SON HAYKIRIŞ

Bu ülkede yaşayan insanlar olarak her sabah tahammül edemeyeceğimiz oranda yapılan zamlar sonucu oluşan açlık, yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik ve bunlara bağlı olarak çaresizlik içinde huzursuz bir şekilde uyanıyoruz.

Tüm yazılı ve görsel yayınları açtığımızda karşımıza devamlı çıkan ve devamlı olarak muhalefete yüklenen bir siyasetçiyi görmeye alıştık desem yalan olur. Kendilerine karşı olan ve icraatlarını beğenmeyenlere karşı bugüne kadar ki geçmiş siyasilerden duymadığımız ve de duymak dahi istemediğimiz her türlü hakaret, tehdit ve bölücü ifadelerle karşılaşmamız ülkeyi hem germekte ve hem de insanları ikiye bölmektedir. Acaba istenen bu mu diye de düşünmeden edemiyorum.

Bu üslup ve bu tavır, ülkede yaşayanları bizden olanlar ve olmayanlar diyerek karşıt bölünmelere doğru hızla itmekte olduğunu görüyoruz.

Ayrıca üzerimize vazife olmayan sınır komşularımızın iç içlerine müdahale ederek huzursuzluk yaratmak suretiyle sınırda sıcak çatışmalara katılmak ve bu çatışmalardan kaçan Suriyeli halka sınırlarımızı açarak ülkenin her tarafına yayılmalarını sağlamak ne kadar doğrudur bilemem.

Ülkenin Doğu ve Güney Doğu sınırlarının kevgire döndüğü bu günlerde, bundan cesaret alan ve zamanında ABD’leri için savaşan Afganlıların ellerini kollarını sallayarak gelip ülkemize yerleşmeleri bizi ülke olarak bir bilinmeze doğru sürüklemesi ise düşündürücüdür.

Bu mültecilerin iktidardan cesaret alarak ülkede hukuksuz olarak ticaret yapmaları, yol kesmeleri, genç kızlara sarkıntılık etmeleri gibi yüz kızartıcı olaylara kalkışmaları ülkenin geleceği açısından endişe yaratmaktadır.

Tüm bu olumsuzluklara karşın halkın bu suç işleyen mültecilere karşı ülkenin kolluk kuvvetlerinin bunlarla mücadele edememesi ve adaletin ise caydırıcı önlemler alamaması sonucunda halkın adalete ve emniyet kuvvetlerine olan güvenini de yok etmektedir.

Önceki dönemlerde insanların seslerini duyurabileceği Sivil Toplum Örgütleri sindirilmiş ve yazılı ve görsel medya susturulmuştur. Yüz yıla yakın yaşamış olduğumuz Laik-Demokratik Ülke Yönetim Sistemimiz ise o eski Türkiye’de kaldı denilerek kazanılan tüm menfaatler satılmış ve satılmaya devam edilmiştir. Yeni Türkiye adı altında yeni sitem kurulmaya çalışılması ve tüm bu olumsuzluklara karşı içi boşaltılan ve tüm Atatürkçü subay ve astsubayların yerine cemaat mensubu insanlarla doldurulan ORDU’ nun sessiz kalması içimize sindirilecek bir durum değildir.

Ülkede yaşayan insanların tüm bu olumsuzluklara karşı istediği tek şey GÜVEN’ dir. Hem iktidara hem de muhalefet partilerine güvenmeyen insanlar, yapılan tüm anketlerde kararsız seçmen olarak görülmektedir ve yapılacak seçimin kaderini de bu kararsızlar belirleyecektir.

Muhalefet partilerinin ise mutlaka bu insanların güvenlerini kazanabilmeleri için ülkenin ve halkının geleceğimize dair olumlu açıklamalarını bir an evvel yapmaları gerekmektedir.

Ne diyorlardı hatırlayın, “ eğitim düzeyi arttıkça oylarımızın oranı düşüyor “ . Yeni Türkiye adı altında insanların cahil kalmalarını sağlamak için eğitim sistemini çökertmeleri bu yüzdendir.

Çok önceki yıllardan beri Kuran Kursları adı altında bazı rejim karşıtı yobazlar tarafından laiklik karşıtı beyni yıkanmış militan genç yaratılmaya başlanmış ve bunda da ne yazık ki başarılı olunmuştur.

Öncelikle başörtüsü yerini tesettüre bıraktı. Düz okullar ve Anadolu Liseler birer İmam Hatip Okullarına dönüştürüldü. İmam Hatip okuluna çocuğunu göndermek istemeyen veliye evinin uzağındaki okullar gösterildi. Veliler tarafından yapılan tüm itirazlar ise sonuçsuz kaldı.

Buraları bitiren öğrenciler üniversitelere indirilmiş puanlarla sokulup militan olarak yetiştirilip hakim, savcı, vali, kaymakam, avukat, mühendis, doktor gibi önemli görevlere getirilerek Adalet, Sağlık, Eğitim ve hatta Ordu tamamen kendi egemenlikleri altına alınmıştır. Öyle ki, erkek hastaya bakmayan kadın doktor ve erkek elini sıkmayan idareci kadınlar olduğu sadece gördüklerimizden bazılarıdır.

Önceleri ne diyorlardı “ daha kadayıfın altı kızarmadı “ . İşte şimdi o kadayıfın altı kızardı. Yıllardan beri din adı altında eğitim alan o gençler büyüdüler ve seçmen oldular. Bugün en son yapılan anketlerde 15 – 25 yaş aralığında önümüzdeki seçimde ilk defa oy kullanacak gençlerin ilk tercihlerinin AKP olduğu görülmektedir.

Bunları göz önünde bulundurduğumuzda olayın vahametinin şimdi daha iyi anlaşılmış olduğunu düşünüyorum.

Şimdi artık Demokratik Laik Cumhuriyet yanlısı insanlar olan bizler birlik ve beraberlik içinde aynı çatı altında toplanarak, BEN değil BİZ olarak tek vücut olmak zorundayız.

Onlar nasıl canla başla çalışıyorsa bizde aynı oranda hatta onlardan daha fazla çalışarak eski huzurlu günlere kavuşmalıyız. Bunun için yapmamız gereken şey her birimizin AKP’ ye oy veren tek bir seçmeni kendi partimize oy vermesine ikna etmek.

Bu seçim kaybedildiğinde her şey için çok geç kalınmış olabilir.

Otobüslerde öne erkekler, arkaya kadınlar oturtularak, plajlar erkekli kadınlı olarak bölünerek, çarşı pazarda el ele dolaşılamayacak ortamlarla karşılaşmamak ve de buna benzer ucube diğer yaptırımlarla karşı karşıya gelmemek için birlik olmaz durumundayız.

Bu, köprüden önce son ÇIKIŞDIR. 27.01.2022