DOLAR

34,2497$% -0.05

EURO

37,3594% 0.32

STERLİN

44,6002£% 0.37

GRAM ALTIN

3.051,33%-0,63

ONS

2.768,29%-0,68

BİST100

8.925,17%-0,90

OSMANLI DONANMASININ NAVARİN’DE YANARAK YOKOLUŞU

Rus Amiral’i Spridof komutasındaki donanma Baltık denizinden 1769’un Haziran’ında yola çıkar, İngiltere’ye uğrayıp orada kimi denizci subaylarla donatıldıktan sonra Akdeniz’e girecekti. Osmanlı Devleti’nin başında Padişah Mustafa III ve de çevresi, Baltık denizinde yol olmadığı kanısındadırlar. Kimdir Mustafa III,1717 doğumludur ve Padişah olduğu 1757 yılına kadar kafes içinde 27 yıl yaşamını geçirmiştir. Kaptanı Derya olarak atadığı Hüsamettin Paşa ise bir kara komutanıdır. Aslında gemisi olmayan Osmanlı’nın ilk baş kaptanıydı o. Çünkü, Cezayirli Hasan Bey edindiği varlıkla 20 gemilik bir donanma yaratmıştı. Osmanlı Devleti’nin o yıllarda tek deniz gücü Hasan Beyin bu donanmasıydı. Osmanlıcı AKP iktidarı’ bilmiyor olmalıydı ki, Rus filosu Çeşme koyunda Navarin’e yaklaştığında Osmanlı’nın deniz ile hiçbir ilgisi kalmamıştı.

Cezayirli Hasan Bey’in yarattığı 20 gemiden oluşan donanma Rus filosunun 29 gemisiyle nasıl başa çıkacaktı.(Hasan Beyi en tutarlı anlatan yapıt, Prof.Dr. Y. İzzettin Barış’ın Osmanlı Padişahlarının Yaşamlarından Kesitler kitabıdır. 2002,s.181)

Kaptan-ı Derya Hüsamettin Paşa, gemisinden ayrılmış karaya çıkmıştır.

Deniz savaşından kaçınıyor olmalıydı. Spridof’un donanması Çeşme koyuna girdiğinde karşılıklı top atışları başlar. Cezayirli Hasan Beyin karşısındaki Rus Kaptanı Spridof’un gemisinin armaları ve dümeni budanmış ve Hasan Bey’in kalyonu üzerine düşmüştü. Bunu fırsat bilen Cezayirli Hasan Bey, Spridof’un gemisine atlar ve onun 510 kişilik kadrosunun pek azı yaşamda kalabilir. Ne var ki, Hem Cezayirli Hasan Bey’in kalyonu ve hem de Spridof’un gemisi alevler içindeydi. İngiliz kaptanı durumu görmüş kaptan Spridof’a 500 kişilik yardım gücü göndermiş fakat ne yazık ki, Kaptan-ı Derya Hüsamettin Paşa , donanmanın Çeşme koyuna girmesi buyruğunu vermişti.

Cezayirli Hasan Bey böylesi buyruğun yanlış olduğunu kabul ettirmeye çalışmış fakat nedense o hatadan dönüş söz konusu olmamış ve de sonucun ne olacağını betimleyen yanılgıydı böyle gerçekleşmiştir: Nasıl mı?

Kendisini Çeşme koyuna hapsetmiş olan Osmanlı gemilerine Rus kaptan Spridof, ateş kayıklarını iletir ve birbirine bitişik Osmanlı gemilerin tümünün yanması sonucu Osmanlı deniz gücünün sönmesinin başlangıcı olur bu: Yıl 1827.

Bu deniz savaşından söz etmemizin bir nedeni var: 1830 yılındaTürkiye ve Mısır’ı dolaşarak kimi tarihsel gerçekleri dile getiren James Webster kitabının 108’nci sayfasında şunları yazmaktadır:

On the morning of Saturday,as were going along the Street, we heard a church organ.We entered an found the Priest celebrating mass., it being one of their festival daysa-that of “All Saints”.Candles were burning and the Church was crowded with Greeks and Greek monks in an almost Turkish dress… Surely, under the circumstance then existing, no stronger proof could have been afforded of the toleration of Turkis government than the fact, that,with such an event as the butchery of Navarino fresh upon their minds, that should have left the Christian Greeks to celebrate the rites of their religion without the slightest interruption.

(Kaynak: James Webster, Travels Through the Crimea,Turkey and Egypt,1830, s.108.

James Webster’in bir kilisede hem de Navarina cellatlığının sözkonu olduğu günlerde Türk toplumunun ne denli hoşgörülü davrandığını kanıtlamaktadır. Yazdıklarının Türkçesi Söyle.

Cumartesi günü yol boyunca yürürken bir kiliseden org sesi işittik.

İçeri girdiğimizde ,rahibib dinsel bir törenle ilgili olduğunu gördük.

Azizler yortusu kutlamalarından biriydi. Mumlar yanıyor ve kilise, Yunanlı kişi ve keşişleriyle doluydu ve çoğu Türk giysileri içindeydi.

Böyle bir durumda Navarin cellatlığına rağmen böylesi kutlama Türk

Hükümetinin de toleransını kanıtlıyordu. Hristiyan Yunanlılar ufak bir müdahaleye uğramadan özgür bırakılmışlardı.

Osmanlı Devleti çökmek üzereyken bile, farklı dinlere karşı laiklik ilkesini korumakta ve fakat İslam’ı kabul etmiş ümmeti laiklik ilkesinden yararlanma hakkına sahip değildi. Padişahların dışında Osmanlı toplumunda kamu yönetimi onurlarını ve devlete olan güvenlerini yitirmemişlerdi. Sanki donanma yakılıp yok edilmemiş gibi yabancılar ve onların elçileri hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadılar. ABD ve AB, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirirken Navarin savaşındaki Osmanlı davranışını örnek alabilirler mi ?Sanmıyoruz.

NAVARİN’de gemilerin karadan yönetilmesinin benzeri, bugün Türkiye’miz de havadan-Cıvadan yönetilmiyor mu?

Türkiye’miz AKP iktidarında kendisini koruması ve savunmasından ne denli yoksunlaştırılıyorsa, Osmanlı’nın 1600’lü yıllarda başlayan çöküntüsünü bugünlerde de yaşamakta değil miyiz?

Dünya’nın hiç bir ülkesinde bayrak enflasyonu yaratılmamıştır. Ulus ayyıldızlı bayrakları eline alarak, Askerî okulların kapatılmasını, TSK’nın Millî Savunma Yönetiminize bağlanmasını, Genel Kurmay Başkanlığının Lozanı yok sayan R.T. Erdoğan’a yamanmasını, Ege Denizinde 17 adamızın Yunanlılara teslim edilmesini alkışlamaktadır. Bunun adı da meğer, Egemenlik Halkın imiş. Gaflet içinde kabileleşen halkın.

Hoşgörülü halkımız nerelerde!

Hirand Dink’in ölümü hala gündemdedir ve fakat Aselsan’da öldürülen beş bilim adamını hiç bir köşe yazarının, hiçbir siyasal parti Genel Başkanının bugüne kadar anımsadığına tanık olmadık. Kimdi onlar, niçin öldürüldüler kimseyi ilgilendirmiyor. Çünkü AKP iktidarı Türk toplumunu ulusal bilinçten kopararak onun kabileleşmesini sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti bugün Mehmet III’ler ve Mustafa III’ler tarafından yönetilmektedir. 17 Adanın Yunanistan tarafından işgal edilmesi, TSK’yı ve onu etkisizleştiren Deniz Gücünü yok oluşa sürükleyen Mustafa III’ ler . Mehmet III’ler benzerleri değil midirler şimdikiler!

Böyle biline çare buluna. 2.10.2016

Dr.Ölçen

 

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Vali Altıparmak, Pal City Vali Konakları’nı inceledi

HIZLI YORUM YAP