Şahsiyetli Sevgi

Saymakla bitiremeyeceğimiz imtihanlar var. Herkesin yükünün kendine kambur olduğu dünyanın oyuncularıyız. Sevmenin, gönül vermenin, merhametin imtihan olduğu dünyaya meyleden, hak nazarıyla bakmanın güçleştiği yılların mahkumlarıyız. İnançlı, inançsızlarız. Mahlukat günahtan değil tövbesizliğinden, nefsinden değil nefsi terbiye etmemek için balçıklara bulanan gayretsizliğinden utanırsa nefesin zekatı yerini bulacak.
Kim, ne dedi? Dünya, benden ne istedi tereddüdüyle değil. Ben; kime, neye, ne için hizmet etmeliyim bilinciyle şuur gerekli bizlere… Bu hayatta her şeyin kuralı var fakat ne yazık ki kazananlar, kuralsız olanlar. Bence, sence diye başlayan her teselli cümlesi benlik şuuruyla yıkanmış değil mi?

Düşünsenize herkes size destek verir, herkes bir anda verdiği desteği çekebilir. Oysa ki yaratan eğitir ve geriye çekilmez. İlmi, kimden almak istediğimiz önemli… Kitap, hoca, okul bunların hepsi birer yardımcı, hakikat, her sabah doğup her akşam batar. Nizamîdir ve çölde çiçek var edebilir.

Kainatın var oluşu muhabbetle vuku buldu. Efendimiz, hakikati sevgiyle anlattı. Kabul ediyorum, sevmeye mesai harcanmadığı için, kalpler sevgiyle beslenmediği için kuraklaştı kainat… Çünkü sevmek, hevese ve menfaate tabi edildi. Özünü bozduk efendim. Sözünü bozduk. Tabular koyduk. O yüzden dünya ve nesil diye dertlerin sahibi olduk. Biz yaptık. Yüzleşmedik. İstemedikçe göremeyeceğiz. Kime, niçin değer verdiğinizi, aldığınız nefesi kime kul eylediğinizi tespit edin ve sevmeye mesai harcayın. Sevmeyi bilirsek kazanan biz olacağız.
Çevrenize baktığınız zaman, sevgisizliğin nelere sebep olduğunu tahlil edebilirsiniz.
Sevgiyi öğretebilmek için sevmek gerek. Sevmek için yürek gerek. Yürek için idrak gerek. Zor değil aslında tüm bunlar için şahsiyet gerek…