TÜRK GÖRÜNENLER

Yıllarca Jön Türkler ve Beyaz Irk diye bir sürü tabirler duyduk neydi beyaz Irk Jön Türk, Osmanlıyı parçalayan, gelecekte osmanlının adını bile tarihten silecek, tarihe gömecek, Gizli Gizli Türkiyenin altını oyacak bir Bir Irk ;
Türkiye’nin radikal modernleşme projesi laikçilik siyasetiyle medeniyet köklerinden koptuğunu, Batı uygarlığına dâhil olmaya soyunan bunun Türkiye’nin şizofren / çift kimlikli ve çatışmalara gebe bir toplum hâline gelmesine sebep olacak, bir topluluk Her Kesimde, söz sahibi olacak her kesimde var olma mücadelesi gösterecek, ve bunu yaparkende kendi öz kimliklerini profesyonel biçimde gizleyecek, bir topluluk….
Devletin dayattığı laik kimlik, başlangıçta tutmadı, geri tepti. Toplumun, İslâmî ruh köklerini hatırlamasına ve zamanla benimsemesine yetti bu dayatmacı katı laik/çi/lik projesi.

Katı laik/çi/lik projesi, 1960 darbesiyle zirve noktasına ulaşmıştı. Toplum, devlete yabancılaştı; devlet kendi kuyusunu kazdığını daha sonra farketmeye başladı.
1950lerden itibaren Menderes’le birlikte Türkiye, bu kez devlet üzerinden değil toplum üzerinden yumuşak sekülerleşme projesini uygulamaya soyundu. Özalizm, yumuşak sekülerizm projesinin taşıyıcılığını yaptı, toplum kendiliğinden sekülerleşmeye başladı; Akparti ile bu süreç bir adım sonrasına tırmandı: Bu kez toplumun İslâmî kesimleri sekülerleşme sürecine girdi.
Küreselleşmenin dünya ölçeğinde gerçeğe dönüşmesi, Ak Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin her bakımdan hızla ve tam gaz Dünya"ya açılmaya başladı. Bütün dünya, hız, haz ve ayartının kölesine dönüşmeye başladı, savaş teknolojilerinin yerini duygu, arzu ve “bilgi” teknolojileri almaya başladı.
Dünyanın derisini yüzdü postmodern popüler dromokratik kültür: Toplumların ruh köklerini yerle bir etti.
İnsanlığa bütün farklılıkların kendi olarak ve kendi kalarak bizim sunacağımız darüsselâm ikliminde barış ve huzur içinde yaşayacakları darülislâm’ı inşa edecek, dışlayıcı değil kucaklayıcı, ötekileştirici değil kendi kılıcı bir medeniyet fikrini insanlığa sunacak…
Ama önünde şimdilik acıtıcı dikenli yollar ve tehlikeli takozlar var: Dün, Osmanlı’yı parçalayan ve tarihten uzaklaştıran büyük yanlışlıklara imza atan jöntürklerdi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünü tehdit edenler, küresel kapitalist sistemin çıkarlarını temsil eden, kendi sınıfsal ve hedonist çıkarlarını kutsayan ve aynı çıkarlar etrafında toplanan “Beyaz Türkler”le “Beyaz Kürtler” Türkiye’yi parçalanmanın eşiğine sürükleyecek kin ve nefret tohumlarını ekiyorlar toplumun bütün katmanlarına…
Oysa biz farklı din, kültür ve etnisitelere mensup topluluklarla barış içinde nasıl yaşanabileceğinin en mükemmel formülünü geliştirmiş bir medeniyetin çocuklarıyız.
Ümmet ve kardeşlik bilincinin zedelenmemesi için mültecilerle ilgili kalıcı ve uzun soluklu stratejiler geliştirilmeli, bu kardeşlerimizin kahir ekseriyeti aşama aşama Suriye’de güven içinde yaşayabilecekleri yerlere yerleştirilmeli.
Ayrıca terör örgütlerinin yarın Türkiye’yi cehenneme çevirecek şekilde ülkeye sızma ihtimali de yabana atılmamalı. Şimdiden mülteciler arasında envai çeşit mafyatik faaliyetin zuhur etmeye başladığını gözlemliyorum bir vatandaş olarak.
Türkiye, mazlumlara kol kanat geren bir ülkedir. Ama bunu zekice, mazlumları da, toplumu da tedirgin etmeyecek stratejiler geliştirerek yapmalıdır.
Biz, Yahudi, Ermeni, Rum, Laz veya Çerkez, Boşnak, Kürt veya Arap biriyle köken olarak hiçbir problemimiz olmadı, olmaz da… Tarihimiz, bunun en güzel örnekleriyle doludur. Ancak buradaki problem, bunların gerçek kimliklerini gizleyerek, Türk olmadıkları halde 'Türk gibi davranmaları'; Müslüman olmadıkları halde, 'müslümanmış gibi yapmaları'; Kürt olmadıkları halde, "Kürt gibi davranmalarıdır.' Asıl problem gizlikimlikli olmaları ve gizliajanlık yürütmeleri ve alenen dışgüçlerle işbirliği yapmalarıdır…