AVRUPA BİRLİĞİ KÜRESEL DÜŞÜNEMİYOR

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun 1998’den bu yana aralıksız olarak yayınladığı “Türkiye İlerleme Raporları’nın bir yenisi daha, bugün (29 Kasım 2023) Brüksel’de açıklandı. Rapor, Avrupa Komisyonu’nun Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi ile Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrelll tarafından hazırlandı. Açıklanan rapor, yeni ifadeler, yeni yaklaşımlar ve yeni vizyonlar sunmaktan çok öte ve bir önceki yılın tekrarı niteliğinde gibi görünüyor. Evet, özellikle ilişkilerin geliştirilmesi noktasında somut öneriler var ancak, bu öneriler bütünü, AB’nin çıkarlarını ön planda tutuyor. Ticaret, Dış Politika ve Göç. Özellikle göç konusunda hala Türkiye’nin üzerine düşen bazı görevleri yerine getirmesi konusunda beklentileri dile getirmesi, Rapor’un tamamen AB’nin tek taraflı çıkarlarına hizmet ettiğini göstermektedir. Raporda Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci, Türkiye’nin sınır güvenliği de yer alıyor. Elbette demokratikleşme ve hukukun üstünlüğüne ilişkin kaygı ve önerilerin haklılık payı var ancak AB’nin bu konuda, Türkiye’nin önünü açacak girişimlerde bulunması ve cesaretlendirmesi gerekirken, yine tek taraflı olarak eleştiriler sıralamaktadır. Oysa AB’nin en azından tam üyelik müzakerelerini başlatması, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine ciddi katkı sağlayacaktır. Raporun önemli noktalarından biri de Türkiye’nin bölgesel bir güç olduğuna dair ifadelerin yer alması ve bunu kabul etmiş gibi görünmesi AB’nin olumlu yaklaşımlarından görmek gerekir. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda tarafsızlığı ve tahıl girişimi konusundaki yaklaşımını desteklerken, Rusya’ya yaptırım uygulamamasını eleştirmektedir. AB, Güney Kıbrıs’ı Londra ve Zürih Anlaşmaları’na aykırı bir şekilde AB’ye tam üye almasına rağmen, Türkiye’yi Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımamakla itham etmekte ve KKTC’ni desteklemesini olumsuz karşılamaktadır. 2023 İlerleme Raporu’nda, ekonomik durum, büyüme, istikrar, yapısal reformlar dahil daha pek çok içerik olsa da vize serbesti, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, fasılların açılması, Ortaklık Konseyi’nin düzenli şekilde toplanması ve tabi ki tam üyelik konusunda AB, hiçbir “açık fikir” ortaya koymamıştır. Fransızların, “biz kediye kedi deriz” atasözündeki gibi, biz de raporu rapor olarak değerlendirirsek, AB’nin bu elitist yaklaşımı devam ettiği sürece, Türkiye’ye AB Kapısı’nın sürekli kapalı olduğunu görebiliriz. Biz ne kadar çok zili çalsak da AB’de kapıyı açacak kimse yok.