DOLAR

36,4525$% 0.09

EURO

39,4673% 0.3

STERLİN

47,1201£% 0.26

GRAM ALTIN

3.403,52%-0,52

ONS

2.902,61%-0,65

BİST100

10.238,83%0,49

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AZ BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

BAŞÖRTÜSÜ – TÜRBAN – ÇARŞAF

Atatürk’ün gençliğe hitabesinde ne diyor,

“………….. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! (1927) “

Her ne hikmetse onun bu söylemini hiçbir zaman unutmadım ve unutmayacağım. Sanki ileriyi önceden görmüş ki, bunları söylemiş.

Neyse konumuz bu değil, gelelim konumuza.

Atatürk Cumhuriyeti ilan ettiğinde medeniyetin, ilimin, bilimin ve liyakatin önemini çevresine öyle benimsetmiş ki, çevresini de bu yönde insanlarla oluşturmuş ve halkada bu düşünce yapısını benimsetmişti.

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında şeriat ve din ağırlıklı olan ulema ve yobaz düşünceler geri plana itilmiş ve halktan artık rağbet görmez hale gelmişlerdi.

1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile hazırlanan ilk anayasanın içeriği resmi olarak “ başörtüsü “ yasağı getirmiyordu. Resmi kurumlarda çalışanlar ise neredeyse yok denecek kadar azdı.

Ta ki, 1950 lerde yani Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet paşa tarafından çok partili sisteme geçilmesinden sonra kurulan diğer partiler sırf oy uğruna dinci ve din ağırlıklı söylemler ve icraatlar savunan şahsiyetleri partilerine katmaları sonucunda kaçınılmaz olarak başörtüsü ve türban da tartışılmaya başlanmış oldu.

Başörtüsü yasağının kırılma noktaları ise, 1980 askeri darbesi ile 28 Şubat süreci olarak da bilinen askerin 1997 yılındaki siyasete dolaylı müdahalesi olarak tanımlamak mümkündür.

Muhafazakâr AK Parti hükümetinin iktidara gelmesi de bu görüşün yaygınlaşmasını sağladı. Bu yasağın en fazla mağduriyet ve tartışmaları üniversitelerde oldu ve bunun sonucunda da türbanın eğitimli gençlerin taktığı simge, başörtüsü ise eğitimsiz kırsal ve yaşlı annelerin taktığı simge olarak tanıtıldı. Bu sadece bir yanıltmaydı.

Şunu kesinlikle ayıt etmekte fayda olacağını düşünerek Başörtüsü – Türban ve Kara Çarşaf’ ı birbirinden ayırt etmekte fayda olacağını düşünüyorum.

Türban, bir politik düşünceye hitap eden bilincin eseri olup bir simgedir ve takıldığında çıkartılmaz. Ancak başörtüsü ise bize annelerimizden gelen bir gelenek veya bir alışkanlıktır. İster takarsın, ister çıkartırsın. Toplum içinde dikkat çekmezsin.

Türban Türkiye’nin laiklik düzenine emperyalistler tarafından yapılan bir darbe olarak düşünmek gerekir. Çünkü 1999 yılında bir Amerikan vatandaşı olan ve bunu gizleyerek ilk türbanlı Milletvekili olan Fazilet Partili Merve Kavakçı’nın meclise gelerek düzene karşı çıkma çabası o zamanki hükümet tarafından karşı çıkılarak yemin ettirilmeyip aynı zamanda da vatandaşlıktan çıkarılmıştı. Bu bir Amerikan emperyalizminin ilk provası olarak adlandırılmalıdır.

AK Parti’nin 2002 yılında iktidara gelmesiyle birlikte türban hassas bir konu olsa da herhangi bir değişiklik olmadı. Ta ki, 2007 yılında YÖK Başkanlığı’nın rektörlere gönderdiği talimatla türban ve başörtüsü yasağı uygulamadan kalktı.

 O zamanlarda Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın “ demokratikleşme paketi “ adı altında 01 Ekim 2013 yılında çıkartılan yasa ile 5. Maddesindeki Kılık Kıyafet Yönetmeliği değiştirilerek türban ve başörtüsünün önü açılmış oldu. Sadece askerler, emniyet mensupları, hâkimler ve savcılar bu düzenlemenin dışında tutuldu. Sonunda bu da belirlenen belli kurallar çerçevesinde bu uygulama mahkeme kararları ile aşılmış oldu.

Bu düşünce yapısı ile ilgili laiklik ilkesi, toplumun kimi kesimlerince benimsenirken, bazı kesimler buna tepki göstermiştir. 2017 yılında uluslararası bir şirket tarafından (%1.97 hata payıyla) yapılan ankete göre Türk halkının %70’i Türkiye’nin laik bir devlet olmasını desteklediklerini %24’ü ise buna karşı olduklarını belirtmiştir.

Şuan eğer bu uygulamanın belli bir düzene oturtulmaması durumunda gelecek başörtüsü ve türbanı geçip KARA ÇARŞAFA kadar ilerleyecektir.

Şahsım olarak örtülmeye karşı değilim ancak siyasi bir düşünceye yönelik kapanmaya karşı olduğumu belirtmekte fayda olacağını düşünüyorum. Çünkü, belli bir siyasi düşünceye sahip kapanmış kişiler doktor, hakim, avukat gibi tarafsız mesleklere sahip olmaları halinde halk arasında ayrıcalıklı olacaklardır.

Bu meslekleri seçecekler için söylüyorum değer mi buna? 14.03.2022

NEJDET DERİCİ
Latest posts by NEJDET DERİCİ (see all)
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

TÜRK TELEKOM KAMULAŞTIRILIYOR

ZAFER PARMAKSIZ EMRE ÇARŞIM

HIZLI YORUM YAP