38,0415$% 0.04
41,4051€% -0.51
48,9072£% -0.53
3.678,08%-0,64
3.023,48%-0,67
9.044,64%-7,81
21 Mart 2025 Cuma
İki şey, üzerine sık sık eğilip ısrarla düşünülürse,
insanın ruhsal yapısını hep yeni, hep artan bir hayranlık
ve korkunç saygıyla dolduruyor: üzerimdeki yıldızlı
gök ve içimdeki ahlâk yasası.” Immanuel Kant.
Besmele-i Şerif
بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ
Kısaca, “besmele” olarak ifade edilen Bismillahirrahmanirrahim cümlesi, Neml sûresinde (30): إِنَّهُ مِن سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ “(O (Mektup) Süleyman’dandır, rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla(başlamakta)dır)” ve Hûd sûresinde (41): وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا ۚ إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ “(Nuh) dedi ki: Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.)” şeklinde tam ve kısa formlarıyla geçmektedir. Bunun yanı sıra, “Rabbinin adıyla oku” (İkra 1), “Öyleyse ulu Rabbinin ismini tesbih et” (Vakıa 74, 96; Hakka 52; A’lâ 1) gibi Allah’ın isminin tesbih edilmesi emredilmekte, başta Fatiha sûresi olmak üzere Kur’ân’ın farklı yerlerinde O’nun rahman ve rahim olduğu da ifade edilmektedir. Kur’ân’da, Allah’ın tesbih edilmesi, zaman olarak mazi, muzari ve emir kipleri yanında mastar sigasıyla birlikte verilmektedir. Bu da göstermektedir ki, Allah’ın adının anılmadığı hiçbir zaman yoktur. Ayrıca sübhanallah ifadesinde olduğu gibi zamandan soyut mastar durumunda da tesbih edildiği haber verilmektedir.
Besmele, Tevbe sûresi hariç 113 sûrenin başında Neml sûresinde geçen formu ile yer almaktadır. “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla” (başla/rım), demektir. Sadece besmelenin tefsiri değil aynı zamanda hat olarak üzerinde pek çok çalışma yapılmış olsa da burada sadece birkaç cümle ile konuyu özetlemek istiyoruz. Besmeledeki sözdizimine (sentaks) baktığımızda, “isim”, “Allah”, “rahman” ve “rahim” kelimeleri yanında bir de harfi cer olan “ba”dan oluştuğu görülür. Resm-i mushafta “isim” kelimesine bitişik yazılan “bâ” harfi için pek çok mana zikredilse de “ilsak/bitiştirme” ve “istiane/yardım” anlamları ön plana çıkmaktadır. “Bâ” harfi ilsâk için olduğunda, “Allah’ın adıyla beraber”, istiane için kullanıldığında ise, “O’ndan yardım dilemek” anlamı ortaya çıkmaktadır. Sanki birinci mana, “bâ” harfinin isim kelimesine birleştirilmesiyle, ikinci mana ise Fatiha’daki “Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz” âyetiyle uyum arz etmektedir. “Allah” lafzına gelince, yüce yaratıcının özel ismidir. Rahmet kelimesinden türeyen rahman ve rahim isimlerinin aynı anlama geldikleri ifade edilse de müfessir Vâhidî’nin (ö. 468/1076) naklettiği üzere, biri diğerinden daha nazenin ve ince اسمان رقيقان أحدهما أرق من لآخر. veyahut اسمان رفيقان أحدهما أرفق من لآخر biri diğerinden daha nazik ve yumuşak iki güzel isim/sıfat olarak da tarif edilmektedirler. (Vahıdî, Tefsîrü’l-Basît, 1/461-462) Allah’ın rahman ve rahim olmasının anlamına gelince, hayrı dilemesi ve kullarına nimetler vermesidir. Binaenaleyh, rahman, kendisinden istenildiğinde veren; rahim, kendisinden istenilmediğinde ise kızandır, denilmiştir. (İbn Hacer, Fethü’l-Bari, 8/196-197)
Immanuel Kant
“Kritik”lerin yazarı, aydınlanma filozofu, ahlak felsefesi denilince akla gelen ilk isimlerden Immanuel Kant, 1724-1804 yılları arasında yaşamış bir bilgedir. Königsberg’te (Kaliningrad) doğup yine Königsberg’de vefat etmiştir. Hayatı boyunca Königsberg civarındaki bazı yerler haricinde başka herhangi bir şehre gitmeyen Kant, son derece titiz ve disiplinli bir hayat sürmüştür. O derece ki, Königsbergliler, saatlerini onun dinlenmek için evinden çıktığı gezinti saatine göre ayarlıyorlardı. Kant’ın sadece bir defa söz konusu saatte evinden çıkmadığı anlatılır ki, o da, eline yeni geçen, Jean-Jacques Rousseau’nun (ö. 1778) Émile ou De l’éducation adlı kitabını büyük bir şevkle okuduğu gündür. Seksen yıla yakın bir ömür süren Kant, hiç evlenmemiş, kendisini ilme vermiştir.
Kritik der Reinen Vernunft (Saf Aklın Kritiği) (Riga 1781) ve Kritik der Praktischen Vernunft (Pratik Aklın Kritiği) (Riga 1788) onun önemli eserleri arasındadırlar. Diğer önemli bir çalışması ise, Friedrich Theodor Rink (ö. 1811) tarafından yayınlanan ve Kant’ın son çalışması diyebileceğimiz Über Pädagogik (Pedagoji Üzerine) (Königsberg 1803) adlı eseridir. Kitabın naşiri Rink, aynı zamanda Kur’ân’dan bazı bölümlerin neşrini Johann Severin Vater (ö. 1826) ile gerçekleştirmiş, “Kur’ân kritiğinden ne beklenebilir” diye tercüme edebileceğimiz “Was Steht von der Kritik für den Koran zu Erwarten” isimli bir makale yazarak büyük şarkiyatçı Hammer’in neşrettiği Fundgruben des Orients 1 (1809), 129-143, dergisinde yayınlamıştır. Rink’e göre, “kritik” kelimesi, Kur’an ilimlerinde tam olarak yerini almamış görünmektedir. Rink’in referans gösterdiği Hammer, “ilmü’n-nazar”, “ilmü’l-münâzara”yı “die kritik” olarak tercüme etmektedir. (bk. Kur’ân Araştırmaları ve Oryantalizm, s. 64, 74, 75) Über Pädagogik adlı eserin biri Almanca aslından diğeri İngilizceden yapılmış Türkçe iki çevirisi bulunmaktadır.
Kant ve Besmele
Burada esas üzerinde durmak istediğimiz konu, hakkında makaleler yazılan “Kant ve Besmele” meselesidir. Meselenin aslı ise, Kant’ın, 1755 yılında yapmış olduğu doktora tezinin/diplomasının üzerinde besmelenin yazılmış olmasıyla alakalıdır. “Kant ve Besmele” adlı müstakil bir makale yazan ve başta Kur’an’ın Almanca’ya çevirisi olmak üzere Kur’ân hakkında pek çok araştırmaya imza atan Hartmut Bobzin’e (1946-) göre, o günkü teamül gereği matbaacının marifetiyle diplomanın üzerine besmele yazıldığı belirtilse de kanaatimizce bu, konunun önemini azaltmamaktadır. Bobzin’in çalışmasında verdiği örneklere bakılırsa farklı yazarların eserlerinin kapağında besmelenin kullanıldığı görülmektedir. Kant’ın diplomasının üzerindeki besmelenin benzerinin başka çalışmaların kapak kısımlarında da kullanıldığı görülmektedir.
Başta Kant olmak üzere, Batılı pek çok yazarın çalışmalarda “Besmele” ve onun dışında bazı âyetleri motto olarak kullandıkları bilinmektedir. Burada yeri gelmişken şu soruyu sormadan da geçemiyoruz. Besmeleyle yazılmış eserlerin Kant’ın aydınlanmasında etkisi olmuş mudur? Kanaatimizce araştırılması ve cevap verilmesi gereken bir sorudur. Kant’ın kaleme aldığı eserlerle büyük bilgin Gazzâli’nin (ö. 505/1111) çalışmalarının karşılaştırılmalı olarak okunması halinde konunun aydınlanacağı kanaatindeyiz. Nedense Pratik Aklın Eleştirisi ile Gazzâlî’nin Hakikat Bilgisine Yükseliş adıyla Türkçeye tercüme edilen Meâricü’l-Kuds adlı kitabını birlikte okuduğumuzda aynı hisse kapılıyoruz. Yoksa Kant, Gazzâlî’nin büktüğü iplerin dokuyucusu olabilir mi?
Sözü, müfessir İbnü’l-Arabî’nin (ö. 543/1148), Gazzâlî ile bir buluşmasında aralarında geçen diyalogdan sonra Gazzâlî’nin söylediği şiirle bitirelim:
Ben Leylâ’nın ve Sa’dâ’nın hevâsını bırakıp uzaklaştım
İlk menzilin -azimet noktasının- düzeltilmesi için geriye döndüm
Şevk ve aşk bana nidâ ederek: “Dur! İşte
Sevdiğinin menzilleridir, yavaş ol, aşağıya iniver”, dedi
Ben onlara -O Bağdat’taki tâliplere- ince bir iplik büktüm
Fakat bu ipliğime bir dokuyucu bulamadım çıkrığımı kırıp attım.
Üzerinde Besmele-i Şerif’in yer aldığı filozof Immanuel Kant’a ait diploma.
The Garden of Besmeleh-Besmele Bahçesi (İstanbul: Boğaziçi Yayınları, 1998), s. 358.
Besmele örneklerini derleyen kitapta, Johann Wolfgang von Goethe’nin kendi el yazısıyla besmeleye de yer verilmektedir. Ayrıca görselde: “filozof Ernst Bloch’tan hediye. Gökhan Evliyaoğlu özel koleksiyonu” notu yer almaktadır.
Soru 1: Kab Cami Yardımlaşma ve Yaşatma Derneği nasıl kuruldu? Bu fikrin ortaya çıkış sürecini anlatır mısınız?
Öncelikle, insana hizmet etmenin en büyük sorumluluklardan biri olduğuna inanıyoruz. Kab Cami, sadece bir ibadethane olmanın ötesinde, toplumsal dayanışmanın merkezi olmalı düşüncesiyle yola çıktık. Çevremizde, özellikle soğuk kış günlerinde, evsiz vatandaşların zor durumda olduğunu gördük. Onların yalnızca bir öğün yemeğe değil, rehabilitasyona, sıcak bir ortama ve topluma yeniden kazandırılmaya ihtiyaçları olduğunu fark ettik. Bu yüzden Kaab Cami Yardımlaşma ve Yaşatma Derneği’ni kurarak, yardımlaşmayı kurumsal bir yapıya taşıdık.
Soru 2: Derneğinizin temel faaliyetleri nelerdir?
Dernek olarak öncelikli amacımız, evsiz ve yardıma muhtaç insanlara sıcak yemek, barınma ve rehabilitasyon imkânı sunmak. Günlük olarak camimizde sıcak yemek ikram ediyoruz ve onların temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Bununla birlikte, sadece kısa vadeli yardımlar yapmak yerine, uzun vadede insanları topluma kazandırmayı hedefliyoruz. Psikolojik destek, meslek edindirme çalışmaları ve barınma imkânları oluşturarak, evsizliği kalıcı olarak çözmek istiyoruz.
Soru 3: Yardım faaliyetlerinizi nasıl sürdürülebilir hale getiriyorsunuz?
Bu konuda en büyük destekçimiz hayırsever vatandaşlarımız. Gıda bağışları, maddi destekler ve gönüllü katkılar sayesinde hizmetlerimizi büyütüyoruz. Aynı zamanda yerel yönetimlerle ve diğer sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yaparak, daha geniş bir kitleye ulaşmayı hedefliyoruz. İnsani yardım, sadece bir kişinin değil, tüm toplumun sorumluluğudur. Herkesin bu süreçte elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyoruz.
Soru 4: Toplumdan nasıl bir destek bekliyorsunuz? İnsanlar bu projeye nasıl katkıda bulunabilir?
Her şeyden önce, farkındalık oluşturmak çok önemli. Çevremizde zor durumda olan insanlara duyarsız kalmamalıyız. Bize destek olmak isteyenler, gıda bağışı, nakdi yardım veya gönüllü hizmet yoluyla katkıda bulunabilirler. Küçük bir destek bile bir insanın hayatını değiştirebilir.
Ayrıca, özellikle işletme sahipleri ve iş insanlarından destek bekliyoruz. Evsiz vatandaşların kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için istihdam olanakları oluşturulması büyük bir adım olacaktır.
Soru 5: Gelecekteki hedefleriniz nelerdir?
Şu an için Kab Cami merkezli olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz, ancak ilerleyen süreçte bu modelin farklı camilerde de uygulanmasını istiyoruz. Hedefimiz, Türkiye genelinde camilerin birer sosyal destek merkezi haline gelmesi. Bunun yanı sıra, barınma imkânlarını daha geniş bir alana yayarak, kalıcı çözümler üretmek istiyoruz.
Son olarak, dernek olarak hiçbir ayrım gözetmeden herkesin yardımına koşmaya devam edeceğiz. Çünkü biz inanıyoruz ki, bir toplumun gücü, en zayıf bireylerine verdiği destekle ölçülür.
Bu röportajda toplumsal dayanışmanın önemine dikkat çekmek ve daha fazla insana ulaşmak istiyoruz. Umarım bu vesileyle daha fazla destek alır ve daha fazla insanın hayatına dokunabiliriz.
Soru 6 : Kaab Cami Yardımlaşma ve Yaşatma Derneği’ni hangi amaçla kurdunuz?
Kab Cami’yi sadece bir ibadethane değil, toplumsal dayanışmanın merkezi olarak görüyoruz. Özellikle İstanbul’un tarihi yarımada bölgesinde, evsiz ve ihtiyaç sahibi vatandaşların yemek, barınma ve rehabilitasyon gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bu derneği kurduk. Amacımız, yalnızca geçici yardımlar sunmak değil, insanları kalıcı olarak topluma kazandırmak.
Faaliyetleriniz neleri kapsıyor?
Her gün sıcak yemek ikram ediyor, kıyafet ve temel ihtiyaç desteği sağlıyoruz. Aynı zamanda, psikolojik destek ve meslek edindirme programlarıyla, vatandaşların kendi ayakları üzerinde durmalarına yardımcı olmayı hedefliyoruz.
Toplum size nasıl destek olabilir?
Hayırseverlerimiz, gıda ve maddi bağış yaparak ya da gönüllü olarak bize katılarak destek olabilirler. İş insanlarının evsiz vatandaşlara istihdam fırsatları sunması da büyük bir katkı sağlayacaktır.
Gelecek hedefleriniz neler?
Öncelikli hedefimiz, İstanbul’un tarihi yarımadasında daha fazla ihtiyaç sahibine ulaşmak. Uzun vadede ise, bu modelin farklı camilere yayılması ve camilerin birer sosyal destek merkezi haline gelmesi için çalışacağız. Çünkü inanıyoruz ki, güçlü bir toplum, en zayıf bireylerine sahip çıkan toplumdur.
Çocukların okul öncesi eğitimlerine katkı sunmak ve çalışan ailelerin günlük yaşamına katkıda bulunmak amacıyla Eyüpsultan Belediye Başkanı Dr. Mithat Bülent Özmen tarafından hayata geçirilen Yuvamız Eyüpsultan Çocuk Eğitim Merkezleri’nin yapımı hız kesmeden devam ediyor. Bu kapsamda Akşemsettin Mahallesinde yapımı devam eden Çocuk Etkinlik Merkezi’nin inşaat çalışmalarında sona yaklaşıldı.
Eyüpsultan Belediyesi ilçede 1 olan çocuk etkinlik merkezi sayısını 9’a çıkarıyor. Başkan Dr. Mithat Bülent Özmen, söz verdiği gibi ilçede yaşayan vatandaşların çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri çocuk etkinlik merkezleri inşa ediyor.
Türkiye’de en çok Çocuk Etkinlik Merkezi inşaatı devam eden tek ilçe belediyesi olan Eyüpsultan Belediyesi, 9 merkezden Sakarya, Nişancı, Çırçır ve Esentepe Çocuk Etkinlik Merkezi için ön kayıt başvuruları alırken, Akşemsettin Mahallesinde yapımı devam eden Çocuk Etkinlik Merkezi’nin inşaat çalışmalarında sona yaklaşıldı.
Eyüpsultan’ın sosyal ve eğitim alt yapısını güçlendirerek yaşam kalitesini arttıracak Çocuk Etkinlik Merkez’leriyle donatmayı hedefleyen Başkan Özmen, “Yıl sonuna kadar toplam 9 Çocuk Etkinlik Merkezimizi hizmete sunacağız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Çocuk Etkinlik Merkezleri ile ilçemizdeki Çocuk Etkinlik Merkezleri sayısı 16’ya ulaşacak” dedi.
Biliyorsunuz eskiden düğünlerde gelinlere beşibiryerde takılırmış.Eskıden diyoruz çünkü bugünkü ekonomik şartlarda bu artık zorlaşmış durumda
Bu zamandada bu geleneği devam ettırebılenler vardır belkı
Peki neden 5 altın
3 deil 4 deil 6 deil 7 deil de
Çünkü bunun kökeni Türk mitolojisine dayanmakta
Eski türklerde (islamıyetten önce)düğünlerde takılan takılarda
aklımıza sadece altın gelmesin! en değerli taşlardan gümüşe kadar değişiklik gösterebiliyordu bu takılar. lâkin değişmeyen şey sayısı idi. ne dört ne altı, sadece beş. bu sayının neleri temsil ettiğini belirtmek gerekirse;
1) inanç: ilk sıradaki takı. en büyük boydaki altın, taş vs. zaten büyükten küçüğe gider ya da birincisi en büyük diğerleri aynı boyda olurdu. birincisi gök tanrı mânâsına gelirdi ve gelin hanımın her vakit bu inançla yaşaması temenni edilirdi.
2) devlet: gelin hanımın her vakit devletine, türk milletine sâdık kalması temenni edilirdi.
3) aile: daha önce de dediğim gibi aile çok önemliydi türklerde ve gelin hanımın her daim ailesine bağlı kalması temenni edilirdi.
4) töre: cesaret ve sadakati temsil ederdi. ayrıca geline bozkurt simgeli bir de taç benzeri bir takı hediye edilirdi.
5) ölüm ve sonrası: bu evliliğin ve aile birlikteliliğinin öbür dünyada da devam etmesi temenni edilirdi.
ve en güzel detay da bu taşların, altınların vs. dizildiği ip de artık adı her neyse ip, zincir vs. gelini temsil ederdi. yani bu temennilerin hepsini bir arada tutan gelin hanım idi.
işte beşi bir yerde geleneği böyle başlamış ve günümüze kadar ulaşmıştır.
tabi artık bu anlamlar unutuldu gitti…
Bizim batıl inanç diye bildiğimiz bır cok şeyin eski geleneklerde bir anlam ifade eden asil adetler olduğunu görüyoruz
Sultangazi Belediyesi, Ramazan boyunca Balkanlarda kurduğu gönül sofralarını bu kez Bulgaristan’ın Kırcaali şehrine taşıdı. Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun’un da katıldığı iftar programına soydaşlarımızın katılımı yoğun oldu. Sultangazi Belediyesi iftar sofralarını bu yıl Balkan ülkelerine taşıdı. Ramazan ayı boyunca sınırımızın kilometrelerce ötesinde soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Bulgaristan ve Yunanistan’da kurulan gönül sofralarında yüzlerce kişi Ramazan’ın bereketini birlikte paylaşıyor.
Başkan Dursun Kırcaali’de soydaşlarımızla bir araya geldi Gönül sofrası bu kez Bulgaristan’ın Kırcaali şehrindeki soydaşlarımız için kuruldu. İftar programına Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun ile eşi Tuba Dursun, Türkiye Cumhuriyeti Filibe Başkonsolosu Korhan Küngerü, Kırcaali Belediye Başkanı Erol Mümün, Bölge Müftü Yardımcısı Suray Mustafa, Sultangazi Belediye Meclis Üyeleri ve Kırcaali’de yaşayan soydaşlarımız katıldı. İftar öncesi Kur’an-ı Kerim tilaveti yapıldı ve tüm İslam Alemi için dua edildi. Salonu dolduran katılımcılar, ezanın okunmasıyla birlikte oruçlarını açtı.
“İstanbul’dan bu bölgeye gelen tek belediyeyiz”
Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun; “Bizleri bugün bu güzel sofrada, Ramazanın bereketli ve huzurlu sofrasında yalnız bırakmayan kıymetli hemşehrilerimiz, soydaşlarımız, hepiniz hoş geldiniz. Bizler bu sene ilk defa Evlad-ı Fatihan’da, hem Bulgaristan’da hem Yunanistan’da iftar sofraları kuruyoruz. Sultangazi Belediyesi olarak İstanbul’dan bu bölgeye gelen tek belediyeyiz. Kurduğumuz iftar sofralarında yüzlerce soydaşımızla bir araya geliyoruz. Bulgaristan ve Yunanistan’da 9 noktada iftar programları düzenliyoruz. Eğer İstanbul’a, Sultangazi’ye gelirseniz orada bir eviniz olduğunu, sizi sımsıcak karşılayacak insanlar olduğunuzu bilmenizi isterim. Gönül sofralarımıza misafir olduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum” dedi.
“Gönül Sofralarında iftar buluşmalarımız devam edecek”
Sofya ve Filibe’nin ardından bu sefer Kırcaali’de iftar sofrası kurduklarını belirten Belediye Başkanı AbdurrahmanDursun, Ramazan boyunca gönül sofralarının kurulmaya devam edeceğini söyledi. Başkan Dursun; “Bu kıymetli organizasyonda emeği geçen, bizlere yardımcı olan Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’ne ve Bulgaristan Cumhuriyeti Müslümanlar Diyaneti Başmüftülüğü’ne emeklerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Osmanlı döneminin izlerini hala barındıran Evlad-ı Fatihan diyarında Ramazan boyunca soydaşlarımızla birlikte gönül sofralarında beraber olmaya devam edeceğiz” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.