DOLAR

36,6753$% 0.09

EURO

40,0531% 0.19

STERLİN

47,6169£% 0.05

GRAM ALTIN

3.515,47%-0,04

ONS

2.984,18%-0,12

BİST100

10.840,59%1,05

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul PARÇALI AZ BULUTLU 16°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

AMERİKA DOSYASI : ABD’nin Büyük Türkiye korkusu

Pennsylvania sınırları içerisinde bulunan ABD Ordusu Savaş Koleji’ne bağlı Stratejik Araştırmalar Merkezi en büyük resmi düşünce kuruluşlarından birisi olarak biliniyor. Gülen’in Saylorsburg’daki malikânesine sadece 130 mil uzaklıkta yer alan merkez, ABD’nin askeri alandaki stratejisini belirliyor. Gerçek Hayat yeni sayısında “Türkiye’nin Yeni Bölgesel Güvenlik Rolü / ABD için İçerdiği Anlamlar” kitabıyla şu an içinde yaşadığımız günlere, 15 Temmuz sürecine ve gelecekte yaşanması muhtemel hadiselere ilişkin ABD perspektifini gözler önüne sererken son derece çarpıcı analizler içeriyor.

Türkiye’nin Yeni Bölgesel Güvenlik Rolü / ABD için İçerdiği Anlamlar kitabı darbe girişimine ilişkin çarpıcı ayrıntılar barındırıyor.

Suriye krizi, ABD ile güvenlik ilişkilerinin değerini Türkiye açısından vurguladığı gibi aynı zamanda temel konularda iki ülke arasındaki derin ihtilafları ortaya sermiştir. Kimisi halen gömülü kalsa da bu ihtilaflar önümüzdeki yıllarda çok çabuk gün yüzüne çıkabilir.

Douglas C. Lovelace / Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Müdürü

Düşünce kuruluşları, adı üzerinde düşünce ve vizyon üreten kuruluşlardır. İngilizce karşılığı olan “think tank” deyimi varlığını soğuk savaş yıllarına borçlu olsa da bugün faaliyet gösteren birçok düşünce kuruluşunun geçmişi çok daha eskilere gider. Kısa adıyla RUSI olarak bilinen The Royal United Services Institute for Defence and Security Studies / Savunma ve Güvenlik Araştırmaları için Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü 1831 yılında Londra’da kurulmuştur. ABD’de faaliyete geçen ilk düşünce kuruluşu ise 1910 yılında start alan Carnegie Endowment for International Peace / Uluslararası Barış için Carnegie Vakfı’dır. Brookings Enstitüsü’nün kuruluş yılı ise 1916’dır. 2013 yılı itibariyle ABD’nin 21 lider düşünce kuruluşunun aldığı toplam bağış miktarı 1 milyar doları bulmuştur. Dikkate değer bir konu ise bugün sayıları 4500’ü aşan düşünce kuruluşlarının üçte ikisinin 1970 sonrası, yarısından fazlasının da 1980 sonrası faaliyete geçmiş olmasıdır.

ABD’de doğrudan hükümete ait düşünce kuruluşları içerisinde Birleşik Devletler Ordusu Savaş Koleji’ne bağlı olarak hizmet veren Stratejik Araştırmalar Enstitüsü ilk akla gelen kurumlar içerisindedir. ABD’nin güvenlik politikaları açısından stratejik önceliklerini belirleme, bugün ve gelecekteki tehdit-fırsat unsurlarını değerlendirme, mevcut ve muhtemel gelişmeler üzerine öngörülerde bulunma, vizyon önerme gibi son derece hayati fonksiyonlar üstlenen kurum zaman zaman Türkiye hakkında da çeşitli çalışmalar yapmaktadır.

2014 yılı Eylül’ünde Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından yayınlanan Richard Weitz imzalı “Turkey’s New Regional Security Role: Implications for the United States / Türkiye’nin Yeni Bölgesel Güvenlik Rolü / ABD için İçerdiği Anlamlar” adlı çalışma, şu an içinde yaşadığımız günlere, 15 Temmuz sürecine ve gelecekte yaşanması muhtemel hadiselere ilişkin ABD perspektifini gözler önüne sermekte ve son derece çarpıcı analizler içermektedir.

ABD askeri darbeleri her zaman destekler

Weitz, öncelikle AK Parti’nin tehlikeli bir şekilde küresel aktöre dönüşen bir Türkiye meydana getirdiğini ifade ederek sözlerine başlamaktadır.

“Geçen on yıl boyunca Adalet ve Kalkınma Partisi yönetimindeki Türkiye, dinamik diplomasisi, güçlenen ekonomisi ve komşu ülkelerdeki güvenlik boşluğunu aktif dış politika hamlesiyle doldurma başarısıyla gittikçe öne çıkan bir küresel bir aktöre dönüşmüştür.”

Daha sonra sözü AK Parti öncesinde ülkeyi avucunda tutan ABD yanlısı orduya getirerek bir anlamda hayıflanmaktadır.

“Daha önceki dominant güvenlik aktörü ve geleneksel bir güç olarak ABD ile yakın ilişkiler kurmayı tercih eden Türk ordusu zayıflamış, etkisini yitirmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin politik nüfuzunu kırmada ülkenin AB’ye üyelik çabalarını sömürmeyi başarmıştır.”

Türk ordusu üzerinde ABD nüfuzunun kırılmaya başlaması, Türkiye üzerindeki ABD nüfuzunun kırılmasını da beraberinde getirmiştir. ABD için önemli olan ülke içerisinde nüfuzunun devamıdır. Dolayısıyla ordunun yaptığı darbelerin meşru sınırları çiğneyerek demokrasiyi ayaklar altına alması önemli değildir. Önemli olan “başarılı” bir darbeyle Türkiye üzerindeki nüfuzun garantiye alınmasıdır.

“Silahlı Kuvvetlerin Türkiye içerisinde azalan nüfuzu, ABD’nin Türkiye üzerindeki etkisini azaltmış olabilir. 2002’deki Adalet ve Kalkınma Partisi dönemi öncesi, ordu Türk politikasında baskın bir güç unsuruydu, seküler ve Batı uyumlu bir ülke profilinin destekçisiydi. Türk Genelkurmayı gücünü 1960, 1971, 1980 ve 1997 darbelerinde denerken çok da meşru sınırlar içerisinde değildi ama başarılıydı.”

15 Temmuz darbe teşebbüsünde ABD’nin herhangi bir dahli bulunmadığını hatta teşebbüs hakkında önceden haberleri dahi olmadığını belirten Joe Biden’a ziyareti esnasında bu satırları hatırlatmak gerekirdi.

PYD Koridoru konusunda yalanlar

Türkiye’nin Cerablus hamlesi karşısında geri adım atarak PYD’ye “Fırat’ın doğusuna çekil” talimatı veren ABD, bir zamanlar Fırat’ın ne doğusunda ne de batısında, Suriye’nin herhangi bir parçasında oluşacak PYD bölgesine kendisinin de karşı olduğu yalanını söylemekten geri durmuyordu.

“Erdoğan’ın “Terörist organizasyonların Suriye’de Türkiye karşıtı bir tehdite dönüşmesine izin vermeyeceğiz. PKK’nın PYD ile işbirliğine müsamaha göstermemiz mümkün değildir” şeklindeki uyarısı, Suriye’de bir Kürt özerk bölgesinin bölgede ters tepkiler yaratacağı noktasında ABD yetkililerini de kaygılandırmaktadır. Yetkili bir ağızdan verilen şu demeç aynı kaygının bir göstergesidir. “Aynı açıklıkta ifade ederiz ki Suriye’nin geleceğinde özerk bir Kürt bölgesi veya toprağı görmüyoruz. Biz, üniter yapısını korumuş bir Suriye görmek istiyoruz.”

ABD Esed’in gitmesini hiç istemedi

ABD, Suriye krizinde başından beri Esed’in kalması taraftarıydı. PYD koridoru konusunda söylenen yalanların bir benzeri de Esed konusunda defalarca söylendi. Türkiye, Esed karşıtlığı söylemini kullanan ABD ve diğer Batı ülkelerince Suriye konusunda sürekli aldatıldı, açığa düşürüldü. Weitz, bu gerçeği 2014 yılı Eylül’ünde şu sözlerle dile getirmişti.

“Esed’in gitmesi ABD için hayati önemde bir konu değildir. Washington yıllarca Esed hanedanı ile birlikte yaşadı ve yine buna devam edebilir. Evet, Esed’in gidişi belki İran’ın Ortadoğu’daki nüfuzunu zayıflatabilir. Ancak böyle bir durum, ne nükleer silah konusunda İran’ı caydırabilir ne de muhtemel bir Arap-İsrail barışını daha da kolaylaştırır. Ve en kötüsü, böyle bir durum, Şam’da Taliban benzeri bir rejime yol açar, El Kaide bağlantılı savaşçıları daha da cesaretlendirir ve komşu ülkelere sarkmalarına yol açar.”

Gezi, 17-25 Aralık ve FETÖ

Gezi eylemleriyle başlayıp 17-25 Aralık teşebbüsleriyle devam eden Türkiye’yi alaşağı etme sürecinin ABD ve FETÖ bağlantılarına bir de ABD Ordusu Savaş Koleji’nin Stratejik Araştırmalar Enstitüsü gözüyle bakalım.

“Protestocuların başlıca itirazları Erdoğan’ın liderlik tarzına idi. Onu, despotça ve kendi partisinden olmayanların endişelerine duyarsız buluyorlardı. Aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İslamcı politikalarından kaygı duyuyorlardı. Laikliğin zayıflatılması, ifade özgürlüğünün sınırlanması ve alkollü içkilerin satışına sınırlama getirilmesi gibi.

Erdoğan, skandallardan Hizmet Hareketi’ni, Yahudileri ve yabancı güçleri suçlu buluyor ve güvenlik güçlerine savaş açıyordu. Yolsuzluk, protestolar ve baskı mekanizması, özellikle Batıda, Erdoğan’ın uluslararası imajına büyük zarar verdi.

17 Aralık akşamı AB elçilerinin bulunduğu yemekte “Bir imparatorluğun çöküşü” yorumunu yapan ABD elçisi Ricciardone Erdoğan tarafından kendisine komplo düzenlemekle suçlandı. Erdoğan yanlısı basın, Ricciardone’yi Yahudiler-Hizmet Hareketi ortak yapımı bir komplonun içinde olmakla suçladı.

Erdoğan “devlet içinde devlet” kuran Pennsylvannia’daki Gülen’in geri verilmesini isterken ABD büyükelçisi Ricciardone’nin de ülkeden alınmasını seslendiriyordu. Obama ilk kez Erdoğan’a çıkıştı ve böyle demeçlerin ABD-Türkiye ilişkilerini tehlikeye atacağı uyarısında bulundu. Dışişleri sözcüsü Jen Psaki ise

“Ülkede meydana gelen bazı olaylar karşısında endişelerimizi ifade ettik, gerek açıktan gerekse ikili görüşmelerde bu tavrımızı sürdüreceğiz” diyordu.”

Yükselen Türkiye engellenmeli

2025 ve 2030 yıllarına ait iki raporda Türkiye’nin yükselişini gören ABD, bu yükselişin nasıl engelleneceğine dair Weitz kanalıyla kendi görüşünü ortaya koyuyor.

“ABD Ulusal İstihbarat Konseyi birkaç yılda bir dünyanın gelecek yirmi yılda nasıl dönüşeceğine ilişkin çalışmalar yayınlar. 2008 yılında yayınlanan Küresel Trendler 2025 adlı çalışma Türkiye’nin uluslararası sistem içerisindeki gelişen rolüne dikkat çekmektedir. Bu çalışmaya göre gelecekteki Türkiye, Ortadoğu’daki hızla modernleşen diğer ülkelere model olacak şekilde İslamcı ve milliyetçi karakterleri harman eder görünmektedir. Küresel Trendler 2030 çalışmasında ise Türkiye, Goldman Sachs tarafından “Geleceğin 11’i” olarak nitelenen Kolombiya, Mısır, İran, Meksika ve Güney Afrika gibi küresel güç odağı haline gelecek ülkeler grubunda gösterilmektedir. Eğer Türkiye uluslararası ajandasında batağa saplanırsa ve genç bir Kürt nüfus barındıran demografisini dikkate almayı ihmal ederse parlak gözüken geleceği hayli sönük bir hale gelebilir.”

Aba altından sopa

Weitz, ABD ve NATO’dan bağımsız hamleler yapması durumunda Türkiye’nin rahatlıkla gözden çıkarılacağı tehdidini savurmaktan kaçınmıyor.

“Türkiye, NATO müttefiklerine danışmaksızın Çin ile askeri tatbikatlar yapmak gibi stratejik sürprizler yapmaktan kaçınmalıdır. Gelecekteki hadiseler, Erdoğan karşıtı yaklaşımların lehine dengeyi bozabilir. ABD ve NATO’nun Afganistan’dan çekilişi, Türkiye’nin oradaki önemini azaltabilir. Keza ABD-İran yakınlaşması devam ederse, bu durum Washington’un Türkiye’yi ABD politikalarıyla uyumlu görme endişesini azaltacaktır. Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Arap dünyasında kan kaybetmeye devam etmesi, Mısır ve diğer Arap ülkeleri nezdinde bir Washington partneri olarak Türkiye’nin değerini düşürmektedir. Ortadoğu coğrafyasında ABD’nin rolündeki azalma Türkiye’nin hamle yeteneğini de kısıtlayacak ve bölgede ABD yanlısı politikaları desteklemesini beraberinde getirecektir. İstikrarsızlık ortamından ürken yabancı yatırımcının kaçmasıyla yavaşlayacak bir ekonomi, ABD diplomatlarının işaret ettiği gibi, Ankara’nın Washington’daki etki alanını daraltacaktır.”

Richard Weitz kimdir?

Hudson Enstitüsü Politik-Askeri Analiz Merkezi direktörü. Aynı zamanda Wikistrat ve Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi gibi kurumlarda da uzmanlık-danışmanlık hizmeti veriyor. Bir dönem ABD Savunma Bakanlığı’nda çalışmış. Uzmanlık alanları, Avrupa, Avrasya, Uzakdoğu ve ABD dış politikası ile savunma stratejileri.

Künye

Kitap Adı:

Turkey’s New Regional Security Role: Implications for the United States

Yazarı:

Richard Weitz

Yayınevi:

The Strategic Studies Institute and U.S. Army War College Press

Yayın Tarihi:

Eylül 2014

Yayın Yeri:

Carlisle, Pennsylvania

Sayfa Adedi:

193

Taylan
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

İRTİCA DOSYASI /// Nasuh Mahruki : Yerli üretim dinci terör nasıl bu kadar güçlendi ?

ZAFER PARMAKSIZ EMRE ÇARŞIM

HIZLI YORUM YAP