Yerel Basının Sessiz Çığlığı

Bir ülkenin hafızasını yalnızca büyük ulusal gazeteler tutmaz. Asıl hafıza, sokağın, mahallenin, köyün, kasabanın haberini yapan, insanının derdine, sevincine, mücadelesine yer veren yerel gazetelerdedir.

Bugün ne yazık ki o hafızayı yavaş yavaş kaybediyoruz. Yerel gazeteler, devlet desteğinden yoksun, ilan gelirleri kesilmiş, artan maliyetler karşısında çaresiz bırakılmış durumda birer birer kapanıyor. Kapanan her gazete, bir mahallenin sesinin kısılması, bir ilçenin gözünün bağlanması demek.

Yerel basın, demokrasinin en alt kademedeki bekçisidir. Belediye meclisinde alınan kararları, köy yolundaki çukuru, mahalledeki su kesintisini, gençlerin başarı hikâyesini, komşunun düğününü ya da cenazesini yazan onlardır. Onlar olmazsa, halk ile yönetenler arasındaki köprü yıkılır.

Bugün internetin ve sosyal medyanın hızına kapılıp “her şey zaten orada var” diyebiliriz. Ama unutmayalım ki sosyal medyada gördüğümüz çoğu bilgi, kaynağı yine o yerel gazetecinin emeği olan haberlerdir. Onlar giderse, geriye yalnızca dedikodu ve doğrulanmamış bilgiler kalır.

Devletin, yerel basına tıpkı tarıma, sanata, kültüre verdiği gibi ciddi bir destek sağlaması şarttır. Reklam ve ilan gelirlerinde adaletli bir dağılım yapılmalı, kağıt ve baskı maliyetleri için teşvikler verilmelidir. Çünkü yerel basın sadece bir iş kolu değil, bir halkın belleği ve sesidir.

Unutmayalım; bir gazete kapandığında, o ilçede yalnızca bir iş yeri kapanmaz, bir pencere de kapanır. Ve biz penceresiz bir dünyada, karanlığa mahkûm oluruz.