DOLAR

34,6084$% -0.1

EURO

36,5958% -0.02

STERLİN

43,9447£% 0.05

GRAM ALTIN

2.937,62%0,04

ONS

2.641,40%0,18

BİST100

9.640,08%0,00

İmsak Vakti a 06:29
İstanbul PARÇALI AZ BULUTLU 10°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Koronavirüs Psikolojisi Çocukları ve Ergenleri Nasıl Etkiliyor?

İnsanlık, daha önce pek çok salgın hastalık atlattı… 21. Yüzyılda ilk kez böylesine büyük salgınla karşı karşıya kaldık…

Koronavirüsün beden sağlığımız üzerindeki etkilerini artık az çok biliyoruz, peki ya psikolojik etkilerini?..

20 yaş altındakiler haftalardır dışarıya çıkamıyor…

Çocuklar devam eden sokağa çıkma kısıtlamasından nasıl etkileniyor?

Bu durum onlara nasıl izah edilmeli?

Aileler nasıl bir yol izlemeli?

Çocuklarla ve ergenlerle her şeyi paylaşmalı mıyız? Ya da ne ölçüde paylaşmalıyız?

Koronavirüs salgını, çocukların dünyasında nasıl yer alıyor? Kaygılarımız onları ne kadar etkiliyor?

Tüm bu soruların cevaplarını, salgın ve karantina sürecinin çocukları ve ergenleri nasıl etkilediğini ve ebeveynlerin nelere dikkat etmesi gerektiğini Eyüpsultan Belediyesi Eyüpsultan Aile Danışmanlık ve Eğitim Merkezi (ESADEM) Psikologlarıyla konuştuk…

ESADEM Birim Sorumlusu Klinik Psikolog Berat Karaahmetoğlu sorularımızı yanıtladı…

“Ergenler için evde kalma sürecinin zor yanlarından biri de bu dönemdekiler için çok önemli olan sosyal çevrelerinden (okul ve arkadaşlar) uzak kalma zorunluluğudur” şeklinde konuşan Karaahmetoğlu şu açıklamalarda bulundu:

ANNE VE BABALAR ABARTILI KAYGIDAN UZAK DURMALI

Ergenlerin çevresindeki kişilerin koronavirüs salgını ile alakalı tutumları çocukları nasıl etkiler?

Çocuklar ve ergenler, aileleri ve öğretmenlerinin davranışlarını izler ve bu şekilde öğrenirler. Ebeveynler olarak sizin haberlere nasıl tepki verdiğiniz, çevrenizdeki insanlarla aranızdaki diyaloglar, ergenlerin nasıl hissedeceği hususunda önemli bir faktördür.

Anne baba bu süreçte kaygı yaşasalar da abartılı şekilde bunu ev içerisinde göstermemelidir. Gerekli önlemler alındıktan sonra aşırı kaygılanmak süreci huzursuz geçirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Aşırı kaygı gösterme durumunun tam tersi durumu da gösterilmemelidir. Ergen etkilenmesin diye bu süreçte korkulacak hiçbir şey olmadığı, umursamaz tavırlar veya aşırı güven verici ifadeler kullanılması durumunda da ergen bu durumu sezip kendilerinden bir şey saklanıyormuş hissine kapılır ve ailesine olan güveni kırılabilir. Bu durum da, ergenin süreci daha da endişeli geçirmesine sebep olur. İnce çizgiyi korumak ve T.C. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları haricinde başka açıklamaları dikkate almamak gerekir.

“KURALLARDAN TAVİZ VERİLMEMELİ”
Ergenlerle bu süreçte evde kalmadan dolayı çatışma ve öfke nöbetleri çok fazla oluyor, böyle anlarda ve durumda neler yapılabilir?

Ergenler için evde kalma sürecinin zor yanlarından biri de bu dönemdekiler için çok önemli olan sosyal çevrelerinden (okul ve arkadaşlar) uzak kalma zorunluluğudur. Özellikle arkadaş ilişkilerini sürdürmek bu dönemin gelişimsel açıdan olmazsa olmazıdır. Bu durum ergenleri öfkelendirse dahi bu dönemin geçici bir dönem olduğunu bütün dünyanın aynı şartlara maruz kaldığını ergenlere belirtmek önemlidir. Ergenlerin sosyal çevre ihtiyacını, neyse ki teknolojik iletişim araçları karşılamaktadır. Henüz kendi telefonu olmayan yaştakiler için de ana-babalar belirli saatlerde kendi telefon ya da tablet gibi iletişim araçlarını sınırlı süre içinde kullanılmasına izin vererek ergenlerin bu gereksinimlerini karşılamalıdır.

Söz dinlemeyen ve yasaklara uymayan ergen çocuklara karşı ebeveynlerin nasıl davranması gerekir?

Yemek ve uyku saatinin düzenine dikkat edilmeli, teknolojik aletlerin kullanımı ile ilgili kural ve sınırlar uygulanmaya devam edilmelidir. Aksi halde düzeni bozulan ergenin bilinmezlik karşısındaki huzursuzluğu ve öfkesi artabilir. Bu süreçte ev kuralları için belirsizlik ortadan kaldırılmalıdır.

Ev içerisinde kesinlikle ortak paydalar gözetilerek bir günlük program hazırlanmalıdır ve tüm aile fertleri bu programı onaylamalıdır. Bu programa sadece ergen çocuğun uyması beklenmemeli, tüm aile fertleri bu kurallara uymalı ve kurallar istisnai durumlar hariç bozulmamalıdır. Çünkü kuralın bozulduğunu, esnetildiğini gören çocuk sınırlarını zorlayarak hedefine ulaşacağını bilir. Bu konuda anne ve baba ortak bir tutum sergilemelidir.

“HERKESİN AYNI ŞARTLARDA OLDUĞU BELİRTİLMELİ VE ÇOCUK MOTİVE EDİLMELİ”

Rutinleri değişen ve evde kalmak zorunda kalan ergen çocuğun bu süreçte hangi davranış şeklini normal kabul edebiliriz?

Ergen çocuklar yıllarca okula gidip geldiler ve bir sosyal çevreleri oluştu. Hele ki ergenlik döneminde, aile ikinci plana atılıp birinci plana arkadaşlar geçtiğinden, bu süreçte arkadaşlarından uzak kalmak onları öfkelendirebilir. Bu sebepten dolayı yaşadığı öfkeyi sizlere yansıtabilir.

Ergenlik döneminde ergenler, kendilerini çok güçlü görürler. Bu dönemsel özellikten dolayı kendilerine hiçbir şey olmayacağına, hastalığın kendilerine gelmeyeceğine inanırlar. Bu da onların sağlıkları ya da yaşamları açısından riskli olacak durumları fark etmelerini engeller ya da görmezden gelmelerine hatta direnmelerine yol açar. Kişisel korunma araçlarını kullanmayı reddedebilirler. Bu süreçte ergenlerin karşı gelici veya vurdumduymaz tavırları ergenlik sürecinin doğal bir parçasıdır. Özellikle anne babaya verilen bir tepki değildir. Bu durumda ergenin anlayabileceği şekilde bu süreçte gerekli önlemlerin alınmasının önemi anlatılmalıdır. Ergenler evdeki rol modeli olarak hemcinsi olan ebeveynini seçer. Bu durumda ebeveynler de gerekli koruyucu önlemleri alarak, ergen çocuğa örnek olabilirler.

UZM. KLİNİK PSİKOLOG AYŞENUR IŞILDAR SORULARIMIZI YANITLADI…

“Çocuklar bizim duygu ve düşüncelerimize bizim sandığımızdan çok daha fazla dikkat etmektedirler” diyen Uzman Klinik Psikolog Ayşenur Işıldar şöyle devam ediyor:

Çocuklar devam eden sokağa çıkma kısıtlamalarından nasıl etkileniyor?

Çocuklar kendilerini içinde bulunduğumuz durumdan dolayı belirsizlik içinde hissedebilirler. Bu durum çocuklarda kaygı ve strese sebebiyet verebilir ve oluşan bu belirsizlik boşluğunu olumsuz imgelerle doldurabilirler. Aile ortamında ve haberlerde duyduklarını kendilerince yorumlayıp endişeye kapılabilirler. Bu yüzden çocuklarımızın ne düşündüğü ve hissettiğini bilmeli ve gerekirse doğru bir şekilde bilgilendirmeliyiz. Onları her zaman dinlediğimizi ve rahatça istedikleri her konuyu konuşabileceklerini hissettirmeliyiz. Hazır olmadıkları ya da konuşmak istemedikleri bir konuyu zorla konuşmaya çalışmamalıyız.

Aileler bu süreçte nasıl bir yol izlemelidir?

Çocuklar bizim duygu ve düşüncelerimize bizim sandığımızdan çok daha fazla dikkat etmektedirler. Bu dönemde bizler kaygılı, korku dolu, aşırı titiz ve koruyucu olabiliriz. Bunlar normal tepkilerdir. Ancak bu tepkilerimiz abartılı olmaya başladığında çocuklar bunlardan fazlasıyla etkilenebilirler.

Temel duygularımız kendi içinde olumlu ve olumsuz diye ayrılır. Korku duygusunun olumlu ve olumsuz tarafına örnek vermemiz gerekirse; bizi istediğimiz bir şeyi yapmaktan alıkoyabildiği gibi bu süreçte tedbir almamızı ve dikkatli olmamızı sağlar. Duyguları bu şekilde çocuklarımıza onların anlayabileceği bir dilde anlatabiliriz. Kaygı ve korku duygusu aşırı olursa ruh sağlığımızı olumsuz yönde etkilemeye başlar. Tepkilerimizi zamanında ve yeterince vermekte zorlanabiliriz. Bu duyguların kabul edilebilir bir düzeyde olması nasıl tepki vereceğimize karar vermeyi kolaylaştırabilir.

Anne-babanın ruh sağlığının iyi olması çocukların bu dönemi en az psikolojik hasarla atlatmalarına yardımcı olacaktır. Bu anlamda evde sakin bir ortam olmalıdır.

Çocuklarla her şeyi paylaşmalı mıyız ya da ne ölçüde paylaşmalıyız?

Çocuğun anlayabileceği şekilde durum hakkında bilgilendirme yaparak bununla ilgili önlem aldığınızı ve güvende olduğunuzu söylemeli ve bunu göstermelisiniz. Mikropların sadece bizi hasta eden çok küçük canlılar olmadığını karşılıklı olarak birbirimizden yararlandığımızı örneklerle açıklamalısınız ki çocuklar ileride mikroplara karşı takıntılı hale gelmesinler. Sorduğu kadarıyla cevap vermeli fazladan bilgilendirme yapmamalısınız. Bununla birlikte çocukların kaygı ve korkularını görerek bunu kabul etmelisiniz. “Yok canım bunda korkacak ne var?”, “Koca çocuk oldun artık”, “Böyle şeyleri kafana takma” gibi söylemler çocuğun duygusunu yok saymaktır. Çocuk sizin tarafınızdan anlaşılmadığını hissedecektir. Bunun yerine “Bu durumla ilgili kaygı hissediyorsun bunu görüyorum”, “Peki, bununla ilgili ne yapabiliriz?”, “Biraz daha konuşmak ister misin?” gibi onu anladığınızı gösterin ve kendisinin bir çözüm yolu bulmasına yardımcı olun. Böylelikle bu tarz bir kaygıyla tekrar karşılaştığında nasıl baş etmesi gerektiğini öğrenmiş olur.

“ÇOCUKLARIN BEYİNLERİ YETİŞKİNLERE GÖRE ÇOK DAHA İYİ YENİLEME KAPASİTESİNE SAHİPTİR”

Koronavirüs salgını çocukların dünyasında nasıl yer alıyor, bu virüs çocuk psikolojisini nasıl etkiliyor?

Küçük yaştaki çocukların zihinsel gelişimi ve bilimsel bilgileri bu tür salgın, hastalık ve virüs gibi kavramları tanımlamakta yeterli düzeyde değildir. Bu nedenle bu durumu anlamaya çalışırken zorlanabilir ve kendi kaygı dolu değerlendirmelerini yapabilirler. Bununla birlikte bilinmektedir ki çocukların beyinleri yetişkinlere göre çok daha iyi yenileme kapasitesine sahiptir. Yani travma ve kayıp yaşayan çocuklar bunu işlemlemekte ve yol gösterildiğinde üstesinden gelmekte çok daha iyi durumdadırlar.

Çocuğun ebeveynlerinin ve çevresindekilerin kaygısı çocuğu nasıl etkiliyor?

Çocuklar duyguları, neye nasıl tepki vermeler gerektiğini, durumun tehlikeli mi yoksa güvenilir mi olduğunu anne-babalarından öğrenirler. Eğer anne-babada aşırı derecede korku, panik, kaygı ve öfke varsa çocuk da bunun aynısı yaşar. Bu duruma anne-babanın vermiş olduğu tepkileri içselleştiren çocuk ileride benzer bir durumla karşılaştığında nasıl tepki vermesi gerektiğinin yolunu öğrenmiş olur. O yüzden anne-babanın olgun davranışları, sakin ve dingin olmaları, öfkelerini ve korkularını kontrol altına almaları bu anlamda önemlidir.

“EVLERDE ÇOCUKLARIN ENERJİSİNİ ATABİLECEĞİ ALANLAR OLUŞTURULMALI”

Çocuklar ağlar ve dışarı çıkmak isterse bu durumu çocuklara nasıl açıklamalıyız?

Özellikle küçük yaştaki çocuklar evde durmaktan sıkılabilir ve dışarı çıkmak isteyebilirler. Anne-babalar ise bu durumda ne yapacaklarını şaşırmış durumda olabilirler. Böyle bir durumla karşılaşan anne-babalar neden dışarı çıkamadıklarıyla ilgili bir açıklama yaparak daha sonrasında bunun kendileri için bir fırsat olabileceğine dikkat çekebilirler. Çocuklarla birlikte ev işleri yapabilirler, evde varsa toprakla temasa geçebilmeleri için bitkilerle ilgilenebilirler ve çocuğun enerjisini atabileceği güvenli bir ortam sağlayarak sandalyelerle ve yastıklarla bir parkur kurabilirler.

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG REYYAN SAVUR GÜNDOĞDU ŞUNLARI SÖYLEDİ:

Özel gereksinimleri olan çocuklarda bu dönemde nelere dikkat edilmeli?

Her çocuk gibi, özel gereksinimleri olan ve özel eğitim alan çocukların da bu süreçten dolayı eğitim düzenleri ve günlük rutinleri değişmiştir. Bu durum, diğer çocuklara nazaran onların günlük yaşamlarında daha da zorlanmalarına sebebiyet vereceğinden dolayı, ailelerin eğitimcilerinden evde uygulayabilecekleri etkinlikleri öğrenmeleri, online veya telefon üzerinden destek almaları önem taşımaktadır. Televizyon ve sosyal medya aracılığıyla yayılan haberlerden mümkün olduğunca uzak tutulmalılar. Ev içindeki günlük rutinleri, yemek-uyku-oyun saatleri planlanarak her gün aynı zamanlar şeklinde uygulanmalı ve hareket edebilecekleri sağlıklı alanlar oluşturulmalıdır.

Ebeveyn-çocuk ilişkisini geliştirmek için bu süreci nasıl kullanmalıyız?

Aile bireylerinin hep birlikte böyle uzun saatler geçirmesi genel düzende pek alışılmadık bir durum olduğundan ev içi yeni düzenlemelere gidilmesi gerekebilir. Bu durum aile bireyleri arasındaki paylaşımların ve etkileşimlerin de artmasına vesile olacaktır, aile ilişkilerini güzelleştirmek için bir fırsata dönüştürülebilir. Birlikte daha çok paylaşılacak zamanın olması daha çeşitli aktivite olması gerekir gibi bir algı oluştursa da, aslında bazı temel etkinliklerin çeşitlendirilerek yapılması olarak şekillendirilebilir. Kitap okuma zamanı, oyun zamanı, resim yapma zamanı, spor zamanı, yemek hazırlama zamanı, yardımlaşma zamanı vs gibi başlıklar belirlenerek o zamanların planlanması, günü daha düzenli ve verimli geçirmeye olanak sağlayacaktır. Çünkü “kendini faydalı hissetmek” ve “bir şeyi başarabilme” duygusu hem ebeveynlere hem de çocuklara iyi gelecek, duygusal ve bilişsel sağlıkları açısından destekleyici olacaktır. “Özel saat uygulaması” başlığıyla, çocuk ve ebeveynin geçireceği 20-30 dakikalık oyun zamanında, sadece çocuğun yönlendirmesi ile ebeveynin oyuna eşlik etmesi, o zaman aralığında ebeveynin iş-ev-diğerleri ile ilgili tüm düşüncelerden uzaklaşabilmiş bir şekilde tüm benliğiyle orada olabilmesi, çocuğunu en iyi şekilde gözlemleyebilmesine ve onun korku-kaygı gibi duygularını ifade etmesine yardımcı olacaktır.

“ÇOCUKLARA KARŞI ÇOK KAYGILI DURMADAN DÜRÜST OLMALIYIZ”

Çocuklar hangi belirtileri gösterdiğinde profesyonel bir destek alınmalı?

Çocuklar, ruhsal anlamda olumsuz etkilendiklerini sözlerden ziyade davranış-huy değişikleriyle gösterirler. Normalde olduğundan daha sinirli veya asi olma, içe kapanıklık, ilgisizlik, uyku ve iştah değişiklikleri, ölüm-intihar düşünceleri, takıntılı ve sık tekrarlayan davranışlar, bir şeye hemen ağlama, çiş-kaka kaçırma, yalnız uyumak istememe gibi korku ve kaygılarının arttığını gösteren davranışlarda bulunması ve bu durumun çocuğun günlük düzenini ve gelişimini olumsuz şekilde etkiler düzeyde olması profesyonel bir desteğin alınmasını gerekmektedir.

Koronavirüs hakkında ergenlerle nasıl konuşulmalı?

İletişim anlarında, sözlerden ziyade o anki bedensel ve mimik tepkilerimiz ruh halimizi daha çok yansıtmaktadır. Özellikle çocuk ve ergenlerin bu sinyalleri algılamaları yetişkinlere nazaran daha kolay olduğu için, ebeveynin korku ve kaygıları onları etkilemektedir. Bundan dolayı, ebeveynlerin çocuğa karşı dürüst olması, olan durumu kısa ve net bir şekilde açıklayıp yapılması gerekenlere odaklanılması ve yaşanılan durumun getirdiği olumlu durumlara dikkat çekilmesi faydalı olacaktır.

“ERGENLERİ DİNLEYİP ANLAMAYA ÇALIŞMALIYIZ. TARTIŞMA DURUMUNDAN KAÇINMALIYIZ”

Bu virüs ergen psikolojisini nasıl etkiliyor?

Herkesin günlük hayatında belli kısıtlamalara ve değişikliklere sebep olan koronavirüs, ergenlerin de en keyif aldıkları sosyal ortamlardan uzak kalmalarına, evde diğer aile bireyleriyle daha çok zaman geçirmelerine vesile olmaktadır. Ergenler gelişim durumlarından kaynaklı var olan durumu daha çok abartma veya aksine küçümseme tiye alma şeklinde tepkiler verebilirler. Ebeveynlerin tepki vermeden önce onları dinleyip anlamaya çalışarak tartışma durumlarından kaçınmaları faydalı olacaktır.

Ebeveynler ergenlik dönemindeki çocuklarıyla bu süreci nasıl geçirmelidir?

Çocuklardan ziyade ergenler daha çok kendileriyle vakit geçirmekten keyif alacaklardır. Olağan durumla ilgili daha dikkatsiz-özensiz davrandıklarında sinirlenmeden önce aslında onlar için endişelendiğimizi sakince ifade edebilmek, tartışmadan uzak durmaya çalışarak anlamak için dinlemek ve durumun ciddiyetini bilimsel bulgularla ifade etmek durumu onlar için daha anlaşılır hale getirerek kolaylaştırıcı olacaktır

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG SEVAL AK ŞÖYLE KONUŞTU:

Kaygı ve stres durumu ebeveynler tarafından nasıl karşılanmalı?

Her bireyin kaygı ve stres karşısındaki tepki ve sistemleri farklı olduğu gibi bu durum çocuklarda da böyledir. Kimi çocuk yokmuş gibi davranırken, kimisi çok fazla konuşup detaylı sorular sorabilir. Çok detaylı bilgi almaya çalışan çocuklarda kısa ve yerinde, tatmin edici bir bilgi verildikten sonra dikkatin dağıtılması gerekir. Buna karşılık yokmuş gibi davranan çocuklarda bilgi akışını oyun ve aktivite aracılığıyla vermek sağlıklı olur. Çünkü çocuk her ne kadar yokmuş gibi davransa da hastalıktan korunma konusundaki önemleri bilmeye ihtiyacı vardır ve alınan bilgiler korku, kaygısıyla baş edebilmesine olanak tanır.

Ebeveynin tepkileri nasıl olmalı bu süreçte çocuklara karşı?

Çocuklar rol model edinerek yani gözlemsel olarak öğrenme gerçekleştirirler. Ebeveynleri olarak sizin durum ve olay karşısında verdiğiniz tepkiler ve bu konudaki iletişim şekliniz çocuklar üzerinde etkili olacaktır. Bu durum iki uç tepki içinde geçerlidir. Abartılı ve aşırıya kaçmış tepkiler kadar, boş vermiş ve umursamaz tavır da bir o kadar olumsuz yönde etkilidir. Buna karşılık ebeveyn olarak yoğun stres ve kaygılı halinizi örtme çabasıyla yapmacık, samimiyetten uzak bir dille kurduğunuz iletişim ise çocukta kuşkucu hal yaratarak ilişkinizdeki güven bağını zedeler ve çocuğun kaygısını besler ya da çocuğun kaygılı hale geçmesine sebebiyet verebilir.

“ABARTILI HAL VE DAVRANIŞLARDAN KAÇINMALIYIZ”

Çocuğun rutinlerine karşı nasıl bir tutumda olmalıyız?

Çocukların bu süreçte rutinlerini olabildiğince minimum düzeyde değiştirmelerini sağlamalıyız. Ders çalışma ve takibi, uyku, oyun, teknoloji ve yemek gibi rutinlerindeki değişimleri korumak ve kontrol altında tutmak onların ruh sağlığını korumalarını sağlar. Bu noktadaki değişimler farklı problem ve hastalıkları da beraberinde getirme riski taşımaktadır. Düzeni korumak ve var olan planlı sistemi devam ettirmek normal akışın devamını sağlar ve adaptasyonlarını kolaylaştırır.

Çocuğa bu süreç nasıl açıklanmalı?

Çocukların biyo-psiko-sosyal gelişimleri belli yaş dönemlerinden etkilenmekte ve farklılık göstermektedir. Bu dönemleri okul öncesi, okul çağı ve ergenlik olarak ayırabiliriz. Çocuklarla iletişime geçerken dönemsel kavrayış düzeylerini bilerek konuşmamız gerekmektedir. Onlarla var olan potansiyelleri ve ilgileri dahilinde etkileşimde olmalıyız. Örneğin okul öncesi yaş grubunda iletişim ve öğrenmede; oyunu ve hikâye dilini etkin olarak kullanabiliriz. Buna karşılık okul çağı çocuğunda yaşıtlarıyla kurduğu ilişki, okul ve öğretmen kaynakları da sürece eklenebilir. Ergenlerde ise gene okul ve akranları sürecinizin bir parçası olmalı. Koronavirüsünün hayatımıza girişiyle birlikteki ani değişimler çocukların devam eden bu alanlardaki rutinlerini bozdu. Rutinlerin değişmesi adaptasyon sağlayamayan çocuklarda motor becerilerde aksama, bilişsel ve sosyal problemler ortaya çıkarabilir veya bu alanlardaki gelişimlerini yavaşlatabilir. Buna karşılık çocuğun geçmişte var olan patalojik durumunu tetikleyebilir. Ebeveynlerin bu süreçteki abartılı hal ve davranışları da tüm bu riskleri arttırabilir.

Küçük yaş grubunda, özellikle görünmeyen soyut olanı anlama kapasiteleri henüz gelişmemiş olmasından ötürü; bakteri, virüs gibi görünmeyen ama var olan bu durumu anlamlandırmaları da güçleşmektedir. Bu sebeple sorulan her sorunun yaş düzeyine uygun olarak olarak aktivite, oyun ya da hikâye aracılığıyla somutlaştırmasına fırsat verecek açıklamalarla cevaplandırılması gerekmektedir. Bu cevaplar belirsizliği ortadan kaldırarak kaygı oluşturmasını engelleyebilir ve kaygıyla baş etmesini sağlayabilir. Korunma ve önleme tedbirleri, hijyen ve sosyal mesafe bu araçlar kullanılarak öğretilebilir.

“EBEVEYNLER DOĞRU VE GÜVENİLİR BİLGİYİ ÇOCUKLARIYLA PAYLAŞMALI”

Ebeveynlerin Koronavirüs bilgisi çocuk için önemli mi?

Bilinmektedir ki stresi kontrol edebilmede ve kaygıyla başa çıkabilmede en önemli noktalardan biri belirsizliği doğru bilgi akışıyla minimuma indirmek. Bunun akabinde birey var olan bilgisiyle kontrol edebileceği alanları belirleyebilmeli ve bu alanlara kanalize olarak çabasını bu alan dâhilinde verebilmeli. Kontrol edilemeyecek alanda verilen her türlü mücadele kaygıyı pekiştiriyor. Birey kontrol edebileceği alanı belirleyebilmesi için doğru kanallardan dozunda bilgi almalı. Bu bağlamda Sağlık Bakanlığının önerileri ve sistemi bilgi alma yeri olmalı. Bunun dışında alanında uzman hekimlerden ve çalışanlardan alınan bilgiler de doğru bir kaynak olur. Fakat dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, bu bilgileri sürekli alma çabası içinde olmamak ve bu bilgi akışını sosyal mecradan doğruluğu ve kaynağı belli olmayan kanallardan edinmemek. Ebeveynin kendi bilgi akışını sağlıklı ve doğru kılması, çocuğuna yapacağı aktarımda kilit noktada yer almakta. Ebeveyn olarak sizler doğru kaynaktan güvenir bilgiler almalı ve çocuklarına bu güvenli ve doğru bilgiyi aktarabilmelisiniz. Bu ilişkide dinamiği güvenli ve sağlam kılar.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Karadolap Anaokulu Yakında Açılacak

HIZLI YORUM YAP