır. Kasabanın çocuk parkının yanındaki beş çeşmeler önceleri 2 çeşme olarak akıyordu.
Kasaba içerisinden kaynayan dört büyük ve sekiz küçük kaynak suları birleşerek Kaynarca Deresini oluşturur. Bu dere saniyede 1200 litre su akıtır. Dere Araziyi ve Çukura denilen bölgeyi 1975 yılına kadar çeltik için suluyordu. Daha sonraları Çeltik ekiminin zorluğu ve kazancının azlığı nedeni ile bu arazilerde fasulye, pancar, havuç ve salatalık yetiştirilmeye başlanılmıştır. Kaynarca fasülyesi ünlüdür. Batısında Yıldız dağlarında eriyen kar sularının meydana getirdiği Çayır Deresi vardır.

Sene boyunca yağan yağmurun ortalama miktarı 653,3 kg’dır. Toprağa nüfus derecesi, toprağın cinsine göre 70 cm ila 110 cm arasında değişkenlik göstermektedir. Kışları ortalama 15 ila 20 cm kalınlığında kar yağar ve ortalama bir buçuk ay kadar yörede kalır.
Pınarhisar’ın batısında, eski İstanbul yolu üzerinde Helenistik devirde kurulmuş olan Kaynarca (Yene-Yani-Yeno) için MÖ 500’lü yıllarada Pers Hükümdarı Darius ” Ben dünyaya sahibim, Kaynarca en güzel sulara ” demiştir..

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kadınlar Gününde Muhteşem Türk Halk Müziği Konseri

HIZLI YORUM YAP