Yerel Basın Can Çekişiyor: Halkın Sesi Sessizliğe Gömülüyor
Bir zamanlar mahallenin nabzını tutan, kentin sesini duyuran, halkın derdine tercüman olan yerel basın…
Bugün ise adeta yaşam mücadelesi veriyor. Her geçen gün bir gazete daha kapanıyor, bir internet sitesi daha sessizliğe bürünüyor. Çünkü artık yerel basın ne duyanı var, ne de destek vereni.
Yıllardır “demokrasinin dördüncü gücü” diye övülen basın, yerelde çoktan beşinci plana itildi. Büyük medya holdingleri dev reklam pastalarından paylarını alırken, yerel gazeteci çoğu zaman kira parasını bile denkleştiremiyor. Basım maliyetleri uçtu, ilan gelirleri düştü, okur ilgisi azaldı. Devlet ilan desteği desen o da ancak birkaçına ulaşıyor.
Ama asıl sorun ne biliyor musunuz?
Yerel basına inanç kalmadı.
Ne yerel yöneticiler habere değer veriyor, ne vatandaş okuduğu haberin arkasında duruyor. Eleştiren basın dışlanıyor, sessiz kalan ödüllendiriliyor. Oysa gazeteci eleştirir, sorgular, araştırır. Alkış değil, adalet ister.
Birçok ilçe gazetesi ya kapanıyor ya da “basın bülteni ofisi”ne dönüşüyor. Belediyeden gelen metinleri aynen yayınlayan, hiçbir satırını sorgulamayan yayın organları çoğaldı. Çünkü sorgulayanın telefonu bir daha çalmıyor, ilan kapısı kapanıyor.
Yerel basının ölümü, aslında halkın sesinin kısılmasıdır.
Kapanan her gazete, karartılan her mikrofon, sessizleşen her haber merkezi; bir ilçenin hafızasından silinen bir cümledir.
Artık şu soruyu sormamız gerekiyor:
Yerel basın mı öldü, yoksa biz mi onu yaşatmayı unuttuk?