34,7999$% 0.27
36,8294€% -0.07
44,4413£% -0.01
2.942,59%0,29
2.631,51%0,02
10.081,00%1,46
Datça için yaklaşık iki yıldır masa başında 4 aydır da bizzat alandayım. Reşadiyeli Saniye öğretmenin dediği gibi “Datça için çok iyi çalışmışsın” diyen ciddi bir kalabalığın teveccühünü gördüm. O yüzden ruhsal olarak huzurlu fiziki olarak da zindeyim. Datça Yarımadası, köyleri, mahalleleri ve bizzat kent merkeziyle insanı çok farklı kültürlerle buluşturan bir coğrafya. Benim için çok önemli. Duygu olarak böyle kalması ama dünyadaki gelişmelere uygun olarak kendi coğrafyasının parmakla gösterilen kartpostal kenti olması için çabalıyoruz. Bu çağa yakışmayan, çaresizliği kabul etmiş ve yarına endişeyle bakan bir Datça’yı tarihe teslim edip biz yarını mavisiyle, yeşiliyle, beyazıyla, insanıyla, hayvanıyla, bitki ve eşyasıyla kucaklayacak bir Datça modelini halkımızın hizmetine sunmaya hazırlanıyoruz…
Vallahi oldu dersem yalan olur. Şaşırdığım oldu daha çok. Ben belediye seçimlerini bir politik seçim olarak görmediğim için karşı taraflardan gelen politik ithamları zaten elimin tersiyle itiyorum. Çağımız bilgi çağı ama dezenformasyon hala politikanın vazgeçilmez silahı. Yalanla ya da iftirayla yapılan siyaset yatsıya varmadan sönen mum misali sadece onu tutan eli yakar. Öyle de oldu. Mağdur bırakıldığım tüm anlarda gülüşerek karşılığını aldı herkes. Hakikat bir tanedir ve üzerinde oynasanız bile ona giden yolu değiştiremezsiniz. Mazisi temiz, kitlelerin düşmanlığını kazanmamış, herkesle barışık, her görüşe saygılı bir gazeteci ve bilim insanıyım ben. Benim için üretilen her söylentiye somut delil ve bilgiyle yaklaşınca karşı tezleri çaresiz bırakıyoruz. Bu millet çarenin kimde olduğunu çok iyi bilir. Aklıyla sınanmayacak kadar kültürlü, birikimli ve kadim bir halk yaşıyor Datça’da. Yanıtı onlar verecek zaten!
Ben gizli ajandaları olan bir insan değilim. Heybemde Datça için iyi çalışılmış, ön hazırlıkları yapılmış, taşın altına el konulmuş projelerle geldim. Her anlattığım insanları şaşkınlığa uğrattı. Hayal dünyasının büyüklüğü yapacaklarının da büyüklüğünü gösterir. Kaynak sorunu olmayan hatta kendi kaynaklarını doğru kullanarak halkın üstünden yük alan, hizmeti parayla vermeyen bir belediyecilik nasıl olurmuş insanlar gördü. Daha yarışın içindeyken Datça’nın temel bir kaç sorununa yönelik çalışmalarım ve başarılarım oldu. Halk bunu görüyor. Çalışanla, çalışanı kopyalayanı ayırt ediyor. “Bu seçimin oturup mevki beklemeyeni ve en çok çalışanı sensin” diyor insanlar. Halkın gözünden ve terazisinden kaçıramazsın hiç bir şeyi. Proje ve vizyonumuzun bazı örneklerini resmen kopyalayıp kendi projeleri gibi anlatmaya çalışanlar gelip benden rica etselerdi çok daha detaylı ipuçları verirdim. Datça insanının karşısına olmadık vaatlerle çıkan herkese basit bir sorum var; “Nasıl yapacaksın?” beni de ikna et de inanayım…
“Falanca parti için çalışıyor”, “Seçime on gün kala çekilecek”, “Seçimden sonra kazanırsa falanca partiye geçecek”, “Arkasında İktidar kaynakları var”, “Kazanırsa Datça’yı medyatiklere satacak”, “Oy bölecek” gibi ithamlar da vardı…
Seçime on gün kala meselesinin içindeyiz ve ben işimin başındayım. Benim çekilmem sadece Datça’ya zarar verirdi ki bu yalanı üretenler matematik bilgisinden bile habersizdi. Neyse; Falanca parti için çalışma safhasını çoktan geçtik çünkü bir parti teşkilatından çok daha tatmin edici ve gücü kolektiften alan bir yapımız var. Ben kimsenin hakkını yemem ama Datça için ürettiğim hakkı da kimseye yedirmem. O yüzden kampanyamın her anında rakiplerimi incitmemeye, bize saldıranlara daha çok çalışarak yanıt vermeye çalıştım. Oy bölünmesinden korkanlar kendi konfor alanlarının bozulmasından en çok korkanlar ve bu sistemli bir iftira. Ben her zaman oy bölmeden, tam tersine birleştiren olarak yola çıktım. Siyasetin her yelpazesinden çaresiz hisseden, aday profilinden tatmin olmayan, Datça’nın iyiliğini ve refahını önemseyen, böyle gelmiş böyle gidecek diye düşünmeyen umutlu, çalışkan ve memleketi için elini taşın altına koyan herkesle hareketimizi güçlendirdim. Datça kolektifi daha sandığa gitmeden oluştu. Hatalarımız da oldu ama hemen özeleştiri yaparak en doğrusunu bulmaya çalıştık. Bu dakikadan sonra ancak bizim oyumuzu bölecek ya da çalacaklar var. Ha, bu yoldan dönmem için gelen kirli teklif ve baskıları elimin tersiyle de ittim. Kimseyi küçük düşürmek, koca kurumları zan altında bırakmak istemem ama hepsini 1 Nisan sabahı Belediye Başkanı olduğum zaman Datça halkına açıklayabilirim. Ya da işimize odaklanırım. Datça’nın dedikodu üretenlerle, “Yapacağım” deyip hiçbir şey yapmayanlarla kaybedecek bırakın beş yılı, beş saniyesi bile yok!
Kampanya için ürettiğiniz sorun ve çözüm videoları izlenme rekorları kırdı. Bu dolaylı da olsa Datça’nın hemen her kesimde ciddi bir reklamı anlamına da geldi sanırım…
Aynen öyle. Sadece Datça lehine halkın cebinden bir kuruş almadan 20 Milyon TL değerinde bir reklam eşdeğeri oluşturduk. 30 milyon kişiye eriştik. Allah için soruyorum, hangi aday yapabilirdi bunu. Bir de kabul edelim ki, Badem Çiçeği Festivali bile tüm zamanların en kalabalık festivali haline ”Datça neresi?” diyen kitlelerin katılımıyla gerçekleşti. Bunda elbette benim yürüttüğüm kampanyanın, katıldığım programların, sosyal medyada gördüğümüz teveccühün büyük katkısı var. Ama bunlara tamamen fragman gözüyle bakmak lazım. Başkan seçildiğimde Datça Türkiye’nin en çok konuşulan ama hiç bozulmayan tek turizm, tarım ve festival kenti olacak. Sorunları halka aksettirmeden yerinde çözecek ve geriye, yaşamaktan onur duyduğumuz bir kent kalacak. Bizden 2500 yıl önce kendi coğrafyasına başkentlik yapmış bir uygarlığı UNESCO, Avrupa fonları, Dünya Bankası Hibe Fonları, Yerli Fon ve merkezi hükümetten aldığımız refah pay ve ödeneklerini yükselterek yapacağız. Datça artık “kasada para yok o yüzden hizmet de yok” diyen zihniyetin elinde oyuncak olmayacak. Hangi parti olursa olsun, Datça için iyi bir şey istiyorsa, getirirler projelerini onlar için de koştururuz. Benim kimseyle bir problemim olmayacak. Meselem Datça çünkü!
Yol yapmadan hemen önce alt yapıyı tamamen toprağın altına indireceğim. Elektrik, su, kanalizasyon, iletişim şebekeleri yerin altında olacak ve üstüne de artık bozulmayacak, köstebek yuvasına dönmeyecek dayanıklı yollar yapacağım. Her mahalle ya da köyün özgün dokusuna dönerek yapacağım o yolları. Zamanında ilaçlama, her metrekaresinde aydınlatma, kanalizasyon kokmayan meydanları, hastalıklı virüs, bakteri ve kimyasala boğulmamış sahilleri olacak. Halk her sahilden denize girerken sahil işletmeleri olması gereken yere çekilip yine turizm ve ticaret için çalışacaklar. Ama öncelikle depremselliği ve Akdeniz mimarisini önceleyen bir imar modeli plan oluşturacağız ki o hazır. Yıkım kararı alınmış çok sayıda bina var. Bunlar için yeniden düzeltme imkanı var mı; önce hukuka sonra bilime danışacağız. Barınma hakkına sahip çıkarken Datça’nın kaçak yapılaşmasının önünde duvar gibi dikileceğiz. 13 ayrı model turizm ile Datça tarımını ve turizmini bütünleşik yapıda ayağa dikeceğiz. Turizmi dört aya sıkıştırmayıp, 12 ay güneş alan beldemize kesintisiz, yılın tamamına yayılmış ve denetimli bir turizm hediye edeceğiz. Coğrafik yapımıza sahip çıkarak rantiye hesabıyla yapılmış şantiyeleri yıkıp geçeceğiz. Ama en önemlisi Datça’nın suyundan elektriğine kadar kesintisiz, temiz ve çevreci bir modellemeyi derhal hayata geçireceğiz. Güneşimiz var, rüzgarımız var, suyumuz var, tarihimiz var, kültürümüz var, çaresizliğimiz yok!
Benim en çok güldüğüm bir takım çıkar çevrelerinin “Televizyoncu belediyecilikten ne anlar?”, “Belediyecilikle ilgili bilgisi yok” kapsamında fıkra gibi soruları. Şöyle söyleyeyim. 40 yıllık medya okur yazarlığının yanı sıra siyaset gazeteciliği yaptım. Hayatta en çok Belediye Başkanı tanıyan ve hizmetlerini haber yapan bir insanım. Bunun yanı sıra hayatımın büyük kısmı bilim insanı olarak geçti. Liderliği çok iyi bilirim. İnsan çalıştırmayı da öyle. Ben bizzat Datça ve Datça yerleşikleri tarafından kurduğum bilgi, birikim, belediyecilik hakkında alkışlanmış pratiği olan çok değerli bir kadroyla yönetime soyunuyorum. “Bir muhasebeci ya da hekim belediyecilikten ne kadar anlar?” diye basit söylemlere de pabuç bırakmamalı kimse. Hukuktan, bayındırlığa, tarımdan turizme, kooperatifçilikten diplomasiye kadar işinde marka olmuş isimlerle belediye öyle bir yönetilir ki, sosyal medya üzerinden trollük yapanlara bile ayrım yapmadan hizmet götürür. Çalışma pratiğimi gördü insanlar. Belediyecilik pratiğini de on gün sonra görecek. Hal böyle olunca yetkinlik sorgulamak yerine hizmet önceliklerini sıralasalar kimse zaman kaybetmemiş olur. Belediyeyi kendi sorumluluk alanından yöneteceğim ki hesap sorulabilir ve hesap soran bir başkan olacağım. Bu arada isteyen büyükşehir de aidiyet hissettiği siyasal partiye, belediye meclisinde de yine aynı şekilde oy verebilir. Ben başkanlığa adayım. Belediye Meclis toplantılarını halkın önünde yapıp, halkın arasında yaşayarak, tüm dertleri bir orkestra şefi gibi en yetkin kadroları çalıştırarak çözeceğim. İnsan ayırmayacak, herkesin “Bizim Başkan Yapar” diyeceği bir yönetimin sembolü olacağım. Datça halkı kendi için en iyisini bilir. Ayrıcalıklı sınıflara son vereceğim, herkes eşit hizmet alacak ve bu yüzden biz kendini Datçalı hisseden tüm insanlar Gülüşe Gülüşe Kazanacağız!
Aslında en önemlisini en sona bıraktım sanırım. Tüm Belediye Başkan adaylarını halkın önünde bir araya gelerek, Datça’nın sorunlarını ve çözüm yaklaşımlarını tartışmaya ve yetkinliklerini kanıtlamaya çağırıyorum. Bu çağrıyı kabul edenler samimiyetlerini de göstermiş olacak. Bu çağrıyı çok kesin ve acil olarak yapıyorum. Kabul ederlerse en azından Demokratik bir testten başarıyla geçme şansı olur tüm adaylarımızın. Ne güzel olur ki bekliyorum!
Zafer Partisi Fatih Belediye Başkan Adayı Hande Karacasu,
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.