DOLAR

34,2452$% 0.28

EURO

37,6376% -0.37

STERLİN

45,0841£% 0

GRAM ALTIN

2.921,73%0,22

ONS

2.653,23%-0,08

BİST100

9.109,34%2,37

a

Ankara'nın marka şehir olma yolculuğu!

Ankara Kent Konseyi (AKK) Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Tasarım Araştırmaları Derneği'nin düzenlediği “Marka Şehir Olarak Ankara'da Tasarım” konferansında konuştu. Başkan Yılmaz, başkentte öğrenilmiş çaresizlikleri kırmanın önemine vurgu yaptı ve "Bu kentin markalaşmaması için hiçbir dezavantajımız yok." dedi.

NİSA NUR BACAK / ANKARA-BHA

Ankara Kent Konseyi (AKK) Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, “Marka Şehir Olarak Ankara’da Tasarım” başlıklı konferansta “Kentleşme ve Marka Şehir Olma” üzerine konuştu. Bu konferans, Tasarım Araştırmaları Derneği tarafından düzenlendi.

Konferansta AKK Başkanı Yılmaz’ın yanı sıra AKK Yürütme Kurulu (YK) üyesi Bora Hızal, Ankara Reklamcılar Derneği Başkanı Amaç Ukav, Ankara Reklamcılar Derneği Genel Sekreteri Arda Engin, Tasarım Araştırmalı Derneği Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Demir ve Tasarım Araştırmaları Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Pelin Öztürk Göçmen konuşmacı olarak yer aldı.

Ayrıca, Ankara Kent Konseyi Başkan Vekili Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin, AKK Başkan Yardımcısı Ceren Anadol, AKK YK üyesi ve Genel Sekreter Ömer Şan ve AKK Çalışma Grubu Koordinatörü Oğuzhan Bozdağ konferansa katılım sağladı.

AKK Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, “Marka olmak, ezberi bozmak gibi geliyor bana. Sıra dışı olmak, hayatın doğal akışına karşı durmak, risk almak, öğrenilmiş çaresizlikleri bırakmak demektir. Ankara, ‘memur kenti’, ‘gri şehir’ olarak tanımlanıyor ve bu durum, marka, ticaret, üretim ve sanatı engelleyen bir düşünceye yol açıyor. Kent Konseyi, bu düşünceye meydan okumak ve üretim, huzur, sanatın var olmasını sağlamak için kuruldu.” dedi.

Yılmaz, “Üretimde, kalkınmada, kentlinin mücadelesini kendi mücadelesi haline getirmek ve kentimiz için pes etmek yerine sıra dışı bir şey yapmak istedik. Tek başımıza yapabilir miydik bunu? Yapamazdık. Belediye başkanı, yüzde 50’nin üzerinde bir oy almasına rağmen kendisine oy vermeyenlerin bile aklını merak ettiğini söyleyen bir özgüvenle hareket etti. Birbirine benzemez sosyolojiler, birbirine benzemez disiplinler iyi niyetle bu yapıya dahil oldu.” diye ekledi.

“Sokaktaki Ankara, ‘sizin aklınızı merak ediyorum, beraber bir karar uygulayabilir miyiz?’ sorusunun cevabıdır”

“Sokaktaki Ankara” ile “Ankara fontu” bizi tanıştırdı. Bu fontun varlığını Zabıta Daire Başkanlığından öğrendim. Ezberleri bozmak derken tam olarak bunu kastediyorum. Normalde zabıta, seyyar satıcıları kovalar, bizimki ise Ankara fontuna emek harcadı. “Sokaktaki Ankara”, ‘sizin aklınızı merak ediyorum, beraber bir karar uygulayabilir miyiz?’ sorusunun cevabıdır. Kolluk kuvvetiyle, belediye çalışanlarıyla… Herkes kaptan derken biz bir ara gazı vermedik, buna inanıyoruz. Resmin ressamı herkesti. Tuvale herkes fırça vurdu. O renkler üzerinden birbirimizi itibarsızlaştırmadık, her rengin bir katma değeri ve bir markası olduğuna inandık. Bugün AKK, milyar dolarlık bir marka olmayabilir ya da bir bütçesi olmayabilir ama bu kentteki milyar dolarlık markalardan daha büyük bir markadır çünkü biz kamplaşmayı kırdık. Atomu parçalamaktan zordur kamplaşmayı kırmak. Bu markanın yatırımcısı yok, hissesi yok, sahibi yok. Bir kişinin mülkü olsa bu kadar değerli olmazdı. Ankara Kent Konseyi, 6 milyonun değeridir.” şeklinde konuştu.

Tasarım Araştırmalı Derneği Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Demir, tasarımcının her zaman ezber bozma zorunluluğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Dünyanın her yerinde insanların alışkanlıklarını değiştirmek, bir logoyu nasıl revize edeceğim ya da yanlış giden bir şeyi nasıl değiştirir sorusunun cevabını tasarımcı görüyor. Bunu değiştirmek için öncelikle topluma kendini anlatmak zorunda kalıyor. Biz Ankara’yı çok seviyoruz ama evet Ankara gri şehir. Buradaki umutsuz cümleleri Ankara Kent Konseyi’nin harekete geçmesiyle, insanların daha aktif olması ve öğrencilerle birlikte bizlerin paydaş olmasıyla Ankara hareketlenme başladı.”

Ankara’nın marka değeri adına yapılacak olan çalışmalarda kaptan ve mürettebatın burada olduğunu belirten AKK Yürütme Kurulu (YK) üyesi Bora Hızal, “Bir insan aynı nehirde iki kez yıkanamaz diye bir söz var. İnsanın varoluşunda her şeyin aktığı gerçeğine direnç göstermesi herhalde yaratıcılıktaki en önemli motivasyonlardan bir tanesidir diye düşünüyorum. Biz Ankara Reklamcılar Derneği olarak özellikle 15. dönemde bir paradigma koyduk. ‘Biz bir STK’yız. Mesleğimizle alakalı Türkiye’deki en etkili STK’yız. O nedenle dedik ki iletişim-etkileşim-dönüşüm.’ Paydaşlarımız kim belirleyelim onlarla iletişime geçelim bu iletişimi bir etkileşime dönüştürelim. Bu etkileşimin de bir dönüşümle sonuçlanacağını biz zaten biliyoruz. Ankara’da iletişim ve tasarım adına özellikle mesleğimizin ilgi alanıyla kesişen her konuda Ankara Reklamcılar Derneği’nin bir etkisi olduğuna inanıyoruz. Halil İbrahim Başkanın da dediği gibi bu şehir vasat bir orta anadolu şehri kıvamına bir şekilde gelmiş. Buradan yetişen reklamcılar, sinemacılar, yazarlar yaratıcı kültür endüstrisinin bir dönem en seçkin isimlerinin yetiştiği yer burasıdır. Ama geldiğimiz nokta itibariyle Ankara orta anadoluda vasat bir şehrin seviyesine geldi.

En önemli paydaşlarımız Ankara Ticaret Odası (ATO), Ankara Sanayi Odası (ASO) ve tabii ki Ankara Büyükşehir Belediyesi. AKK’nin hareketlenmesi ve çözümcül politikaları ile AKK de en önemli paydaşımız haline geldi.

“Sokaktaki Ankara, yaratıcı kültür festivaline giden yolun da başlangıcı olsun idealindeydik”

Ankara’da tabelanın kullanımını ABB ve Zabıta Daire Başkanlığı ile pandemi sürecinde görüştük. Marka şehir Ankara yolculuğunu oluşturabilmek adına Ankara Reklamcılar Derneği olarak bu tabela görünümlerinde fontun, tipografinin özensiz ve fütursuz kullanımı, cahilce kullanımı tabiri caizse kirlilik anlamına geliyor. Ankara fontu da bir yarışmayla belirlendi. Kurumsal bir marka disiplininde, daha estetik daha özgün Ankara’ya ait bir marka katmak istedik. Sokaktaki Ankara, sokaktaki yaratıcı kültür ve sokak ilişkisini kuracağımız yaratıcı kültür unsurlarını bir süreç halinde devam ettirerek cadde sokak tabelalarını değiştiren bu yolculuk, bir yaratıcı kültür festivaline giden yolun da başlangıcı olsun idealindeydik. ABB ve AKK ile bu yolda bir etkileşime girdik ve işte Sokaktaki Ankara örneği tezahürü oluştu. Özgün Ankara fontu da hikayesi olan bir marka haline getirdi Sokaktaki Ankara’yı.” şeklinde konuştu.

“Sokaktaki Anka’da bir yaşamdan söz ediyoruz” diyen Ankara Reklamcılar Derneği Başkanı Amaç Ukav, “Ankara dediğimizde Ankara’nın nesi marka oldu, neden marka şehir olsun gibi sorular büyük bir problem aslında. En iyi müzisyenler Ankara çıkışlı, iletişimciler Ankara çıkışlı. Sokaktaki Ankara’da bir yaşamdan söz ediyoruz. Tasarım dediğimiz nokta sadece reklamcılıkla ilgili değil. Siz hayatınızı da tasarlayabilirsiniz bir probleme çözüm üretip tasarımla çözebilirsiniz ya da bir metni tasarlayabilirsiniz, iletişimi tasarlayabilirsiniz. Hayatınızın her noktasında ezber bozma noktası. Buradaki insanların bu işin içinde olması gerekli ki ezber bozalım.” ifadelerini kullandı.

“Sokaktaki Ankara Projesi’nin tasarımın kamuda, bürokraside kabul görecek mi anlayışını yıktı”

Tasarım Araştırmaları Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Pelin Öztürk Göçmen, “Tasarımı yaptım ama işe yarayacak mı, ben bu tasarımı eleştiriyorum yeniden tasarlayabilirim ama bu kamuda kabul görür mü, bürokrasinin çeşitli kademelerinde tıkanacak mı anlayışı bence Sokaktaki Ankara Projesi ile yıkıldı. Bir fikir üretip bunu ortaya koyarak tasarladığımızda bunun uygulanabiliyor olması çok önemli.” diyerek kalıpların yıkıldığının altını çizdi.

Ankara Reklamcılar Derneği Genel Sekreteri Arda Engin ise “Kafka’nın bir sözü var, eğer kirli bir camdan dışarı bakarsanız herkesi ve her şeyi kirli görürsünüz diyor. Biz tasarımcılara o camı temizleme görevi düşüyor. O camı temizlerken insanların dışarıyı daha gerçek daha net ve daha doğru görme imkanına kavuşmalarını sağlıyoruz. Sokaktaki Ankara’daki temel vizyonumuz da buydu. Ankara inanılmaz güçlü özelliklere sahip bir yer. Anadolu devriminin başkenti. Müthiş bir Kurtuluş Savaşı ve arkasından yepyeni bir ülkenin başkenti. Sanayiden ekonomiye, kültürden sanata çok şeye başkentlik yapmış bir kent. Sokaktaki Ankara ortak kültüre sahip çıkan bir projeydi. Anadolu medeniyetlerinden Cumhuriyetin kuruluşuna kadar uzanan bu değere sahip bir çalışma olarak ortaya çıktı ortaya.” şeklinde konuştu.

Konferans katılımcıların sorularının yanıtlanmasıyla devam ederken söz alan AKK Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, “Ankara’da bedel bazen tebessümdür, güvendir” vurgusu yaptı ve sözlerine şu ifadeleri ekledi:

“Bu sabah bir video izlemiştim ‘Ankara’da anlık yaşamazsınız. Daha aitsinizdir bu kente ve birbirinize daha bağlısınız.’ diyordu. Mesleklerde de öyle etik kurallar vardır. Çıkrıkçılar yokuşundaki manifaturacılarda da vardır, Ankara’nın demir tüccarında da kuyumcusunda da vardır.

“Cumhuriyetin ilk döneminden milli mücadelede dünyaya barış ilan eden bu kentin en değerli markası Mustafa Kemal Atatürk’e kadar yüzlerce hikayesine rağmen savrulmayan bir kentimiz var”

Yazılım bitebilir ama tasarımın ihtiyaç kriterleri yok. Tasarım bitmeyecek mesleklerden. Umudu muhafaza etmek gerekir. Bu kenti insan kaynakları üzerinden markalaştırabileceğimizi düşünüyorum. Cumhuriyetin ilk döneminden milli mücadelede dünyaya barış ilan eden bu kentin en değerli markası Mustafa Kemal Atatürk’e kadar yüzlerce hikayesine rağmen savrulmayan bir kentimiz var. İlişkiyi anında tüketmiyoruz biz. İstanbul’da işlerin ve ilişkilerin bir bedeli vardır. Ankara’da bedel bazen tebessümdür, güvendir. Ama bu özgüven bu kenti markaladığımız etik kuralı yok etmeyi kolaylaştırmamalı. Manifaturacılar arasındaki dayanışmadan komşusuna siftah dükkan açma öğretisi üstüne esnaf örgütü dayanışması mevcutken iş dünyasındaki insanların sizin tasarımınızın tekniğini değerlendirecek bir eğitimi olmadığı için sizin birbirinize karşı etik olmanızı bekliyoruz. Çünkü biz sizin birbirinizden ne aldığınızı bilmiyoruz. Ne aldığınızı bilmediğimiz için de mukayese edemiyoruz. Tasarımın, yaratıcı kültür endüstrilerinin gücünün ve bunun ticaretleştirilmesini başkasından bekleyemeyiz. En iyisi sizsiniz Ankara’da ama daha yukarılara taşımamız gerekiyor.

“Gençler sözü paylaşabiliyor. Sözü paylaşmak parayı paylaşmaktan daha zordur”

Kentte tasarım gelişirse kültür sektörü gelişir. Birkaç medeniyete ev sahipliği yapmanın mücadelesi, savaşma duygusu var bu da yaratıcı kültür endüstrisini destekliyor. Savaşmayan kimse yaratıcı kültür endüstrisini geliştiremez. Yerinde sayar. Mücadele böyledir. Ankara’da kalp çalışır. Gençler sözü paylaşabiliyor. Sözü paylaşmak parayı paylaşmaktan daha zordur. Gençlerde sözü paylaşmak gücünü gördüm. Berrak beyinlerle dayanışmacı rekabet için doğru bir kitle var karşımızda. Bu kentin markalaşmaması için hiçbir dezavantajımız yok.” dedi.

Konferans, AKK Başkanı Halil İbrahim Yılmaz ve konuşmacılara kitap takdim edilmesinin ardından son buldu.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Halil İbrahim Yılmaz: Üretimin olmadığı bir yerde nefes alamazsınız

HIZLI YORUM YAP