TCG MUAVENET FACİASI !
02 EKİM 1992 tarihi gecesi Ege Denizi’nde devam eden NATO’nun planlı tatbikatlarından olan Display Determination 92 isimli tatbikata katılan TCG MUAVENET muhribine ABD’ye ait USS SARATOGA uçak gemisinden iki adet NATO Sea Sparrow füzesi ateşlendi. Gemi komutanı başta olmak üzere beş personelimiz (2 subay, 1 astsubay, 2 er) şehit edilmiştir. Ağır hasar alan ve sonra görev dışına çıkarılmak zorunda kalan gemide ayrıca pek çok personel de yaralanmıştır.
Burada ilginç olan, USS SARATOGA gemisi esasen hava hedeflerine karşı kullanılan NATO Sea Sparrow füzesini mod değiştirerek hafif su üstü hedeflerine karşı ikinci kullanış şekli olan SASS (Satıhtan Havaya Kullanılan Füzenin, Satıhtan Satıha Kullanılması. Asıl görevi uçak veya füze/güdümlü mermi düşürmek olan NATO Sea Sparrow su üstü gemilerine hasar vermek amacıyla kullanılması.) modunda kullanılmış, arka arkaya ateşlenen iki füze(!) ile TCG MUAVENET’te ölümlerle sonuçlanan ağır hasara neden olmuştur.
ABD, yaşanan olayların tatbikattaki bir taktik oyunu gerçek zannedilerek meydana geldiğini mazeretini ileri sürmüştür. Bilindiği üzere bu ABD’nin ilk yanlışlığı değildir. İRAN-IRAK savaşı esnasında ABD kruvazörü USS VİNCENNES Basra Körfezi’nde bir İRAN yolcu uçağını düşürmüş, 290 sivilin ölümüne neden olmuştur.
Barış şartlarının hüküm sürdüğü zamanda icra edilen bir tatbikatta böyle bir hatanın yapılabilmesi anlaşılır gibi değildir. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural BAYAZIT olay gecesini şöyle aktarmaktadır:
“02 EKİM gecesi görev nedeniyle İSTANBUL’daydım. Gece yarısı 02.00 gibi bir telefon geldi. Harekat Başkanı Tümamiral Özden ÖRNEK arıyordu. 23.59 sularında TCG MUAVENET’te bir infilak olduğunu rapor etti. Güdümlü mermi isabet etmiş ve birisi Gemi Komutanı Deniz Kurmay Yarbay Kudret GÜNGÖR olmak üzere, beş personelimiz (iki subay, bir astsubay, iki er) şehit olmuştu. Gelişen olaylar neticesinde o günlerde kamuoyunda çok farklı değerlendirmeler yapıldı ve komplo teorileri üretildi. Basın bildirisi yayımlamak Genelkurmay Başkanlığı kontrolündeydi, ama durum vahim bir hal alınca ben izin aldım ve açıklama yaptım. NATO’da STANAG denilen üyelerin onayladığı seri talimatlar vardır. Böyle bir kazada uygulanacak STANAG’a göre inceleme başlatıldı. Neticede ortaya çıkan gerçek şuydu. USS SARATOGA uçak gemisi Adriyatik’te görevli ve Yugoslav uçaklarının taarruzlarına karşı sürekli tetikte. Fakat bir NATO tatbikatında kısa süreli olarak Ege Denizi’ne intikal ediyor. SHM Subayı eğitim yapalım diyor. Emniyetsiz bir şekilde yapılan bu eğitimde Sea Sparrow füzesi yanlışlıkla atılıyor ve TCG MUAVENET vuruluyor. Heyetin tespit ettiği en önemli husus, gemi personeline Ege’ye intikal ettirildiğinin duyurulmamış olması. Gemide eğitim emri veya günlük emir de yayımlanmamış. Personel kendini Adriyatik’te sanıyor. Hazırlanan raporlarda “bu olay, gemi personelinin eğitimsizliğinden ve bilgisizliğinden kaynaklanmıştır” ifadesi var. Ben ABD’den personelin etnik kökenlerini gösteren liste istedim. Liste geldi inceledik. Genelde Latin ve İngiliz kökenliydi isimler. Bizi sıkıntıya sokacak bir isim yoktu.”
Kaza sonrasında ABD Deniz Kuvvetleri kapsamlı bir soruşturma(!) başlatmış, soruşturmada Adriyatik Denizi’nden Ege Denizi’ne geçildiğinin farkında olmayan Harekat Bölümü personeli uygulanan senaryoyu gerçek sanarak ateşleme kararını uyguladıkları üzerinde yoğunlaşıyordu. ABD tarafı olayın; savaş harekat subayı taktik oyunda karşı kuvvette yer alan TCG MUAVENET’e SASS modunda Sea Sparrow füzesi ile angaje olma kararı vermiş, bu işlem için geminin Savaş Sistem Doktrinindeki kontrol listesi üzerinden yapılması gerekenleri adım adım uygulamış, iş ateşlemeye gelince “Bu gerçek bir durum mudur?” diye soran vardiyadaki silah sistem operatörüne “evet gerçek durum” emri ile acı olayın gerçekleşmesine neden olunmuştur.
Yukarıda da açıkladığımız gibi Sea Sparrow’lar düğmesine basıp gidecek kadar basit türden füzeler değildir. Ateşleme için altı aşamadan geçmek zorundadır ve gemi komutanının onayı şarttır. Füze ateşlendikten sonra hedefini vurabilmesi için rehbere ihtiyacı vardır. Fırlatan geminin hedef gemiyi radarla aydınlatması gerekmektedir. Bu gerekçelerden dolayı yanlışlıkla fırlatma ihtimali kesinlikle mümkün değildir.
Açık bilgilere rağmen yine de olayı kaza olarak değerlendirecek olursak mevcut durumun “ABD Deniz Kuvvetleri personelinin profesyonel yetersizliği, muhakeme eksikliğinin” önemli ölçüde eksik durumda olduğunun bir göstergesi olur ki bu da kabul edilebilir bir şey değildir.
Müfessir olay sonrası USS SARATOGA uçak gemisinden kalkan bir helikopter ile bir kısım ABD’li, TCG MUAVENET’e gelip gemideki güdümlü mermi parçalarını toplamak istemiş, (Delil karartma amacını taşıdıkları kesin) ancak geminin komutasını alan Makine Subayı buna izin vermemiş, ABD’liler gemiden uzaklaştırılmıştır.
ABD’nin kaza açıklaması USS SARATOGA mürettebatının iki atışının da tam isabet kaydetmesi; "Sea Sparrow" füzelerinin ateşlenebilmesi için 6 ayrı karara ihtiyaç olması, ayrıca bu işlemlerin ayrı ayrı odalarda bulunan personel tarafından yapılmakta olması" nedeniyle füzelerin peşpeşe kazayla ateşlenmesi kaza, yanlışlık ihtimaline imkan bırakmamaktadır,Türk kamuoyunda da inandırıcı bulunmamış, olayın kasten yapıldığını düşündürmüştür. Bu faciadan sonra “ABD TÜRKİYE'ye 8 adet eski ve hurdaya çıkmış Knox Sınıfı fırkateynleri sattı.” TCG MUAVENET için TÜRKİYE'ye tazminat ödenmiştir.
Tazminat olarak 8 gemi verileceği söylenmiş, ancak tazminat olarak verileceği söylenen 8 hurda gemi için uzun süre kira bedeli ve bilahare satış parası istenmiş ve alınmıştır.
Olaydan sonra TCG MUAVENET onarılamayacak derecede hasar gördüğünden görev dışı kalmıştır.
TCG MUAVENET ABD’de 1942 yılında inşa edilmiş, otuz yıl ABD donanmasında hizmet etmiş, 1972 yılında TÜRKİYE’ye verilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı'na ABD donanmasında katılan muhrip, Türk Donanması'nda görevdeyken Kıbrıs Barış Harekatı'na da katılmıştı.
TCG MUAVENET faciasında bir komplo teorisinden daha vahim bir durum vardır o da ABD’nin kapsamlı muhakeme yapmadan füze ateşlemek, bir hedefe düşünmeden angaje olması, insan hayatlarını sonlandırmak hatta dost ve müttefik addettikleri müttefik gemilerini vurmak(!) gibi çok önemli hayati konular ABD için son derece normal, hayatlarının bir parçası haline gelmiştir. İnsan hayatının kıymeti zerre kadar gözlerinde, vicdanlarında yoktur. Siyonist eksenli emperyal politikaları her zaman önde gelmiştir.
Geminin vurulması bizlere ABD tarafından bazı mesajlar taşıyordu.
IRAK’ın bölünmesi, KÜRDİSTAN (Büyük İsrail)ın kurmak için bölgede “çekiç güç” şart ve gerekliydi. TÜRKİYE’nin konu üzerinde direnmesi MUAVENET’in vurulması ile TBMM bir ay sonra çekiç güç’ün süresini uzattı. Bölgede Kürdistan kurulana kadar, 2003 senesine kadar devam etti. ABD’nin MUAVENET’i vurması ile istediği sonuca ulaştı.
TCG MUAVENET’in vurulması vakasında ile J.Gn.K.nı Org. Eşref BİTLİS’in Kuzey Irak’taki PKK’ya karşı başlattığı büyük kara harekatı aynı tarihte ve aynı süreç içinde yer almaktadır.
Gelişen olaylar neticesi anlaşılan, ABD Org. BİTLİS’in kara harekatını TCG MUAVENET’i vurarak önlemeye çalışmış ancak yine de Org. BİTLİS’in kara harekatını durdurmayı başaramamıştır.
TCG MUAVENET’in vurulmasından dört ay sonra Org. Eşref BİTLİS’in uçağı düşmüş(!) ve yaşamını kaybetmiş ve istenilen Org. BİTLİS’in başlattığı kara harekatı da son bulmuştur.
TCG MUAVENET’in vurulması olayı aylarca gündemde kaldı. USS SARATOGA’nın Komutanı emekli edildi. Harekat bölümünden de kusuru bulunan subayları mahkemeye verildi. Sonra ilişkileri kesildi. Şehit ve gazilerimize tazminat verildi, çok az yetersiz olduğu şehit aileleri tarafından dile getirildi. Tam bir katliamdı. Hiç arkası aranmadı. Şehitlerimizi, gemimizi kaybettiğimizle kaldık.
Şehit yakınları ve gaziler tarafından ABD mahkemelerinde tazminat davaları açıldı. Süren davalarda acılı şehit yakınları maalesef yalnız bırakılmıştır.Davalar yaklaşık 7 yıl sürmüş sonuçta şehit yakınları ve gaziler ABD ordusuna karşı tek başlarına davayı sürdürmüşlerdir. Dava sonunda ABD Mahkemesi; olayın “askeri bir olay değil”, “siyasi bir olay” olduğunu dolayısıyla da davaya bakamayacağına karar vermiştir.
Olayın, ABD Mahkemesinin; gemimizin kaza sonucu değil,“siyaseten”vurulduğu kararı ile asıl gerçeğe ulaşmış oluyoruz.
Selam ve saygılarımla.
Yakup MUSA