34,5450$% 0.18
36,0148€% -0.62
43,3430£% -0.53
3.006,16%1,50
2.705,95%1,29
9.549,89%1,94
Gözlerim kapalı, ayaklarım çıplak.
Bir ormandayım sanırım, etraf bulanık çok seçemiyorum ama burnuma yağmur sonrası toprak kokusu geliyor.
Biraz ilerliyorum el yordamıyla. Koca gövdeli ağaçlar var hepsi benden büyük hepsi benden güzel. Dalların da sonradan kondurulmuş gibi çiçekler var. Çiçeklerden bazıları pembe bazıları mor ne gariptir ki siyahlarda var. Yürüdükçe bulanıklık azalıyor. Az ileride bir ev var epeyce büyük ve çok sıcak görünüyor. Yaklaşıyorum iyice kapısına gelince hayranlıkla bakıyorum kapı tokmağına yuva yapmış bülbüller ve evin bahçesinde rengârenk tüyleri ve tüm ihtişamı ile duran tavus kuşuna. Sonra birden kapı açılıyor içerisinde tıpkı dışarısı gibi sıcacık ve hayran olunası, bir kaç adım atıyorum içeri sonra tüm çıplaklığıyla ile toprağa bulaşan ayaklarıma bakıyorum böylesine güzel bir yere ayak izlerimi bırakamazdım. Oysaki ne çok isterdim evin diğer ucundaki büyük ve parlak ışığa gitmeyi. Sahi neydi o? Nasıl bu kadar güzel ve parlak olabilirdi ki? Ben böyle düşüncelerle ışığa bakarken ışık yanımda belirtmişti. İşte burada idi burnumun ucunda ellerim ayaklarım tüm bedenimi sarmıştı ne huzurlu idi. Nasıl tatlı ve dingin bir duygu veriyordu kalbime. Sonra böyle güzel hisler içinde iken yine ayaklarım geldi aklıma şimdide ışığımı kirletiyorum acaba dedim. Bir anda korkmuş üzülmüştüm. Hiç bilmediğim bu yerde böylesine güzel bir şeyle karşılanmıştım ve şimdi onu kirletiyordum. Koşmaya başladım ışıktan çok uzağa. Ormanda kaybolmuştum , sağımda solumda gölgesinden korktuğum ağaçlar kokularını alamadığım çiçekler vardı. Yol bitmişti, durmam gereken yerde miydim bilmiyordum. Bu bir rüya mıydı? Biri beni uyandırmalı.
Gece yarısı olmuştur. Kan ter içinde uyanmıştım uykudan. Bir çocuk gibi korkmuş ağlıyordum. Karanlıktan değil gördüğüm rüyadan da değil. Derinlerde bir yerlerde kendime ulaşamamış olmanın verdiği hüzündendi bu ağlamak.
Kendimi o kadar az layık görüyordum ki güzelliklere, o kadar az inanıyordum ki kendime dünya benim için durmuştu sanki. Hiçbir şey ilerlemiyor, gelmiyordu gelmesi gerekenler ve sevmiyordu kimse.
Kendimizi hapsettiğimiz o ormandan ne zaman kurtulurduk? Birimi kurtarmalıydı bizi? Uzanan elleri görüyor muyduk, yardımı kabul ediyor muyduk? Kendimizi en iyi yine kendimiz tanımaz mıydık? Kendimize en iyi biz yardım etmez miydik?
Neden çıkmak istemeyiz o acıların içinden. Neden geçip gidemeyiz.
Neden kendimizi en güzeline layık göremeyiz?
Şimdi kapa gözleri o ormana dön o eve git ışığı kirletemeyeceğini bil ışık sensin, seni nasıl temizleyeceğini bil. İçindeki özün kime ait olduğunu unutma sana nasıl hediye edildiğini hatırla.
O’nu sev, o’nu koru, o’nu dinle.
Sevgi ve şifa ile.
İKTİDAR GÜVEN TAZELEMEK ZORUNDA