Halep te katliam var
Esed rejiminin ve müttefiklerinin her katliamı yanlarına kar kaldıkça, maalesef başta Halep olmak üzere Suriye’den acı fotoğraflar gelmeye devam edecek.
Beklendiği üzere “çatışmaların durdurulması” mutabakatı çökerken Suriye ve özellikle Halep, yeni bir rejim-Rusya-İran katliam serisiyle baş başa bırakıldı. Beklendiği üzere diyorum çünkü daha önce de tüm Kerry-Lavrov mutabakatları Suriye’ye “katliamların artırılması” dışında bir şey getirmemişti. Sorun da tam burada aslında: Suriye’de sahada uygulanması öngörülen bir mutabakatın ABD ve Rusya dışişleri bakanları arasında alınması ve hatta mutabakat şartlarının, mutabakatı uygulaması bekleyen taraflarla bile paylaşılmaması absürd ötesi bir durum. İki dışişleri bakanı ısrarla kendi aralarında vardıkları mutabakatın Suriye sahasında bir anlamı olacağını düşünüyor. Veya daha da acısı, Kerry mutabakatlara hüsnü kuruntuyla yaklaşırken; Lavrov ise mutabakatları rejim için bir PR ve mevzilenme aracı olarak görüyor. Yani inanmıyor zaten mutabakatın bir sonuç getireceğine. Kerry ise giderayak büyük diplomatik başarıya ulaştığını zannediyor.
Şu artık açık bir şekilde görülmeli: Ateşkes, çatışmaların durdurulması, insani koridor vs. gibi Suriye’deki savaşa kısa da olsa ara verme girişimlerinin hepsi Suriyelilere, tahkim edilmiş rejim saldırıları olarak geri dönüyor. Barış görüşmesi yaptığını düşünenler, Esed rejimine nefes alma ve yeniden organize olma imkânı veriyor. “En kötü barış en iyi savaştan iyidir” nutukları atanlar, o kötü barışın daha da kötü bir savaşa hazırlık yapmak için rejim tarafından kullanıldığını es geçiyor. Rejim ve müttefikleri “barış” ve savaşla mevzilerini güçlendiriyor, katliamlarına seviye atlatıyor.
Rejim ve müttefiklerinin gözü uzun süredir Halep’te. Muhasara altında tuttukları Halep’te doğrudan ve dünyanın gözünün içine bakarak sivilleri ama sadece sivilleri hedef alıyorlar. Şimdiye kadar üç ülke (Suriye, İran ve Rusya), çok kısıtlı imkânlara sahip ve birçok iç sorunla boğuşan bir avuç muhalifi askeri metotlarla Halep’ten çıkaramadı. Daha önce de başvurdukları bir metotla muhalefeti Halep’i terk etmeye zorluyorlar. Sivilleri vuruyorlar ki hem kaosu derinleştirecek yeni bir göç dalgası başlasın hem de sivilleri vurma üzerinden şantaj yaptıkları muhalefet Halep’i de Bab el-Amr, Deraya vs. gibi terk etsin.
Geçtiğimiz hafta içerisinde İranlı ve Rusların da olduğu analistlerle yaptığım görüşmelere binaen söyleyebilirim ki Esed rejimi ve müttefikleri sivilleri vurmaya ve tüm muhalifleri“ terörist” yaftasıyla hedef almaya devam edecek. Daha önce kullandıkları, “muhalifler Şam’ın Fethi Ordusu nam-ı diğer Nusret Cephesi ile bağlarını koparmazlarsa hedef olurlar” argümanlarının sahada hiçbir karşılığı yok. Çünkü özellikle paralel evrende yaşayan ve Suriye’deki yabancı terörist savaşçıların en büyük kaynağı olan İran, cihadisinden aşiretçisine kadar her muhalif unsuru, muhalifleri destekleyen veya Halep gibi stratejik yerlerde yaşayan sivilleri meşru hedef olarak görüyor. Kısaca sahada dişe dokunur askeri gücü olan veya rejim tahakkümünü kabul etmeyen her gruba dünyanın zekâsına hakaret edercesine “terörist” diyor.
Muhalefetin işi oldukça zor çünkü ne uluslararası camiadan gelen bir askeri destek taahhüttü var ne de rejimin katliamcılığını dizginleyecek bir uluslararası yaptırım ihtimali. Rejim ve müttefiklerinin her katliamı yanlarına kar kaldıkça, maalesef başta Halep olmak üzere Suriye’den acı fotoğraflar gelmeye devam edecek.