BİZ SEÇİME Mİ GİDİYORUZ YOKSA SAVAŞA MI?
Demokrasiyi benimsemiş ülkelerde belli aralıklarla yapılan yerel veya genel seçimler demokrasinin olmazsa olmazlarından birisidir.
Bu seçimler daima seçim kanunlarının emrettiği tüzük ve kurallar içinde yapılması gerekir ve bu kuralları da YSK diye anılan Yüksek Seçim Kurulu takip eder. Kurul, yapılan itiraz ve ihbarları kendisine verildiği tarihten itibaren en geç üç ay içinde bir karara bağlar. Kurulun kararı kesindir. Aleyhine hiçbir mercie ve kanun yoluna başvurulamaz.
Buna rağmen iktidarda olan partinin genel başkanı, kendi düzenledikleri Anayasanın 101. Maddenin 2. Fıkrasına da yazılı olan “ bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir “ yazılı olmasına rağmen 3. Defa aday olmaya kalkar bunu da YSK onay vermişse,
Yerel Seçimlerde kullanılan ve aynı zarfa konulan 4 tercihten 3 ünü kabul edip birini geçersiz kılarsa,
Anayasanın referandum seçimleri devam ederken iki milyon beş yüz bin mühürsüz oyları kabul ederse,
Ve yapılan tüm itirazlara rağmen yanlışa devam ederse işte o zaman YSK’nın tarafsızlığı tartışılır hale gelir.
Bu an itibarı ile Türkiye’de seçimler artık demokratik ortamda yapılmaktan çıkmış tamamen iktidar partisinin devletin tüm olanaklarından faydalanarak yapılan tek taraflı bir seçim havasına sokulmuştur.
İktidar partisine oy vermeyecek olanların ödediği vergilerin bir partinin kendi propagandasında kullanılması, devletin tüm uçaklarının, helikopterlerinin, makam araçlarının, bürokratlarının, hazinenin kasasının vs. yani devletin tüm olanaklarının tamamen iktidar partisi lehine kullanılması kesinlikle yanlış bir uygulama olmasına rağmen hiçbir kurum ve kuruluşlardan ses çıkmaması manidardır.
Nerede bu ülkenin yargısı, savcıları, nerede YSK…..
Seçimler daima centilmence yapılması gereken bir ortamda yapılması gerekir. Seçim havasını savaş havasına sokmak ülke açısından çok tehlikeli ve sakıncalı durumlara sebebiyet verir ve istenmeyen bir hal alır.
Eğer bir parti seçim yarışını tutup seçim savaşına döndürüyorsa hukukla, adaletle, demokrasi ile olan inançları sorgulanır ve şaibeli hal alır.
Ülkenin şuandaki “ Partili Cumhurbaşkanı Sistemi “ denilen dünyada eşi ve benzeri olmayan ve tek bir kişinin arzuladığı bu ucube sistemin maalesef başında bulunan şahsın buna çok dikkat etmesi ve seçimin adil olarak yapılmasının önünü tıkamaması gerekir.
Eğer sistemin getirdiği Parti Genel Başkanı sıfatını kullanarak şehir şehir dolaşıyorsan o zaman cumhurbaşkanlığının forsunu, zimmetinde olan uçakları, helikopterleri, makam araçlarını, valileri, kaymakamları, bakanları ve en önemlisi 85 milyon halkın parasını seçimlerde kendi menfaatin için kullanamazsın.
Dolayısıyla her seçmenin siyasi düşüncesine saygı duyulması, değer verilmesi gerekir. Çünkü demokrasi denilen sistem farklı düşüncelerin bir araya geldiği topluluklardır.
Eğer bir iktidar partisi, seçmenin düşüncesine saygı duymaz sana oy vermeyenleri terörist yandaşlığı ve hainlikle itham ederse hatta bize oy vermezseniz size hizmet yok diyebilecek kadar cesursa bu seçim ortamı kaçınılmaz bir savaş ortamına döner.
Eğer bunun farkına varamayan her kim olursan olsun giriştiği tüm bu usulsüzlüklerin bir gün gelir ve geri tepen enkazın altında kalır ve ezilmekten maalesef kurtulamayabilir.
Muhalefetin daima yapılan tüm bu usulsüzlüklere itiraz etme hakkını sonuna kadar kullanmalı ve bununla da yetinmeyip yeni seçmeni ikna edecek, projeler üretmeli, isabetli alternatifler üretmeli, geliştirmeli ve buna göre de liyakatli, seçmen tarafından kabul görmüş adayları tercih etmelidir. Kazanılması garanti olan şehirlerdeki adaylarını yaşını, başını bahane ederek aday yapmayıp yeni adaylarla riske girmemelidir.
Görünen odur ki, ana muhalefet partisinin aday seçmelerinde daha çok eşe dosta yer verildiği ve buna seçmen tarafından tepki gösterdiği görülmektedir. Ancak şu unutulmamalıdır ki seçmenin daha önceden denildiği gibi “ TIPIŞ TIPIŞ GİDİP SANA OY VERMEYECEKLERDİR. “ Bunu seçimlerden sonra hep beraber göreceğiz. Özellikle İzmir BB, ve Ankara’da Çankaya ilçesi. Bodrum, vs. aklıma gelenler.
Dere geçerken at değiştirilmez ve hele bu seçimde hiç mi HİÇ?
Kesinlikle unutulmaması gereken seçim atmosferi öyle bir atmosferdir ki bazı şeyler sandığa girildiğinde değişebiliyor.
Şunu unutmamak gerekir ki, arızanın büyüğünü dışarıda değil, içeride aranmalı ve bulunmalıdır.
Buna rağmen hala “ düzeltirse gene bunlar düzeltir “, “ ne de olsa Müslümanlar” ve “ iktidarın alternatifi yok “ diyenlerin demokrasiye olan inançlarını da ayrıca sorgulamak gerekir.
Ayrıca tüm parti liderleri ve adayları, seçimleri siyasetin kuralına göre hareket etmeli, birbirlerine eski yıllarda olduğu gibi (AKP öncesi dönem) hakaret içermeyen ifadelerden kaçınmalı, saygılı olmaları gerekmektedir.
Aksi halde zaten ekonomik ve sosyal yönden zayıf olan yaşama ortamında ki seçmenleri karşı karşıya getirmemelilerdir.