GENÇLİK NEREYE GİDİYOR

Gençlik nereye gidiyor.” Diye yakınmalar olmuyor değil.

İlköğretimin son sınıfları ile üniversite de okuyan çocuklara bugünün gençleri diyoruz ve bu gençlerin nereye gittiklerini ve neden yurtdışını tercih ettiklerini de merak ediyoruz.

Ancak toplum olarak bu ülkede yaşayan insanları “ Gençler “ ve “Yetişkinler “ diye ikiye ayırdığımızda toplum olarak bu gençliğin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmemiz gerekir. Çünkü ülkenin başını belaya sokan olayların baş aktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi? Bakalım isterseniz.

Bu ülkenin yüzbinlerce öğrencisi tek bir soru yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını çalarak sorularla birlikte gençlerin hayallerini de çalmıyorlar mı? Bu soruları çalanlar gençler mi?

Ülkeyi yönetenler, yurt dışında yaşayan ve dini siyasete alet etmiş cemaatler tarafından kandırılarak devletin her kademesine yerleştirdikten sonra aralarında rant uğruna anlaşmazlığa düşerek birbirlerini suçlayıp daha sonrada “ne istediniz de vermedik “ diyenlerde bu gençler miydi?

Bu ülkeyi ele geçirmek uğruna 15 Temmuz darbesini planlayanlar da yine bu gençler miydi?

Seçim günleri bir oy uğruna halkın karşısına çıkarak ve halkın yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler üniversiteler de okuyanlar gençler miydi?

Görsel veya yazılı medyalara çıkarak din adamı sıfatıyla insanların inançlarına ve değerlerine ve yaşamlarına ait ahlaksız beyanlar verenler gene bu gençler miydi?

Rüşvet aldıkları alenen ispat edilmiş olan siyasetçileri yargıya havale etmek varken TBMM’ de aklayanlar da mı bu gençlerdi?

Bakan olarak kendi bakanlığına kendi şirketinden mal satarak haksız kazanç elde eden bakanı yargılamak varken kendisine hizmetlerinden dolayı teşekkür eden de mi bu gençlerdi?

Üniversite okumuş liyakat sahibi gençler dururken sahte diplomalarla liyakatsiz kişileri devletin üst kademelerine yerleştirenlerde mi gençlerdi? Buradan haksız kazanç sağlayan liyakatsizler hiç mi bu gençlerden utanmazlar.

Üniversitelere rektör atamalarında usulüne uygun yapılmayan ve yanlı yapılan atamalar yapılması sonucu okuyan öğrencilere şiddet ve gözaltı yapanlara emir veren lise öğrencisi miydi?

Ülke içinde yerle bir olan kariyerimizin yurt dışında da yerle bir etme uğruna belediyeler vasıtasıyla ve gri pasaportla ülke dışına kaçak insan gönderen de öğrenci gençler miydi?

Toplum ahlakının yanından bile geçmeyen şiddet içeren, çarpık ilişkilerle dolu diziler ile aile yapısını ilgilendiren evlilik gibi kutsal bir müesseseyi evlilik programları adı altında virane bir gecekonduya dönüştürerek ekranlara taşıyıp reyting rekoru kırdıranlar yetişkinler değil mi?

Yetişkinler olarak para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyebilir miyiz?

Toplum olarak örnek olamadığımız bu gençlere söyleyecek tek bir lafımız bile olamaz. Bırakın onlara laf söylemeyi “ sizler bu ülkenin geleceklerisiniz “ dediğimizde bize dönüp siz kendinize bakın önce demeyecekler mi? Yeni nesil pırıl pırıl. Hiçbir sıkıntı yok. Asıl sıkıntı yeni nesle eski nesilleri unutturan yetişkinlerde.

Ülkeyi yöneten siyasetçiler olarak günü bile kurtaramazken, gençlere dönüp “ yarını kurtarmak sizlere düşüyor “ diye nasıl diyebiliriz.

Bu gençler kendilerini hiçbir şekilde ekonomik ve özgürlük anlamında garanti altında hissetmiyorlar ki!

TÜİK verilerine göre Türkiye’nin toplam nüfusun yüzde 15’ini, 13 milyon olan gençler oluşturuyor. Bu gençlerin yüzde 50.2’si mutlu olmadığını söylüyor. Yüzde 62.5’i yurtdışına gitmek istiyor. Bunların öncelikli sorunları işsizlik, eğitim, güvencesizlik ve fırsat eşitsizliği. Bu sorunlarla başa çıkmakta zorlanan gençler içinde intihara sürüklenenler bile bulunuyor.

Yapılan araştırmalarda gençlerin temel meselesi güvensizlik, yani gençler ülkeyi yönetenlere güvenmiyor. Kendilerinde oluşan endişe, korku, öfke ve stres hislerinin yanı sıra geleceklerini öngörememe, günün belirsiz olması dolayısıyla kendilerini ve geleceklerini güvence altında olmadıklarını hissediyorlar. Öğrenim hayatı bitmelerine rağmen yıllarca ailelerine bağımlı yaşamaları da ayrıca onları mutsuzluğa itiyor.

Ülkelerinde bulamadıkları ekonomik ve yaşam özgürlüklerini dışarıda yani yurt dışında aramayı yeğliyorlar.

Dolayısıyla biz yetişkinler olarak dedelerinizin emanetine sahip çıkabilseydik, bu ülkenin gençlerine de yarınları emanet edebilirdik. Ancak bu durumda emanet edebileceğimiz neyimiz kaldı ki.

Ülkenin kuruluşundan beri kazanılmış tüm fabrikaları, kurum ve kuruluşları, limanları, arsaları, bankaları ve daha nicelerini yandaşlara ve yabancılara özelleştirme adı altında satılmadı mı? Bunları satanlar da Atatürk’ün geleceği emanet ettiği bu gençler miydi?

Geçiş garantili yollar, tüneller ve köprüler, hasta garantili şehir hastaneleri, yolcu garantili havaalanları yapılarak gençlerimiz ile yeni doğan ve doğacak bebeklerimizin gelecekleri bu şirketlere borçlandırılmıştır.

Geçmişini unutturduğumuz bir nesle, gelecekten görev veremezsiniz.

Çünkü Türkiye, eski Türkiye değil. 10.05.2021

(Bu yazı bir alıntıdan esinlenmiştir.)