AK PARTİ Bunları Yapabilecek mi?
Türkiye siyasetinde önemli bir değişim yaşandı. Ancak, ülkemiz için önemli olan bu yaşanan değişim değil, önümüzdeki dönemde ülkemizin yönetim anlayışında gerçekleşmesi gereken değişimdir.
Tek başına iktidar fırsatını yakalayan AKP, iki konuda zihniyet değişimini önce kendinden başlayarak gerçekleştirebilir ve topluma örnek olursa, ülkemizde yaşam kalitesi önemli ölçüde artacaktır.
Bu konular :
1) Atamaların nasıl yapılacağı,
2) Türkiye’nin uluslararası arenada konumlandırılmasına ilişkin sağörü , ve kaynakların verimli, etkin ve şeffaflıkla kullanılmasını sağlamak üzere yönetim kalitesinin artırılmasıdır
Yönetim pozisyonları için bireysel ve kolektif olarak yaptığımız seçimlerde kullandığımız kriterler, önemli ölçüde toplumsal başarıyı etkiliyor. Bu seçimlerimizde önceliği kendimize yakın hissettiklerimize mi veriyoruz? Yoksa o işi en iyi yapacak olanlara mı? Bizim için bir işe akrabalarımızı, hemşerilerimizi, partililerimizi, ırkdaşlarımızı, dindaşlarımızı veya arkadaşlarımızı yerleştirmek mi önemli? Yoksa, o işi yapmakta en ehil olanları mı?
Bir toplumda seçimler ya da atamalar, genellikle “bizden biri” düşüncesi ile yapılıyorsa, yönetim pozisyonlarına gelenler de kurumların misyonlarını en iyi şekilde yerine getirmekle değil, yalnızca kendini seçenlere, atayanlara ya da onların çevrelerine hizmet etmeye uğraşacaklar demektir. Bunun sonucu ise kurumsal başarısızlık ve toplumsal güvenin yitirilmesidir. Şeffaflığın ve güvenin esas olmadığı toplumlarda ise “bizden biri olmak”, en önemli seçim kriteri olmaya devam eder!!
Dolayısıyla, AKP de yapacağı atamalarda “bizden biri” mantığı ile değil, “kurumsal görevi en iyi şekilde gerçekleştirecek kişi” mantığı ile hareket edebilirse, başarı ve toplumsal güven için çok önemli bir adım atmış olacaktır.
Ülkemizin önemli hedeflerinden birinin AB üyesi olması konusunda geniş bir mutabakat olduğu gözüküyor. Ancak, hem bu hedefe ulaşabilmek, hem de AB içinde etkin bir konuma gelebilmek için aşmamız gereken bir başka zihinsel engel var. İlişkilerimizde ne alacağımıza değil, ne verebileceğimize odaklanmalıyız. AB takımının bir üyesi olma hedefi olan bir toplum olarak AB’nin sorunlarına çözüm üretme konusuna ne kadar odaklandığımızı sorgulamalıyız.
Toplumumuzdaki diğer bir zihinsel engel de tepedekilerin her şeyi daha iyi bildiği anlayışıdır. Bu anlayışı aşmak için siyaset ile vatandaş arasındaki ilişki temsili demokrasiden, katılımcı demokrasiye dönüşmelidir.
Uygulanmayan kararlar değer yaratmaz. Sahiplenilmeyen kararlar ise iyi uygulanamaz. Toplam Kalite Yönetimi felsefesinin en önemli faydalarından biri de kararların katılımcı anlayışla alınmasını ve dolayısı ile iyi uygulanmasını sağlamaktır. Bu, kuruluşlar için olduğu kadar, toplumlar için de geçerli.
Milli Eğitim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarında ve Gümrük Müsteşarlığı’nda başlatılan toplam kalite yönetimi çalışmalarını bir devlet politikası haline dönüştürmek, ülkemizde katılımcı demokrasi anlayışının yerleşmesine yardımcı olacaktır.
Dolayısıyla, AKP devlet yönetiminde vatandaş odaklı ve katılımcı bir yönetim anlayışı olan toplam kalite yönetimi anlayışını hayata geçirebilirse, Türkiye yüksek yaşam kalitesiyle özdeşleşen bir ülke konumuna gelebilir.