DOLAR

40,2592$% 0.13

EURO

46,7280% 0.07

STERLİN

53,9463£% 0.2

GRAM ALTIN

4.309,12%-0,18

ÇEYREK ALTIN

7.021,00%0,34

TAM ALTIN

28.001,00%0,34

ONS

3.335,67%0,36

BİST100

10.222,02%-0,03

BİTCOİN

4782277฿%1.63469

a

Haşdi Şabi’nin, Musul’daki ihlallerinden endişe ediliyor”

 Irak’taki Müslüman Alimler Heyeti sözcüsü Yahya et-Tai, Şii milis gücü  Haşdi Şabi başta olmak üzere bazı mezhepçi grupların, başka kentlerde olduğu gibi  Musul’u kurtarma operasyonlarında da askeri üniforma altında çeşitli ihlaller  yapabileceği konusunda endişeli olduğunu belirtti.
 Haşdi Şabi’nin Musul operasyonlarında yer almasına yönelik  tartışmaların, bu milislere “asker elbisesi giydirilerek” çözüldüğünü ifade eden  Tai, bu grupların Musul’un içine doğru ilerleyerek daha fazla suç işlemesinden  kaygı duyduklarını belirterek, iki yıl önce Bağdat’a 60 kilometre uzaklıktaki  Ceref es-Sahr nahiyesinden terör örgütü DEAŞ militanlarını temizlediğini iddia  eden Haşdi Şabi’nin, o dönemde bölge sakinlerinin evlerine dönmesine izin  vermediğini hatırlattı.
Türkiye’nin garantörlüğü
Tai, tarumar olmuş bölgelerde yaşayan halkın gönül rahatlığı için  Türkiye, Suudi Arabistanve Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) Musul’da garantör  olabileceğini ve bu ülkelerin İran’ınIrak’a müdahalesi ve insan hakları  ihlallerinin önüne geçmesi konusunda kararlı bir tutum sergilemesi gerektiğini  söyledi. Tai, “Türkiye, Musul halkını muhtemel ihlallerden koruyacak ilk garantör  devlettir.” değerlendirmesinde bulundu.
 Tai, söz konusu ülkelerin Irak’taki yardım faaliyetlerinde de ön plana  çıkmasını isteyerek, “Felluce ve diğer kentlerde insanlar içecek su bulamıyor.  Alt yapı, gıda ve ilaç sıkıntısı yaşanıyor. En azından bu bağlamda ve siyasi  açıdan net bir tutum sergilenmeli. Irak halkına yönelik mezhepçi tutum kabul  edilmemeli.” diye konuştu.
 Türkiye’nin Musul operasyonlarına katılımına ilişkin Tai, dengeleyici  bir faktörün olması, Türkiye’nin yardım kuruluşlarını da  beraberinde getirmesi  ve uluslararası koalisyon bünyesinde doğabilecek risklerin azaltılması  temennisinde bulunarak, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin sahadaki hareketi, kabul görüyor ve memnuniyetle  karşılanıyor. Şii bölgesi Basra’da konsolosluğun, Bağdat’ta ise büyükelçiliğin  bulunması buna delil olarak gösterilebilir. Öte yandan Irak’ın içişlerine bir  müdahale söz konusu değil. Türkiye’nin müdahalesi, İran müdahalesi gibi büyük bir  hazımsızlığa yol açmıyor”Irak’taki Şii milis gruplar üzerinde Başbakan Haydar el-İbadi’nin etkin olmadığına, aksine milis güçleri liderlerinin söz sahibi olduğuna dikkati çeken Tai, intikam duygusuyla hareket eden ve mezhepçi yaklaşım sergileyen bu grupların,  ülkedeki bir çok vilayet ve kentin tarumar edilmesi noktasında ABD ile işbirliği içerisinde olduğuna işaret etti.
Tai, ABD’nin daha önceki operasyonlarda Şii milislere hava desteği  sağladığını, silah yardımı yaptığını ve saldırılar neticesinde çok sayıda sivilin  hayatını kaybettiğini hatırlatarak, ABD’nin DEAŞ’la mücadelede izlediği tutuma,  ABD iradesine ve söylediklerine güvenmediklerini dile getirdi. Tai, ayrıca daha  önce mezhepçi Nuri el-Maliki hükümetine karşı ayaklanan Sünni bölgeleri tarumar  etmek için ABD ile İran arasında bir koordinasyon olması konusunda uyarıda  bulundu.
Tai, Haşdi Şabi’nin Musul operasyonlarına katılması konusunda yapılan  yerel ve bölgesel itirazlar nedeniyle ortaya çıkan krize, Şii milislere “asker  elbisesi” giydirilmesiyle nokta konulduğunu ve milislerin bu üniformalarla  sivillere yönelik ihlaller yapmasından kaygı duyduklarını vurguladı.
“Herkes Musul’da pastayı bölüşmek için boğuşuyor”
 Irak ordusunun ulusal değil, kökeni İran ve başka bölgelere dayanan,  Şii Bedr ve Ed-Da’ve milislerinin oluşturduğu bir yapılanma olduğunu kaydeden Tai  sözlerini şöyle sürdürdü:
“Felluce’de yapılan insan hakları ihlalleri ve göç ettirme  senaryolarının aynısı, belki de daha kötüsü Musul’da tekrar yaşanabilir. Nitekim  Musul’un jeostratejik bir konumu var. Müdahale eden çok sayıda tarafla birlikte  Musul Felluce gibi değil. Kentte birbiriyle çekişen bölgesel ve yerel güçler var.  Bu nedenle büyük bir çatışma yaşanmasından, vatandaşların, kadın, çocuk ve  yaşlıların mağdur edilmesinden korkuyoruz. Herkes Musul’da pastayı bölüşmek için  boğuşuyor.”
 Sivillerin dramı
 DEAŞ işgalinden önce, yaklaşık 3 buçuk milyon nüfusa sahip Musul’un  başkent Bağdat’tan sonra ikinci büyük kent olduğu, kentte ikamet eden  vatandaşların yarısının göç etmek zorunda kaldığı bilgisini veren Tai, “Siviller  için güvenlik koridorlarının oluşturulmaması, Musul’u bekleyen bir diğer tehlike.  Bu durum, operasyon nedeniyle kentten bir buçuk milyon kişinin sığınmacı durumuna  düşmesi anlamına geliyor.” diye konuştu.
“Daha önce Enbar ile Felluce’de sivillere yapılan muamele, ağır  silahlar ile rastgele bombardıman yapan uluslararası koalisyon güçleri ile Irak  hükümet birlikleri, biz de kötü bir intiba bıraktı.” diyen Tai, Musul’da  Felluce’ye nazaran daha fazla endişe oluşturan bir diğer nedeni ise şu sözlerle  açıkladı:
“Hükümet, Felluce’de sayıları en fazla 150 bini bulan küçük bir  topluluğa yardım etmekten aciz kaldı. Durum bu iken peki ‘Haşd’ adı altında  toplanan intikamcı güçlerin gölgesinde Musul halkını nasıl kurtaracak?”
Musul demografisinin değişmesi
Tai, Irak hükümetinin Şii nüfusun az olduğu Telafer’e yönelik çifte  standardını da eleştirerek, “Telafer’den ayrılmak zorunda kalan Şiilerin her  birine 3 milyon dolar ve toprak parçası verilerek mezhepsel ayrımcılık yapıldı  ancak Felluce’den göç etmek zorunda kalanlar bir dinar alamadıkları gibi kış günü  barınma ihtiyaçları dahi karşılanmadı.” dedi.
Musul’da iki yönden demografik değişimin söz konusu olduğuna da  dikkati çeken Tai, “Bir yandan Telafer ve çevresi, diğer yandan Başika, Şeyhani  ve IKBY’ye yakın bölgelerde demografik değişim tehlikesi var. Musul çekiç ile örs  arasında.” ifadesini kullandı.
hasdi-sabi-nin-musul-daki-ihlallerinden-endise-e-2469175

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Van’da okul yakan PKK’lılar yakalandı

HIZLI YORUM YAP

HIZLI YORUM YAP