GEÇMİŞ HÜKÜMETLERİN BAŞARI KARNESİ
Sevgili okurlarım, biz bu hale neden ve nasıl geldik veya bizleri bu duruma kimler getirdi. Bu sebepten Ankara Ticaret Odasındaki uzamanlar tarafından yapılan bir çalışma olan, 1980 ihtilalinden sonraki 1983 yılından 2002 yılına kadar ( yani AKP daha iktidara gelmediği dönem) iktidar olan hükümetlerin başarı karnelerine bakalım.
Bu dönem içindeki iktidarlar sayesinde milli gelir artacağına küçüldü, ekonomik krizlerin önüne geçilemedi, enflasyonla mücadelede başarısız olundu, iç ve dış borçlar giderek arttı, faiz ise ağırlaştı, bunun ötesinde iç ve dış borçlarının değil anaparalarını ödemek, faizlerini bile ödemekte sıkıntılar yaşandı, halktan toplanan vergiler yetersiz kaldı.
Şöyle ki,
MİLLİ GELİR
- En İyi Performans : 45. Özal Hükümeti döneminde en yüksek milli gelir artışı % 7 gerçekleşirken, bunu % 6,9 ile 54. Erbakan Hükümeti izlemiştir.
- En Kötü Performans : 57. DSP-ANAP-MHP Hükümeti döneminde milli gelir % 8,2 azalmıştır.
ENFLASYON
- En İyi Performans : 45. Özal Hükümeti zamanında enflasyon oranı % 42 ile yaşanmıştır.
- En Kötü Performans : 50. Çiller Hükümeti zamanında % 99 ile yaşanmıştır.
FİYAT İSTİKRARI
- En İyi Performans : 54. Erbakan Hükümeti zamanında TÜFE’ de % 9 dalgalanma ile yaşanmıştır.
- En Kötü Performans : Fiyat istikrarsızlığı ile 50. Çiller Hükümeti zamanında yaşanmıştır.
İŞSİZLİK ORANI
- En İyi Performans : 54. Erbakan Hükümeti zamanında en düşük oran olan % 6,2 ile yaşanmıştır.
- En Kötü Performans : 57. DSP-ANAP-MHP Hükümeti zamanında % 10,3 ile yaşanmıştır.
İTHALAT ve İHRACAT ORANLARI
- En İyi Performans : 57. DSP-ANAP-MHP Hükümeti zamanında ihracatın ithalatı oranı en yüksek düzeyde olmuştur.
- En Kötü Performans : 49. Demirel Hükümeti zamanında % 62,47 ile ihracatın ithalat oranı en düşük seviye ile yaşanmıştır.
TURİZM GELİRLERİ
- En İyi Performans : 45. Özal Hükümeti zamanında % 46 ile, 46. Özal Hükümeti zamanında % 36 ile ve 54. Erbakan Hükümeti zamanında ise % 26 ile gerçekleşmiştir.
- En Kötü Performans : 55. Mesut Yılmaz Hükümeti döneminde % 9 ile yaşanırken onu 57. DSP-ANAP-MHP Hükümeti % 6 artış ile izlemiştir.
DIŞ BORÇ ORANI
- En İyi Performans : 47. Yıldırım Akbulut Hükümeti zamanında % 15 dış borç yükü azalmış olup onu % 4 oranında azalma ile 46. Özal Hükümeti izlemiştir.
- En Kötü Performans : 57. DSP-ANAP-MHP Hükümeti zamanında % 29 dış borç artışı yaşanmıştır.
İÇ BORÇ ORANI
- En İyi Performans : 47. Yıldırım Akbulut zamanında yaşanmıştır.
- En Kötü Performans : Diğer bütün hükümetler iç borç yükünü artırmışlardır.
FAİZ ORANI
- En İyi Performans : 47. Yıldırım Akbulut Hükümeti zamanında % 8,7 oranında azalma ile yaşanmıştır.
- En Kötü Performans : 50. Tansu Çiller Hükümeti zamanında % 45,3 oranında yüksek artışla yaşanmıştır.
Ve
Bu olumsuzluklardan sonra hala AKP nasıl oldu da 03 Kasım 2003 yılı seçimlerini % 34,28 oy ile kazandı diye merak ediyor musunuz?
Halkımız bu olumsuzluklara YETER ARTIK dedi ve son hükümete sandıkta cevap verdi.
Peki, şimdi son 18 yılda gelinen noktadan sonra halk bugün neden sessiz, bunu hiç düşündünüz mü?
Şimdi gelelim 2002 yılı ile 2020 yılları arasındaki 18 yıllık AKP Dönemine.
04 Kasım 2020 AKP’ nin iktidara gelişinin 18. Yılıdır. Kendilerini kutluyorum.
Ancak, şimdi bugüne kadarki performansına şöyle bir bakalım,
Hem ekonomiyi hem de siyaset kurumunu yaralayan 2001 krizinden sonra iktidara tek başına gelen AKP hükümeti, özelleştirmeye dayalı yabancı girişleri ile artan dış borçlanmanın da yarattığı kaynakları katarsak iktidarlarının ilk dönemlerini rahat geçirdiler.
Ancak yanlış izlenen iç ve dış politikalar sonucunda hem yabancı sermayenin girişlerinin azalması ve hem de sıcak paranın ülkeyi terk etmesi sonucunda son 3 yıldır ekonomide ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Ayrıca inşaata dayalı büyüme modeli bu sıkıntıyı giderek olumsuz etkilemektedir.
AKP iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye’nin milli geliri 240 Milyar Dolar olup, kişi başı milli geliri 3 bin 620 dolar idi.
2013 yılında 12 bin 490 dolara kadar yükselen bu gelir, 2019 yılında 9 bin 150 dolara geriledi. Yeni Ekonomi Programına (YEP) göre ise 2020 yılında 8 bin 381 dolara gerileyeceği tahmin edilmektedir.
Her ne kadar biz kişi başı milli geliri 3 kat artırdık deseler de dünya sıralamasında 2002 yılında 73. Sırada iken 2019 yılında 75. Sıraya ve 2020 yılında ise IMF tahminlerine göre 78. Sıraya gerileyeceği tahmin edilmektedir.
Türk Lirası ülke tarihin 1994 yılından bu güne en değersiz bir seviyeye ulaşmıştır. 04 Kasım 2002 günü 1,67 olan TL/Dolar kuru bu günlerde 8,00 TL/Dolar seviyelerindedir.
İŞSİZLİK ORANI
- 2000 yılında % 6 olup 2001 krizinden sonra % 9,8 e yükselen İşsizlik Oranı 2019 yılında % 13,7 iken, 2020 yılında (YEP) göre % 13,8 olarak tahmin edilmektedir. Böylece işsizlik oranı % 41 artmıştır.
- Ancak Sivil Toplum Örgütlerinin tahminine göre gerçek İşsizlik Oranı daha yüksek olduğu yönündedir.
ENFLASYON
- 2002 yılında Türkiye’de Enflasyon % 29,7 iken 2020 sonunda ise enflasyon %12 olarak tahmin edilmektedir. Ancak bu açıklanan enflasyon resmi enflasyondur. Halbuki halkın hissettiği enflasyon ise bunun çok üzerinde ve % 40 ve üzerinde seviyeleridedir.
Şöyle ki,
- Ocak 2020 de Buğday Unu Borsada 1,80 liradan işlem görürken Ağustos 2020 de aynı buğday unun borsa da 2,53 liradan işlem görmüştür. Artış oranı % 40.
- 2002 yılında 1 kilowat saat elektrik fiyatı 16 kuruş
- 2019 yılında 1 kilowat saat elektrik fiyatı 71 kuruş olup 4,5 kat arttı.
- 2002 yılında 1 metreküp doğalgaz fiyatı 39 kuruş iken,
- 2019 yılında 1 metreküp doğalgaz fiyatı 1 lira 83 kuruş olup 4,7 kat arttı.
- 2002 yılında 12 kg. mutfak tüpü fiyatı 21,40 TL iken,
- 2019 yılında 12 kg. mutfak tüpü fiyatı 120,00 TL olup 6 kat arttı.
Yukarıda ki verileri daha da artırabiliriz, ancak bu tespitlerden sonra ülkede enflasyon nasıl oluyor da % 12 oluyor. TÜİK olarak enflasyonu hesaplarken hangi marketlerden fiyat alıyorsanız bize de söyleyin bizde gidip oradan alış veriş yapalım. Ama hükümetin kendi de enflasyona inanmıyor ki hala 5 kuruş daha ucuz soğan patates alması için seyyar tanzim satış çadırları kurdurup fakir fukaraları kuyruklara sokuyor.
Tekrar devam edersek,
CARİ AÇIK
- 2002 yılında milli gelire oranla cari açık % 0,3 iken
- 2019 yılında milli gelire oranla cari açık % 8,9 a yükseldi.
- 1950 – 2002 yılları arasındaki 52 yıllık toplam yetkili organlara hesabı verilmiş cari açık 43,7 milyar dolar iken 2003 -2019 dönemindeki 17 yılda nereden kaynaklandığı sorulamayan cari açık 570 milyar dolar olmuştur.
DIŞ BORÇ
- 2002 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı verilere göre 129,6 milyar dolar iken,
- 2019 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı verilere göre 421,8 milyar dolar oldu.
REZERVLER
- AKP’nin iktidara geldiği 03 Kasım 2002 yılında Merkez Bankası’nın (TCMB) dolar rezervi 25,5 milyar dolar döviz ile 1 milyar dolarlık da altın rezervi bulunmakta iken,
- 2020 Ekim ayı itibarıyla TCMB Dolar rezervi 45,1 milyar dolar ile 43,3 milyar dolar karşılığı altın rezervi ile birlikte toplam 88,4 milyar rezerv bulunmakta idi.
Ancak, TCMB bu rezervlerinin 62,9 milyar doları yurt içi ve yurt dışı bankalardan swap (takas) yoluyla alınan altın ve dolarlardan oluşmaktadır. Bunu toplam rezervden mahsup ettiğimizde ( 88,4 – 62,9 = 25,5 ) 25,5 milyar dolarlık rezerve düşmektedir.
Ayrıca da bu swapların dışında bankaların yasa gereği zorunlu karşılık olarak TCMB da bulundurması gereken döviz ve altınlarda çıkartıldığında TCMB net rezervi Eylül sonu itibarıyla -45,9 olarak geriledi.
Sonuç itibarıyla TCMB kasası tamtakır değil aksine de borçlu yani ekside.
ASGARİ ÜCRET
- 2002 yılında asgari ücret 184 lira olup dolar karşılığı 126 dolar idi,
- 2020 yılında ise asgari ücret 2 bin 324 lira olup dolar karşılığı 273 dolar olsa da Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından açıklanan 2020 asgari ücret verilerine göre 22 Avrupa Birliği (AB) ülkesinin bulunduğu listede Türkiye, sondan üçüncü sıraya kadar geriledi.
Ayrıca, asgari ücret son 18 yılda artmış gözükse de çalışanların büyük çoğunluğu bu ücrete veya buna yakın bir ücrette çalışmaya mecbur bırakıldı. Avrupa’da asgari ücretle çalışanların oranı % 7,5 iken Türkiye’de bu oran % 43 yani çalışanların yarısına yakını asgari ücretli.
Ayrıca,
- 2002 yılında yolsuzlukta 180 ülke arasında 65, sırada iken
- 2019 yılında (3Y = Yolsuzluk-Yoksulluk-Yasaklar) ile yola çıkan AKP 3. Dünya ülkelerinin de yer aldığı ülkeler arasında 91. Sırada yer aldı.
- Cumhuriyetin kuruluşundan 2002 yılına kadar milletin alın teri ve ödediği vergileriyle ülkeye kazandırılmış tüm kurum ve kuruluşlar ile taşınmazlar özelleştirme adı altında yandaşlara ve yabancı şahıs, kurum ve kuruluşlara peşkeş çekildi.
- Bu özelleştirmeden gelen gelirler ile AOÇ’ de 1150 odalı saray, yazlık saray, kışlık saray, lüks kamu kurumları yapılarak “ itibardan tasarruf olmaz “ denilerek halkıyla dalga geçildi.
- AKP iktidarı zamanında zengin ve rantçılar servetine servet katarken, fakirler karın tokluğuna çalışarak daha da fakirleşti.
- Devamlı bir şekilde faize karşıyım diyerek 2 Merkez Bankası Başkanını görevden alan güç, sonunda faizi artırmak zorunda kalarak faiz lobisine çalışmış oldu.
- 2002 yılında toplam karşılıksız çek tutarı 2,2 milyar TL iken,
- 2019 yılında toplam karşılıksız çek tutarı 27,3 milyar TL ye yükseldi.
- 2002 yılında icradaki dosya sayısı 8 milyon 6 yüz bin iken,
- 2019 yılında icradaki dosya sayısı 21 milyonu geçti.
- 2006 – 2018 yılları arasında borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen abone sayısı 14.900.00
- 2006 – 2018 yılları arasında borcunu ödeyemediği için doğalgazı kesilen abone sayısı 6.830.902
- Son iki yıl içinde kamunun fiyatlarını belirlediği elektrik faturasına % 72 zam yapıldı,
- Son iki yıl içinde kamunun fiyatlarını belirlediği doğalgaz faturasına % 60 zam yapıldı,
- Son iki yıl içinde kamunun fiyatlarını belirlediği köprü geçiş ücretine % 60 zam yapıldı,
- Son iki yıl içinde kamunun fiyatlarını belirlediği otoyol geçiş ücretine % 60 zam yapıldı,
- 2003 yılında vatandaşın ihtiyaç kredi borcu toplam 1,3 milyar lira iken,
- 2020 yılında vatandaşın ihtiyaç kredi borcu toplam 292 milyar liraya yükseldi.
- 2002 yılında aile gelirinin borç oranı % 4,7 iken
- 2018 yılında aile gelirinin borç oranı % 54 e yükselmiş ve borç altında ezildi.
- 2002 yılında hane halkı borcunun gayri safi milli hasılaya oranı % 1,9 iken,
- 2018 yılında hane halkı borcunun gayri safi milli hasılaya oranı % 15,6 olup halk batağa gömülmüştür. Hani zenginliğin göstergesi olan o buzdolapları çamaşır makinaları vardı ya, işte onlar ellerinden alınarak haraç mezat satıldı.
- Adalet yerle bir edildi, mahkemelere güven kalmadı. Adalet sistemine güven 2007 yılında % 67 iken 2018 yılında % 44 lere ve 2020 de de daha aşağılara gerileyerek vatandaşın adalete güveni azalmaya başlamıştır.
- 180 ülkenin yer aldığı Basın Özgürlüğü Endeksi’nde ülkemiz bu yıl da geriledi ve dört basamak inerek 155’inci sırada yer aldı. Raporda ise, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bağımsız gazetecilere ve medyaya baskının daha önce hiç görülmemiş bir seviyeye çıktığına dikkat çekilmiş olup, yaklaşık 150 gazetecinin hapiste olduğu, 150’ye yakın medya kuruluşunun kapatıldığı ve yüzlerce basın kartının iptal edildiği vurgulandı. Medyada çoğulculuğun büyük ölçüde yok edildiğini ve geriye kalan az sayıda bağımsız medyanın da sürekli korku içinde çalıştığını kaydedildi.
- Dünya Sefalet Endeksi’nde Türkiye 2018 yılında 53,3 puan ile 95 ülke içinde 5. sırada yer alırken 2019 yılında ise endeks puanı düşüş gösterse de sıralamasında bir gerileme olmadı ve 5. Sırada olmaya devam etti
- Yolsuzlukla mücadele eden Uluslararası Şeffaflık Örgütü 2019 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre 180 ülke arasında Türkiye 39 puan alarak 91’inci sıraya geriledi. Uluslararası Şeffaflık Derneği tarafından yapılan açıklamaya göre, geçen yıla göre 2 puan daha kaybeden Türkiye, sıralamada bir yıl içinde 13 basamak geriye düştü.
- Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin açıklamasında, Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri ile karşılaştırıldığında AB üyesi 28 ülke arsında ne acıdır ki en son sırada yer alıyor.
- Türkiye 2019 Küresel Huzur Endeksi’nde üç sıra daha gerileyerek 163 ülke arasında 152. oldu.
- Hain ve terörist ilan edilen kişiler, diğer ülke yöneticilerin bir telefonları ile serbest bırakılarak ve özel uçaklara bindirilip ülkelerine gönderildi.
- Partili Cumhurbaşkanlığına geçilen şu günlerde bu gelişen olumsuzluklar dibe vurdu. Gana, Senegal, Pakistan ve Tanzanya gibi ülkeleri bile geride bırakıp 110. Sıraya düştük.
- Hükümet tarafından yandaş kişilere düşük faizli banka kredileri verilerek medyalar satın alınmış ve bu satın alınan medyalar da hükümetin borazanı haline getirilmiştir.
- 2002 yılında hapishanelerde yatan mahkum sayısı 59.429 kişi iken,
- 2019 yılı sonuna doğru hapishanelerde yatan mahkum sayısı 286.000 e ulaştı.
Görüldüğü gibi 2001 krizi FİNANSAL KRİZ olup, halkın borcuna rağmen elinde gene de birikmiş malı mülkü bulunmakta idi. Ancak bu 18 yılda yaşanan ekonomik kriz ise REEL KRİZ olup, halkının borcunu karşılayacak bir birikiminin olmadığı ve borcu dolayısı ile icra takibi yapılan, hapse atılan binlerce insanlarla doludur.
Büyük bir istek ve arzu ile bir araya gelip “ADALET VE KALKINMA PARTİSİ “adı altında parti kuranların her biri bir tarafa dağılmışlar ve bazıları ise “ hain “ damgası yiyerek savrulmuşlardır. Artık parti kurucular kurulunun değil sonradan gelip bakan, milletvekili olmuş parti tüzüğünden uzaklaşmış bir parti durumuna gelmiştir.
Dağılım daha da devam edeceği sanılmaktadır.
AKP’yi mercek altına aldığımızda,
- Savrulmuş, dışlanmış ve hatta çoğu haksız bir şekilde suçlanmış bir kurucular kurulu,
- Kendi yazmış olduğu Parti Tüzüğünden uzaklaşmış ve 3 Y ile özdeşleşmiş Yoksulluk,
- Yolsuzluk ve Yasakların önüne geçememiş batağa düşmüş bir parti,
- Sürekli olarak düşman yaratarak dostluğuna güvenilemez hale gelmiş bir lider,
- Siyasi geleceğini ve heyecanını tek bir lidere indirgemiş ve onun iki dudağından çıkacak cümleye endeksli bir gönüllüler kitlesi,
- Kendi halkının içine bile çıkamayarak çekinir olmuş bir liyakatsiz kadro,
Şimdi de 18 yılda yukarıda detaylı olarak ele aldığımız olumsuzlukları özetlersek AKP ülkeyi nereden almış ve nereye getirmiş kısaca bir ona bakalım.
- Mahkemeleri siyaseti alet ederek Partili Mahkemeler yaratmak,
- Toplumda bölünmüşlük duygusu yaratmak,
- Geleceği için yurt dışına gitmeye ve dönmemeye hevesli bir gençlik,
- Ötekileştirilmiş ve devamlı hain ilan edilen bir muhalefet,
- Gelecekten ümidini kaybetmiş milyonlar,
- Dinden uzaklaştırılmış bir millet,
- Dini siyasete alet etmekten çekinmeyen bir lider kadro,
- Liderliği demokrasi zanneden ve devamlı yenilenen bir ekip,
- Denetimsiz bir bürokrasi,
- Denge ve denetleme mekanizmalarının işlemediği,
- TBMM’nin işlevsizleştirildiği,
- Zikzaklar çizen bir dış politika,
- Liyakatsiz ellere teslim edilmiş bir ekonomi yönetimi,
- AB hedefinden uzaklaşan ve sonra tekrar AB ile uzlaşmaya çalışan bir lider,
Dünyada eşi benzeri görülmeyen hem Cumhurbaşkanı olup, aynı zamanda Parti Genel Başkanlığını elinde tutan “ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi “ denilen ucube bir Türk Tipi Rejim, ülkeyi daha da karmaşık bir hale getirmiştir. 2017 yılında Anayasa değişikliği ile ülkede kuvvetler ayrılığının tamamen yok edildiği ve egemenliğin şahsileştirildiği monokrasi örneği olan bir rejime getirilmiştir.
Ülkenin “ Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi “ ne geçmesi ülkeyi uçurumdan kurtaracaktır. Çünkü, bu sistem ile,
- Cumhurbaşkanı tarafsız ve partiler üstü olacak,
- Cumhurbaşkanı’nın varsa siyasi parti ile ilişkisi kesilecek ve yetkileri sembolik olacak,
- Yasama, yürütme ve yargı birbirinden kesinlikle ayrılacak,
- Bu üç erkin birbirleri üstünde vesayet olmayacak,
- Yargı güçlü ve bağımsız olacak,
- Hükümeti denetleyebilen, etkili yasalar çıkartabilen bir meclis olacak,
- Kabine atanmış değil Meclis içinden seçilmiş bakanlardan oluşacak,
- Bakanların konumu kuvvetli olacak ve Meclise karşı sorumlu olacak.
Çünkü Türk milleti yıllardan beri bu sistemi benimsemiş ve kabullenmiştir. Getirilmiş olan bu ucube sistem, dayatma ile getirilmiş ve buna karşı olanlar vatan haini, fetöcü, bölücü gibi suçlamalara maruz bırakılarak halk sindirilmiştir.
Tek çözüm sandık olup, buna seçimle halk karar verecektir. 26.11.2020
( Kaynak : Yurt içi ve yurt dışı bilimsel kaynaklardan yararlanılmıştır.)