Aile Kavramı Enkazın Eşiğinde
Son yıllarda en çok duyduğumuz cümlelerden biri şu: “Artık kimsenin kimseye tahammülü kalmadı.” Ne acı değil mi? Bir zamanlar sığınılan liman olan yuvalar, bugün en küçük fırtınada dağılan birer kağıt gemiye dönüşmüş durumda. Boşanma oranları hızla artıyor, aile dediğimiz o kadim kurum her geçen gün biraz daha yara alıyor.
Eskiden insanlar bir masa etrafında oturmayı, konuşmayı, paylaşmayı bilirdi. Hatalar el birliğiyle düzeltilir, sorunlar birlikte aşılırdı. Şimdi ise her şeyin bir “tüketim kültürü”ne dönüştüğü çağdayız. Maalesef ilişkiler de buna dahil. Sabır eskisi gibi değil, fedakârlık unutulmuş, anlayış ise yerini hızla öfkeye bırakmış durumda.
Maddi zorluklar, hayat pahalılığı, gelecek kaygısı… Evet hepsi ayrı bir yük. Ama asıl büyük yıkım manevi tarafta yaşanıyor. Birbirimizi dinlemeyi unuttuk. Empati kurmayı, karşımızdakinin derdini anlamayı, bir adım geri çekilip nefes almayı… Kültürümüz, örf ve adetlerimiz yıllarca aileyi ayakta tutan birer sütun gibiydi. Bugün o sütunların bir kısmı kırık, bir kısmı ise çatlak.
Peki çözüm ne? Aslında cevap çok uzak değil. Bazen bir evliliği kurtaran şey büyük çözümler değil, küçük dokunuşlardır. Bir tebessüm, bir güzel söz, biraz sabır… Aile bir ekip işidir. Kimse tek başına kazanmaz, kimse tek başına kaybetmez.
Eğer toplumsal yapımızın temelini sağlam tutmak istiyorsak önce evimizin kapısından içeri bakmalıyız. Çünkü güçlü toplum, güçlü aileden geçer. Aile ise ancak sevgiyle, saygıyla ve anlayışla ayakta kalır.
Belki de şimdi kendimize şu soruyu sormanın zamanı geldi:
“En son ne zaman sevdiklerimize gerçekten kulak verdik?”