38,8138$% 0.01
43,5018€% 0.03
51,6452£% -0.11
4.061,45%0,21
3.254,67%0,15
9.700,17%-0,48
Washington’da gerçekleşen dördüncü ve sonuncu Nükleer Güvenlik Zirve toplantısı, devlet dışındaki grupların nükleer güçler olarak ortaya çıkması endişesi ve ABD Başkanı Obama’nın Amerikan nükleer silahlarını azaltma konusundaki yaptığı yavaş ilerlemelerin gölgesinde toplandı. Bu iki olay hakkındaki endişeler, olaya yüzeysel bir seklide baktığından, ulusal güvenlik sorunlarına olan gerçek tehdidi göze almakta yetersiz kalıyor. Yıllarca süren global terörizme, nükleer güçlerin ve silah programların büyümesine rağmen, terörizme bağlı başarılı bir radyoloji veya nükleer saldırısı meydana gelmedi. Amerika askeri nükleer silahlarını 1968’de ulaştığı en yüksek miktardan bugüne yüzde 90’dan fazla azalttı. Ancak nükleer silaha sahip olan ülkelerin yarattığı tehlike, hala bir nükleer caydırıcılığa ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Radyoloji ve nükleer tehditler hakkında teknoloji yoğunluklu tartışmalar birbirleriyle bağlantılı şekilde ilerliyor. Her iki durumda da ilerleme kaydetmek için tehlike senaryoları üretmek yerine risk hesaplaması ve maliyet/zarar denklemleri üzerine kurulmuş mantıklı yol haritalarına ihtiyaç var.
Yakın zamanda, Gary Ackerman ve James Halverson, nükleer güç tesislerinin sahip olabileceği zayıflıklar, İŞİD ve başka terör grupların bu zayıflıkları keşfedip kullanmasının yol açacağı riskler hakkında uyarılarda bulundular. Bazı devlet dışı grupların radyoaktif veya nükleer madde peşinde olduğu bilinen bir gerçek. Amerikalı yetkililer 2001’den beri nükleer cihazlara sahip olan teröristlerden gelen ciddi tehlike ile ilgili uyarılarda bulunuyorlar. Bu endişeleri takip eden her hangi bir aşırı ideolojiye sahip bir terörist grup, bu silahların kabiliyetinin yüksekliğini ve kendileri tarafından nasıl kullanılabileceğini düşünebilir. Joe Ciricione ve diğer bazı uzmanlar en az 15 senedir terör ile alakalı olası nükleer saldırılar hakkında uyarılarda bulunuyor. “Soru olasılık ile ilgili değil, ama ne zaman olacağı, teröristlerin ellerine bir nükleer cihaz geçer geçmez kullanacaklardır.” fikirleri çoğalmaya başladı. Ancak hareket etmeleri için bir neden, fırsat ve zaman olduğu halde, devlet dışı gruplar henüz böyle bir saldırıda bulunmadılar.
Nükleer çağın başından beri terörizm ile alakalı önemli bir nükleer olay meydana gelmedi. Bu, nükleer maddeleri güvende tutmakta başarılı hükûmet eforlarının ve iyi finanse edilen terörle mücadele programlarının göstergesidir. Ackerman/Halverson yazısında belirtilen bazı olaylar, terörist girişimlerinin tespit edilebileceğini ve nükler silah yaratımının ilk aşamalarında yakalanabileceklerini gösterir. Radyolojik ve nükleer cihazları monte etmenin zorluğunu anlayan devlet dışı gruplarının liderlerinin beklediğimizden daha pratik olmaları ve nükleer silah elde etmenin zorluklarını anlamaları çağımızda nükleer terörün eksik olmasının nedeni olabilir. Nükleer madde elde etmeye çalışan devlet dışı gruplar, ya dolandırıcı yöntemlerle kurulmuş tuzaklara ya da polis ağına düşüyorlar. Eğer devlet dışı gruplar geleneksel yöntemler ile politik hedeflerine ulaşabiliyorlarsa, alışılmadık yöntemlere baş vurmanın onlar için pek bir anlamı yok. Nükleer silah kullanımının eski yöntemlere ek olarak teklif edebileceği tek fayda yaratacağı şok etkisidir. Bu bağlamda düşününce, belki de ABD nükleer terörizmi engellemek için gereğinden fazla para harcıyor. Belki de gereğinden az. Fakat, pek çoklarının medyada yapmış olduğu gibi bu probleme delicesine yapışmak ve takıntılı olmak onu çözmemize yardımcı olmuyor.
Basit senaryolar mevcut. Devlet dışı gruplar hali hazırdaki nükleer silahları çalabilirler, nükleer cihazlar yapmak için nükleer madde çalıp veya satın alabilirler, radyoaktif materyali elde edip bomba yaratabilirler ve nükleer enerji santrallerini sabote edebilirler. Bu tip olayların yayılmasını önlemeye çalışan analistler, az önce söz edilen mümkün olabilecek senaryolara dikkat veriyorlar. Bu senaryolar Amerika’nın ulusal güvenliğine ciddi bir tehlike sunuyorlar ve dolayısı ile ihmal edilmemeliler. Bu tür analistlerin olayı yargılarken nükleer terörizmi engelleme amaçlı Amerikan devlet ajanslarını ve uluslararası programları göze alıp almadıkları açık değil. FBI tarafından yönetilen yasa uygulama ajansları ve Ulusal Terörle Mücadele Merkezi (National Counterterrorism Center) gibi istihbarat teşkilatları, yasa dışı kullanımlar için nükleer madde arayan grupları takip etmeye devam ediyorlar. Anayurt Güvenliği Departmanı (Department of Homeland Security) , Enerji Departmanı (Department of Energy) , Devlet Departmanı (State Department) ve diğer devlet ajansları Global Nükleer Keşfetme programının (Global Nuclear Detection Architure) hali hazırdaki katılımcıları konumundalar. Birlikte çalışarak, düzenleyici kontrollerin dışına çıkan radyolojik maddeleri belirtmeye ve yasaklamaya çalışıyorlar. ABD Kuzey Komutanlığı (U.S Northen Command) ve Ulusal Koruma Bürosu (National Guard Bureu) tarafından organize edilen CBRN Tepki Kuruluşuna 18,000’den fazla personel katılmaktadır. Nükleer saldırı olayına hazırlanmak için ulusal boyutta bir tatbikat gerçekleştirildi. Amerikan ve İngiliz askeri takımlar yasadışı nükleer maddenin hareketini gösteren her hangi bir işarete karşı gelmek için hazır bulundular.
Nükleer terörizme engel olmak, karşı gelmek ve ondan korunmak için senede milyarlarca dolar harcanıyor. Ancak silah kontrol grupları, nükleer silah geliştirimine verilen fonu nükleer madde yayılımının önlemine verilen fon karşısında fazla buluyorlar. Bu tür gruplar ‘eğer dünyadaki bütün radyolojik madde güvenceye alınırsa ve bütün nükleer silahlar parçalanırsa, o zaman nükleer terörizmden gelen tehdit ortadan kaybolacaktır,’ fikrine sahipler. Bu gruplara göre bu fikri gerçekleştirmek için tek yapılması gereken fon dengesini değiştirmektir. Mevcut olan fonlar nükleer silah geliştiriminden, nükleer madde yayılımını önleme aktivitelerine yönlendirilmeli. Bu öneri göze alınması gereken önemli politik, teknik ve mali kısıtlamalar yüzünden gerçekleşemeyecek bir hedeftir.
Nükleer terörizmi önleme amaçlı mevcut olan çabaların yeterliliğini incelemek, günümüzde büyük önem taşıyor. Fakat, bunu yaparken devletin şimdiki gösterdiği yaklaşımın getirdiği riskler değerlendirilmeli. Eğer bir ajans devletin şimdiki sahip olduğu programları değerlendirecek olsa, şu anki fon seviyesini yeterli bulabilir. GAO bazı değerlendirmeler yaptı ama hükûmetin aldığı yaklaşımın yeterliliği hakkındaki siyasal tartışmaları yönlendirecek kadar kapsamlı bir rapor ortaya koymadı. Pek çok devlet yetkilileri ve analistleri nükleer terörizmin getirebileceği feci sonuçlar yüzünden bu konu hakkında daha fazla önlemler alma fikrinde oldukları halde, şimdiki harcamaların yeterli olduğunu düşünmek de mümkün gözüküyor. Fakat doğrusu şu ki, devletin hali hazırda sahip olduğu programlara gelen tehlike değerlendirilmezse hiç birimiz kesin olarak bir yargıda bulunamayız.
Amerika’nın caydırıcı nükleer gücünün aynı şekilde belirlenmesi gerekli. Amerikan devletinin kabul etmeye hazır olduğu risk seviyesini belirlemeden, nükleer modernizasyon amacıyla 30 sene üzerinde harcanan trilyonlarca doları sorgulamak tamamen bir aptallık olurdu. ABD ordusu belki 1,000 nükleer silahtan daha az ile yetinebilir ama bunun getireceği riskler nelerdir? Nükleer silahlara sahip olan başka ülkelerin bu sayıyı aşma olasılığı yüzünden daha fazla nükleer silah geliştirilmeli midir? ABD nükleer gücünden vazgeçip, geleneksel askeri ve ekonomik kuvvetine mi dayanmalı? Bütün hepsi Beyaz Sarayın ve Kongrenin ne kadar büyük bir risk alacağına ve nükleer silahlara ayrılacak fonların büyüklüğüne bağlı gibi gözüküyor.
Panik yaratma yerine başka araçlardan bilgilenmeliyiz. Nükleer silahsızlanmayı savunanlar, insanları kendi taraflarına çekmek için şoke ederek her zaman olabilecek en kotu senaryoyu göz önüne getirirler. Bu yaratıcı senaryoları aşalım. Devletlerimizin eforlarının yeterliliğini kabul edebileceğimiz tehdit seviyesini ölçerek değerlendirelim.
Çeviren: Yeşim Zaim
Çağımızın En Önemli Siber Güvenlik Konusu Siber Savaş
Ümraniye Esnaf ve Sanatkarlar Odasından Sosyal Medya ve Yapay Zeka Eğitimi..
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yunanistan'da: Ege'yi bir 'barış denizi' haline getirme hedefi
Narin Güran'ın katledildiği köyün imamıyla flaş iddia!
Türkiye Organ Nakli Vakfından anlamlı çağrı: "Hayat devam etsin"
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yunanistan'da: Ege'yi bir 'barış denizi' haline getirme hedefi
Narin Güran'ın katledildiği köyün imamıyla flaş iddia!
Türkiye Organ Nakli Vakfından anlamlı çağrı: "Hayat devam etsin"
Ankaragücü, Esenler Erokspor karşısında 3 puanı 3 golle aldı
DEVA Partili Karal, okul önlerinde meydana gelen trafik kazalarını Meclis gündemine taşıdı
Ana Yol Partisi İstanbul İl Kongresi Coşkulu Geçti: Ali Karakurt, Çarpıcı Mesajlar Verdi
Madem maaşlar artınca ekonomi batıyor asgari ücreti ve emekli maaşını düşürelim!
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz ile bir araya geldi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.