DOLAR

36,5842$% 0.05

EURO

39,7039% 0.09

STERLİN

47,1210£% -0.04

GRAM ALTIN

3.395,84%0,05

ONS

2.888,17%-0,01

BİST100

10.422,24%-0,81

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul KAPALI 14°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Güçlü olan ülkeler kendinden daha güçsüz olan ülkeleri ezebileceği ve istediklerini yaptırabileceği düzene “ EMPERYALİZM “ diyoruz.

Yapacağım açıklamalar ABD gibi küresel imparatorluğunu inşa eden ülkelerin hangi araçları ve güçleri ne şekilde kullandığını göstermesi bakımından önemlidir

Özellikle emperyalist güçler tarafından, 2.Dünya savaşı sonrası yenilgiye uğrayan ve geri kalmış ülkelere yardım amacı adı altında onlara kalkınmaları için finans problemini çözecek IMF ve Dünya Bankası gibi Ulusal Finans kurumları hayata geçirildi.

Ancak yardım edilecek ülkelerin stratejik konumu, önemli yer altı ve yer üstü kaynakları gibi potansiyel kaynaklar belli aranan koşulların başında geliyordu.

Bunun için emperyalist güçler öncelikle o ülkeye, konuya vakıf tecrübeli danışman firmaları göndererek fizibilite yaptırarak ülkenin ihtiyaçlarını belirlerler. Daha sonra ise bu projeyi hayata geçirecek siyasi kadro aranır. Ülkenin yöneticilerini şahsi menfaat karşılığında yanlarına çekmeye çalışılır. Şayet bunda başarı sağlanamaz ise o zaman onları halkın gözünde itibarsızlaştırmak için medya ve sivil toplum örgütleri devreye sokulur. Onda da başarılı olunamaz ise bu sefer devreye CIA denilen örgüt girer ve birçok ülkede gördüğümüz ve ülkemizde yaşadığımız ve hiçbir zaman ispatlanması mümkün olmayan kazalara dayalı ölümler oluşur. Daha sonra ise o emperyalist ülkeye yakın ve onun kuklası olan yöneticiler iktidara gelir. Yöntem budur.

Bu açıklamalar bize sanırım bazı geçmiş olayları hatırlatır gibi oldu. Sanki..

Bundan sonrası artık çorap söküğü gibi devam ediyor. Öncelikle ülke içindeki muhalif olabilecek kurumlar etkisiz hale getiriliyor, Örneğin ordu, sivil toplum örgütleri, muhalif gazeteler ve gazeteciler, akademisyenler ve de aleyhte konuşan herkes.

Artık bundan sonra ekonomik ambargo uygulamak amacıyla finans bölümüne geçiliyor.

Bunun için özelleştirme adı altında ülkenin bütün milli değerlerini, fabrikalarını, limanlarını, arsalarını, kurum ve kuruluşlarını çok uluslu emperyalist devletlere ait şirketlere satılır. Bu sayede satılan yabancı bankalar aracılığıyla o kendi otomobilini üretemeyen ülkeye kredi verilerek otoban yaptırılır. Daha sonra ise gene bankalar aracılığı ile o ülkenin halkına düşük faizli araç kredisi adı altında borçlandırılarak araba almalarını sağlanır ve böylece otoban için verdikleri krediye faiziyle birlikte geri alınır.

Gene ülkeye kredi adı altında borç verilerek tüneller, köprüler, hava limanları, sanayi alanları, enerji santralleri gibi halkın hiçbir zaman işine yaramayan betona yatırım yaptırılır. Genellikle de bu ihaleler kendi şirketlerine veya ortakları olduğu Türk şirketlerine verilir. Böylece Türk şirketleri de bundan nemalanırlar. En acı tarafı ise verilen bu borç hiçbir zaman hazineye girmez.

Bu büyük alt yapı projeleri GSMH artışına önemli bir katkı sağlasa da, mutlak değer artışı olarak aldatıcıdır. Ancak istatistiklere göre büyüme gözükse de bu bir suni büyümedir. Bu da ekonominin aldatmacalarından birisidir. Bunu ekonomistler dışında kimse okuyamaz.

Şuana kadar her şey tıkırında gitse de iş borcun geri ödenmesine gelir.

Ülkede yatırımın olmadığı ve katma değerin yok olduğu bir ortamda sadece elde vergiler kalmıştır ki, o da dış borcu ödemeye yetmemektedir. Böylece artık borcu gene dünyanın en büyük faizini ödeyerek borçla kapatma yöntemine gelinir.

Sonuç artık ödemekte zorlanılan borcun ödenebilmesi için emperyalist ülkelere taviz vermelere gelir. Artık onlar isteyecek biz vereceğiz. Kaçarımız yoktur.

Bize, “ borcunuza karşın yeraltı ve yer üstü kaynaklarınızı verin veya işgal ettiğimiz veya edeceğimiz ülkelerdeki askeri birliklerimize destek olmak amacıyla askerlerinizi gönderin. Enerji ve su santrallerini özelleştirme adı altında bizim şirketlere satın, bizim yaptığımız yatırımlara karşı dövize endeksli garanti ödemeleri verin “ gibi dayatmalarla ülkeyi ele geçirirler.

Sonuç olarak dışarıda alınan yardım amaçlı borçlar bugünün insanlarını ve gelecekteki çocuklarını, torunlarını yıllarca rehin altında tutarak zengini daha çok zengin fakiri ise daha çok fakir edecektir ve etmeye devam etmektedir.

Bu anlattıklarım sanırım sizde bir çağrışım yaptığına inanıyorum. 01.02.2022

YAPILACAK İLK SEÇİMDE ARTIK SÖZ MİLLETİDİR.

NEJDET DERİCİ
Latest posts by NEJDET DERİCİ (see all)
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

SON HAYKIRIŞ

ZAFER PARMAKSIZ EMRE ÇARŞIM

HIZLI YORUM YAP