TARİH TEKERRÜRDEN İBARET OLMASIN.


Tek temennim önümüzdeki seçimlerin hiçbir şaibeye meydan vermeyecek ve yasalara uygun olarak halkın iradesinin sandığa yansımasıdır.
Ancak tarafıma gelen yazılı ve sözlü istihbaratlara göre durum hiç de iç acıcı gözükmüyor.
Özellikle ülkemize gelen mültecilerin bu oyuna alet edilmesinin önüne geçmek için muhalefetin çok dikkat etmesi gerekmektedir. Özellikle Göç İdaresi’nin kontrol altına alınması gerekmektedir.
Örneğin, son günlerde Batı Karadeniz’in küçük iline Göç İdaresi Başkanlığı tarafından servislerle ve ceplerine harcırah adı altında ödeme yapılarak 15 bin Suriyeli, günü birlik gönderildi. Bu gelenler doğruca vilayet binasına gittiler. Oradan aldıkları ikamet belgelerini emniyet müdürlüğü yabancılar şubesine onaylattıktan sonra geldikleri Ankara ve İstanbul’ a geri döndüler.
Ayrıca her ilde yaşayan Suriyelilere bilgi vermek ve yönlendirmek için her ilde birer Suriyeli temsilciler oluşturulmuştur. Bu temsilcilerden edinilen bilgiye göre bu illere yapılacak göç olayı birkaç ay daha süreceğini belirtmişlerdir.
Bunun anlamı AKP örgütü el altından gizli gizli çalışarak önümüzdeki ilk seçime hazırlanmaya başladı bile.
Gene tarafıma gelen bir mailden esinlenerek ve yaptığım araştırmalarım sonunda rahmetli Duayen gazeteci Hasan PULUR’ un yıllar önce yazdığı bir yazısından alıntı yaparak ve diğer araştırmalarımı da ilave ederek size 1957 yılı seçimlerini anımsatmak istiyorum.
Geçmiş son 20 sene içerisinde yapılan seçimlerde meydana gelen tesadüf (!) olaylara bakarsak, oyların çalınması, yakılması, trafoya kedinin girmesi, elektriklerin kesilmesi, mühürsüz oyların kabul edilmesi hepsi tesadüf müydü, bilemeyiz ama sonuçlar nedense hep iktidar partisine yaradı.
Şimdi size 1957 yılı milletvekili seçimlerini hatırlatarak yazıya başlıyorum, çünkü tarih unutmaz.
O dönemde iktidarda olan Adnan Menderes’ in Genel Başkanlığını yaptığı Demokrat Parti, zamanında yapılması gereken seçimleri 7 ay önceye aldı.
Seçimlerin öne alınmasının nedeni iktidar partisi olan DP’nin oy oranlarındaki düşüşü, iki dönem ciddi oy oranı ile iktidarda olan DP iktidarının otoriterleşme eğilimi, ekonomide ki durumun ağırlaşması gibi nedenlerle iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkilerin gerginleşmesiydi.
Diğer taraftan da kendisine karşı giderek eleştirilerini artıran muhalefeti, meclis çoğunluğuna dayanarak aldığı kanuni tedbirlerle susturmaya çalışması ve ayrıca başta basın ve muhalif partiler olmak üzere yargı, üniversite, sendika gibi kurumlara karşı alınan kısıtlayıcı tedbirler alması sonucu muhalif partilerin iktidara karşı iş birliği çalışmaları yapmasına neden oldu.
Sonuçta seçmenler 27 Ekim 1957 günü sandık başına giderek oy vermeye başladılar. Seçimler akşam 17.00 de sona erecek ve sandıklar kapanacak, oy sayımına bundan sonra başlanacaktı.
O dönemdeki seçim yasasına göre bir sandığa kayıtlı seçmenin tümü 17’den önce oy vermişse, sandık görevlileri oy ayrımına ve sayımına başlayabiliyor ve sonucu alabiliyordu.
Bunu fırsata çevirmeye çalışan Demokrat Parti yöneticiler bundan istifade etmelilerdi, madem o sandıklarda sonuç alınmıştı, radyoyla duyurulmalıydı. Aynen onu yaptılar ve seçimler devam ederken saat 14.30 da radyodan DP’nin kazandığı illeri vermeye başladılar.
CHP Genel Başkanı olan İsmet İnönü derhal Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu arayarak derhal duruma müdahale etmesini istedi. Bakan Zorlu hemen Başbakan Adnan Menderes’ e giderek İnönü’ nün talebini iletse de Menderes şiddetle karşı çıkıp radyo yayınlarının devam etme talimatını verdi ve radyo da yayınlarına devam etti. Bu kez İnönü (YSK) Yüksek Seçim Kuruluna başvurdu ve yayının kesilmesini talep etti ve radyo yayını durduruldu.
Ancak Demokrat Parti’nin planı tutmuş ve CHP ve muhalefet partilerin seçmenleri paniğe kapılarak artık DP seçimleri kazandı diyerek sandıklara oy kullanmaya gitmediler. Plan tutmuştu ve atı alan Üsküdar’ı geçmişti.
Bu arada Adnan Menderes’in verdiği talimatı ile “ İsmet İnönü’ nün yazılı açıklaması “ diye sanki İnönü göndermiş gibi “seçimi kaybettik, zaten 120 milletvekili çıkarabiliriz “ açıklamasını radyoya gönderilerek radyo tarafından yabancı basına servis yapıldı. Ancak haberi alan yabancı basın haberi doğrulatmak amacıyla İnönü’yü arıyorlar. Sonunda devlet hem yalan haber yapıyor hem de sahte belge düzenliyordu. Böylece ülke olarak dış basında bir utanç yaşıyorduk.
Demokrat Parti bununla da kalmadı ve CHP lideri İsmet İnönü’nün itiraz ettiği “ Kütük Rezaleti “ yaşanıyordu. Seçmen kütükleri hazırlanırken CHP’li seçmenler kütükten isimleri siliniyor onların yerine kendi seçmen isimleri yazılıyordu. Böylece o seçmenler seyyar ekiplerle taşınarak hem kendi sandığında hem de diğer sandıkta oy kullanarak iktidarın oy oranını artırıyorlardı. Kütükte adını göremeyen seçmenler ise evlerine geri dönüyorlardı. Bu muhalefetin iyi organize olamadığı, iktidarın ise çok iyi organize olduğunu gösteriyordu.
Bu yapılan usulsüzlüğün duyulmasından sonra bazı illerde olayların çıkmasına neden oldu. Bunlardan biri olan Gaziantep’ de 27 Ekim gecesi CHP’nin 700 oy farkla kazandığı açıklanmasına ve iktidar yanlısı olan Vatan Gazetesinde açıklanmasına rağmen sabahleyin köylerde sayılmamış 1000 oy var diyerek DP’nin seçimi kazandığı açıklandı.
CHP derhal İl Seçim Kuruluna itirazda bulundu ve itirazları kabul edildi. Tüm oylar, tutanaklar ve diğer belgeler adliye binasına getirildi ve Pazartesi günü inceleme başlatılacaktı.
Ne oldu tahmin edin bakalım. O gece adliye binasında yangın çıktı ve tüm belgeler yandı.
Sonuç, DP kazandığı resmiyet kazanmış oldu.
Bunun üzerine şehirde gerginlikler baş gösterdi ve halk 29 Ekim Cumhuriyet bayramı gösterilerinde belediye binası etrafında toplanarak seçimleri protest ettiler. Valilik toplanan halkın üzerine itfaiye araçları ile su sıktırınca olaylar büyüdü ve belediye binası tahrip edildi. Daha sonra polis toplanan halkı dağıtmak için ateş açınca çıkan arbede de bir komiser yardımcısı ve bir çocuk yaşamını yitirdi. Ayrıca de çok sayıda vatandaş yaralandı.
Zırhlı askeri birliklerin devreye girmesi ile birlikte protestolar bastırıldı. Daha sonra ise kolluk kuvvetleri tarafından şehirde CHP yanlıları olan vatandaşlar gözaltına alınmaya başladı.
Bunların arasında ise, gazeteci Mehmet Barlas’ın babası Cemil Sait Barlas, yazar Zeynep Göğüş’ün babası ve Hasan Celal Güzel’in dayısı Ali İhsan Göğüş gibi CHP’liler hapse atıldılar ve beş buçuk ay Yozgat Cezaevinde hapis yattılar. Sonuç tabi ki beraat..
Seçim isyanları burayla kalmadı ve Mersin’de de halk oy hırsızlığı nedeniyle sonuçlara isyan ederek sokaklara döküldü ve asker olayları bastırdı. Ancak DP’liler tarafından CHP li Mahmut Boytunç öldürüldü. Öldüren DP Mersin milletvekili Hüseyin Fırat olduğu sanılsa da katil olarak DP’li Zeki Budur ve Murat Sevim isimli kişiler tutuklandılar. Bu cinayetle ilgili şuan da olduğu gibi o dönemde de yayın yasağı getirildi.
Seçimle ilgili yapılan oy hırsızlıkları nedeniyle Ankara, İstanbul, Sivas, Giresun, Kütahya, Samsun, Kayseri ve Çanakkale gibi şehirlerde de halk sokaklara dökülerek DP’ i protesto ettiler.
Sırf olayları bastırmak amacıyla askeri uçaklar alçaktan uçarak olayları bastırmak istedi. Hatta CHP lideri İsmet İnönü ise “ savaşta bile askeri uçaklar halkın üzerine dalış yapmadı “ diyerek tepki gösterdi.
Seçimin üzerinden beş gün geçmesine rağmen olaylar dinmedi. Bu nedenle TBMM’nin açılışı olan 01 Kasım 1957 günü Ankara’da olağanüstü önlemler alındı. Caddelere tanklar yığıldı ve askerler belli yerlerde önlemler aldı.
Araştırdığınızda tüm bu olaylar TBMM’deki tutanaklarda da görebilirsiniz.
Sonuçta DP’si bir önceki seçimlere göre 9 puanlık oy kaybetmişlerse de seçimi % 47 oy oranı ile kazandılar. CHP’nin oy oranı ise % 41 olup neredeyse yapılan tüm itirazlara rağmen başa baş ancak seçimi kazanabildiler. Bu sonuçta kütük marifetinin etkisi ne kadardı bilinmiyor.
Demokrat Parti 1957 seçimini kazandıktan sonra uyguladığı politikalar hala bugün bile tartışılmaktadır. Bugün olduğu gibi o dönemde de iktidar muhalefete cephe alıp sertleşmiştir. Bunun üzerine CHP lideri İnönü diğer muhalefet partilerini de yanına alarak iktidara karşı sert bir politika yürüttüler. Bunun üzerine DP, aleyhteki gazeteleri ve muhalefeti engellemek amacıyla devamlı anti-demokratik yasalar çıkarmaya başladı. Ekonomik sıkıntıların üzerine siyasi krizler, toplumsal kutuplaşmalar ve öğrenci olaylar arttıkça ülke gerildi ve çıkan huzursuzluklar sonucu 27 Mayıs 1960 da Ordu yönetime el koydu.
Ülkedeki tüm bu olumsuzlukların üzerine yukarıda açıklanan seçim oyunlarını da eklersek bu oyunu 27 Mayıs 1960 Askeri darbesinin bir parçası olarak da görebiliriz.
Bugünlerde gerek yazılı ve gerekse görsel basında bu gibi önemli olaylar gündeme getirilip halk bilinçlendirilmesi gerekirken yapılan açık oturumlar gibi platformlarda konuşmalar sadece iktidar tarafından yaratılan sanal algı olaylarından başka değildir.
Cumhuriyetin 100. Yılına gidilirken ülke olarak alınan hiçbir ders alamadığı apaçık görülmektedir.
Her millet layık olduğu şekilde yönetilir.
Sonuç ise, yalan üzerine yapılan bir iktidarın olduğudur.
Ülke dün de öyleydi, Bugün de öyle…..08.04.2022