Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye’nin Güvenlik Anlayışı
Günden güne değişen ve gelişen Dünya düzeninde Türkiye’nin yerini nasıl tanımlamalıyız. Böylesi geniş bir sorunun cevabı tabii ki kolay olmayacaktır fakat böylesi bir soruya siyasi ve ekonomik unsur ve ilişkilerin büyük bir hızla değişkenlik gösterebildiği çağımızda sıklıkla cevap vermek önemlidir. Özellikle, güvenlik boyutunda bu sorunsalı ele alırsak özetsel bir bakış açısıyla Türkiye’nin tam bir ateş çemberi arasında sıkıştığı gerçeğini tespit etmek bu soruya cevap vermenin ne denli önemli olduğu gerçeğini bir kez daha vurgulamaktadır. Türkiye’nin jeopolitik önemini tartışılmaz bir gerçektir ve bu konumdan dolayı bir çok avantajı olmasına rağmen bir çokta sıkıntı ile karşılaşmaktadır. Uzun yıllar soğuk savaş ekseninde kendi dinamiğini açığa vuramayan ülkemize komşu olan bir çok ülke şuan iç savaş veyahut da ağır ekonomik bunalımla boğuşmaktadır. Bu ülkeler Türkiye’nin de özellikle ivme kazandığı 2000li yılların başında hemen hemen aynı başarıyı göstermiş olmalarına rağmen daha sonra yukarıda belirttiğim gibi altından kalkılamayacak büyük sorunlar ile baş başa kalmışlardır. Böylesi zincirleme ilerleyen bir kötümser havadan hali ile Türkiye siyasi-ekonomisi çok ağır etkilenmiştir.
Irak savaşı, Arap baharı, Ukrayna ve Suriye iç savaşı, başta en yakın komşumuz Yunanistan olmak üzeri, Avrupa Birliğinin içine girip henüz tam anlamıyla çıkamadığı yüzyılın en ağır ekonomik krizi gibi ülkemize direk olarak etki eden gelişmeler ile mücadele etmek çok zor bir görev olmuş, bu koşullarla mücadele ederken, kendi iç siyasetimizden kaynaklanan bir çok gelişme bu kadar zor koşullarla mücadeleyi çok daha zorlaştırmıştır. Fakat, yüz yılların verdiği devlet geleneği ve toplumsal akıl ülkemize bir çok manevra alanı kazandırmıştır. Böyle bir manevra alanı içerisinde Irak ve Afganistan savaşları ile başlayan Suriye iç savaşıyla ayyuka ulaşan kitlesel göç dalgaları, konum olarak geçiş bölgesi olmamız nedeniyle başta radikal din gruplarının terör unsurları, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi bir çok gelişmiş ülkenin dahi çok zor şekilde baş edebileceği güvenlik sorunlarıyla ülkemizi mücadele etmek zorunda bırakmıştır. Lakin, nominal değerlerde 751 Trilyon Dolar olan Türkiye GSYİH, bu tür güvenlik unsurlarının minimize edilmesi ve cesaretli yapısal reformların gerçekleştirilmesiyle bir katı-Trilyon Doların üzerinde bir potansiyele çok rahatlıkla ulaşabileceği bir gerçektir. Bu nedenle, en azından orta vadede ülke refahını potansiyeline yakın bir orana ulaştırma gayesinde yapıcı bir pozisyon alarak, ülke güvenliği konusunda çıkarlarımızı ustalıkla dillendirebilecek, kronikleşen bir çok konuda gösterilen cesaretli yaklaşımları ise her alana yayabilecek yeni ve zengin bir diplomasi söylemine geçmek önemlidir.
Ancak, bu kadar önem arz eden bir görevin vizyon olarak, tüm Avrupa’da ve Cumhuriyetçi aday Donald Trump ile Amerika Birleşik Devletlerinde yükselişe geçen aşırı sağ veya ayrıştırıcı popülarist söylemlerden uzakta, kapsayıcı ve esnek bir bakış açısına sahip olması da bir o kadar önemlidir. Özellikle, yeni Dünya ekonomisinin en büyük bloklarından AB’nin en etkili üç ekonomisinden birisi olan Birleşik Krallığın, bloktan ayrılmasıyla doğan şaşkınlık ve tedirginliğin, orta vadede bir çok küçük ve orta ölçekli ülkelerin, mevcut çıkışın tamamlanmasıyla, yeni gelişecek olan ticari ve askeri ilişkilerde, nasıl bir konumlanma alacağı merakla beklenmektedir. Bir satranç tahtası üzerinde ustalıkla oynanacak bu yeni uluslararası konumlanma üzerine bir çok güvenlik ve ekonomik rapor yazılması, ülkemizin geleceğini sadece belirli bir dış siyaset döngüsü üzerinden değil daha geniş bir bakış açısı ile görmesi için çok yararlı olacaktır. Bu düzlemde, tekrar Türkiye’nin gelişen ve dönüşen küresel düzende yeri neresi olmalı sorusunun uzun uzun tartışılması ve sayfalarca yazılması gereken bir konu gerçeğine vurgu yaparak, şu aşamada var olan gerek suni gerek doğal sorunlardan ortaya çıkmış bir çok konuda bilinçli bir şekilde harekat alanını geniş tutarak, dinamik coğrafyamız ve küresel seviyede dönüşüm içerisinde olan siyasi-ekonomilere duyarlı, bir güvenlik vizyonu ve siyaseti tanımlamak, Türkiye dış politikasına yeni bir ivme kazandırmış olup orta ve uzun vade hedeflerimize ulaşmakta yararlı olacaktır.
*Tankut Öztaş King’s College London Avrupa ve Uluslararası Çalışmaları Departmanı, Uluslararasi Ekonomi Politikaları kürsüsünde doktora öğrencisi ve öğretim üyesi olup tez yazım aşamasındadır.
Yazan: Tankut Öztaş*