ÜLKE NEREYE GİDİYOR.
Bir ülkede son bir hafta içinde,
- Danıştay 8. Dairesi 3 yıl önce Andımızın kaldırılması için yapılan başvuruyu ret ederek üç yıl sonra ise kaldırılmasını uygun bulursa,
- Cumhurbaşkanının inadına da olsa yapacağım dediği ve milyarlarca dolara mal olacak olan İstanbul’daki Kanal İstanbul projesi için devlet garantisi getirilirse,
- Biz parti kapatmaya karşıyız demelerine rağmen gidip parti kapatmaya kalkarsa,
- Neredeyse 100 yıla yakın İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait olan ve halkın kullandığı Gezi Parkını, belediyeden alıp “ Sultan Beyazıt Hanı Veli Vakfı'na “ devrederse,
- Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin atanan rektör için yaptıkları eylemi bastırmak amacıyla savcılık tarafından “kin ve düşmanlığa tahrik” bahanesiyle tutuklanırsa,
- Anayasa’nın 90. maddesine göre İstanbul Sözleşmesi’nin Kanun hükmünde olduğunu ve kural olarak, bir uluslararası sözleşme nasıl yürürlüğe girdiyse aynı usulle feshedilebilmesi gerekirken bir gece ansızın 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 3 üncü maddesi gereğince fesih edilmesine karar verilirse,
- Tüm yetkileri elinde bulunduran Partili Cumhurbaşkanının, Merkez Bankasının 3. Başkanını da görevden alarak yerine 20 ay içinde 4. Başkanı atarsa,
Ülke sonunda nasıl bir kaosa sürüklenir siz gerisini tahmin edin. Resmen siyasi otorite yangına benzin döktü. AKP Kongresi öncesi yapılan bu kararlar kendisine ciddi derecede zarar vermiştir. Aslında Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da bu kadarını beklemiyordu sanırım.
Ancak, arka arkaya gelen bu kararlar ülke ekonomi politikasının ayarlarını onarılmayacak hale getirdi ve ciddi güven kaybetti. Bundan sonra siyasi otorite istese de istemese de tekrar eski güveni kazanması hem zor olacak hem de ciddi vakit alacaktır ki bu siyasi otoriterin o kara vakti de kalmadı. Çünkü bindiği dalı kesti.
Merkez Bankasına atanan yeni başkanı, şu an için mevcut ekonomik politikalarını da bir değişikliğinin olmayacağını açıklasa da döviz kurlarında bir gecede yüzde 10 dolayında şok artışlar oldu. Tahta kale karıştı, Borsa iki defa açıldı ve kapandı. Bunun tek anlamı vardır, o da sadece güven sorunudur.
Gidişat ise taze döviz girişini artıracak ve kur artışlarını kontrol altına alacak olan ve politikaları bizi olumsuz etkilese de sanki IMF ile anlaşıp kredileri düzenleyen sözleşme olan “ Stand-By “ düzenlemesine gidilecek gibi görünüyor.
Bundan sonra ülke için artık tek çözüm en kısa zamanda milli iradeye başvurmak olmalıdır. Böylece yapılacak çözüm sonunda ülke ekonomisin de de ve tüm genel sorunlarda da bir çözüm bulunacağı kaçınılmaz olacaktır.
Burada benim merak ettiğim ve aklıma gelen tek soru, acaba bir gecede bu döviz artışlarından kim veya kimler para kazandı. Merkez Bankası Başkanı Sn. Naci Ağbal’ın görevden alınacağını kimler biliyordu.
Ne kadar gizli de olsa yerin kulağı vardır derler