34,5885$% 0.13
36,2953€% 0.77
43,5924£% 0.58
2.963,41%-1,38
2.667,49%-1,41
%
Paralı asker kavramı Ortaçağ Avrupası’nın uzak olmadığı bir olgudur. Krallıklar egemenliklerini asil seçilmişler olan aristokrasi ile paylaşırken, aristokratların ortak noktası üst rütbeli asker olmalarıdır. Rütbenin liyakat yerine kan bağı ile kazanıldığı toplumsal ortamda sıradan askerler ise soyluların soyluluk derecesine göre istihdam edilirdi. Burada derecesi büyük olan, daha fazla askere sahip olandı. Bu nedenle asker, Kral hatta Devletten evvel egemenliğini kabul ettiği asilzadeye bağlılık göstermekle mükellefti. Birkaç dalga halinde tekrarlanan Haçlı Seferlerinin belki de en temel başarısızlık sebebi kutsal emanetler uğruna fetih kardeşliği değil, altın, ganimet, şarap arzusuyla tutuşmalarıdır. Sosyal sebeplerden patlak veren Orta Sınıf isyanı olarak adlandırabileceğimiz Fransız İhtilalı Liberalizm ile Ulusal duyguları da beraberinde getirdi. Zira o dönemde liberal demek Milliyetçi demekten başka birşey değildi. Milliyetçilik ortak değerlerin yoğurduğu bir Millete hizmet ediyorsa bu kavramın somut temsilciside ancak maneviyattan beslenecek olan Yurttaş Orduları olacaktı. Para değil mecburiyetin esas olduğu bu sistemin ilk meyvesi şaşırtıcı biçimde 1792 Valmey muharebesinde alındı. Fransızlar yeni ordularıyla İngilizleri mağlup ettiğinde yeni ordu model oldu. Zaten Napolyon’un vereceği son şekil ile yazılı kaidelere bağlanan askerlik sistemi artık gözdeydi.
O tarihte doğaldır ki Devletin en büyük geliri fütuhattır. İşgal, yeni vergisel gelirleri ve çeşitli zenginlikleri içerdiğinden savaş meydanı azami derecede mühimdir. Ordunun çokluğu ile övünmek parolası gayet doğaldır. Sanayileşme döneminde kalabalık ordu ne kadar mühimse 20.yüzyılda da aynı ehemmiyettedir. Çünkü cihan harpleri cephe ve gerisinde talimli ve kalabalık asker grupları bulundurmayı gerektirir. İkinci Cihan harbinden sonra silahlanmanın ve askerin önemi azalmaz. Ordular modern toplumun gereğine uygun olarak eskinin temel sınıfı olmaktan çıkarak sivil idarenin hakimiyetini kabul etmiştir fakat güvenlik politikalarında sivillerle mutabakat hususunda rakipsizdirler. Ne Polis ne İstihbaratçı ne başka bir Odak, Asker ve Askeri İstihbaratçı kadar önemli ve muhattap kabul edilir olamaz. Silah üreticileri sivil firmalar, lojistik ve tedarik hizmetlerinden memnundurlar ve muharebe sahalarında aktif güç olarak yer alabilmek gibi bir çabaları bulunmaz. İngiltere Ordusuna yardımcı, özellikle Ortadoğu ve Afrikada özel askeri gruplar görülsede 1960’lardan itibaren Amerikan menşeili şirketler özellikle Orta Amerika’da faaliyet göstermeye başlar. Fakat nicelik ve nitelik olarak bu şirketler çok cılızdır henüz önemleri kavranamamıştır. Özel Askeri şirketlerin güvenlik politikalarında temel aktörlerden bir tanesi haline gelmesi özellikle 1990lı yıllardır. Bu durumun gerekçeleri şu şekilde sıralanabilir;
1) 1970lerde başlayan Neoliberal dalga Latin Amerika’dan Avrupa’ya pekçok yere yayıldı. 1989 Berlin Duvarının yıkılması ve kısa bir süre sonra Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla tek hakim kalan Kapitalizm iyiden iyiye kendini gösterdi. Özelleştirme Devletin küçülmesiydi ve Devlet, Güvenlik dahil çoğu alandan kısmen çekiliyordu.
2) Kitlesel mukabele süreci yoğun askeri çabayı gerektirsede , yumuşama ve akabinde dağılma ile tek kutuplu dünya düzenine geçilmişti. Böylelikle 6 milyon asker işsiz kaldı. Abd ordusunun mevcudu iki milyon yüz binden, bir milyon dört yüz bine indi. Tek uğraşları askerlik olan askeri personelden hiç değilse başarılı olanlar kendi alanlarında bir şekilde istihdam edilmeliydi.
3) Teknolojik gereçlerde ilerlemelerde büyük ordular dönemini kapatmıştı. Yeni dönemin yeni savaş konseptine uygun küçük fakat düşük yoğunlu harpte uzmanlaşmış birlikler tesis ediliyordu. Asimetrik savaş tam da Özel Şirketlere uygundu.
1994 Ruanda soykırımı yaşanırken dünyanın bu faciaya müdahalede isteksiz tavrı Özel Ordulara duyulan önemi artırıyordu. 1996 yılında Siera Leonede yaşanan iç savaş ülkede seçim yapılmasını engelledi. Kanlı savaşta her gün onlarca kişi hayatını kaybetti. Siera Leone elmas madenleri sebebiyle komşusu Nijerya ise petrol rezervleri için mühim ülkelerdi. Bu coğrafyadaki istikrarsızlık zengin kaynaklarına sebebiyet verebilirdi. Siera Leone’ye müdahale önemli bir durumdu ve bunu Dünya Jandarması Abd yapabilirdi. Fakat Abd’de çoğu kişinin yerini bile bilemediği Siera Leone’ye asker gönderebilmek için öncelikle Kongre ondan da önemlisi iç kamuoyu ikna edilmeliydi ve bu açıkçası mümkün değildi. İşte Özel Askeri Şirketler bu durumlarda devreye girerler. Çünkü bu kuruluşlar şirkettirler ve talebi olan devlet ne zaman kendilerine sözleşme teklif ederse görevleri başlamaktadır. Anayasa, Kongre, Mahkemeler gibi kavramlar Askeri şirketler için geçerli olmadığından özellikle devlet mekanizması yerle bir olmuş Ülkelerin en çok tercih ettikleri “kurtarıcılardır” .
Nitekim Exotv Outcomes, Siera Leonede 36 Milyon dolar karşılığında, Birleşik Devrimci Cephe’nin ana karargahını tahrip ettiği gibi ülkede seçimlerin düzenlenmesine zemin hazırlayarak kendisinden istenileni yerine getirmiştir. Görevli diğer şirket CIC ise Siera Leone’de ki Nijerya birliklerinin ülkelerine dönmeleri için gerekli tedbirleri alarak hadiselerin Nijerya’ya sıçrama ihtimalini ortadan kaldırmıştır. Siera Leone örneğinde olduğu gibi bu şirketler özellikle Irak ve Afganistan’da Ulus inşaası projesinin temel argümanlarıdır. Suudi Arabistan, Hırvatistan, Kosova, Bosna Hersek gibi ülkeler ÖAŞ’lerden en çok istifade etmiş olanlardır. Bu şirketler tabiki yalnızca sahada yardımcı birlikler veya harp elemanları olarak görev yapmazlar. Lojistik, bakım ve onarım, psikolojik destek, askeri üslerin bakımı, siber savunma siber güvenlik hizmetlerinin kurulumu yönetimi eğitimi, askeri ve polisi modernizasyon, silahların kullanılması, uçuş liderlik yöneticilik emir komuta dersleri, istihbarat ve istihbarat yönetimi, istihbarat modernizasyonu, mayın temizleme, sabotaj pusu sorgulama teknikleri eğitimleri, psikolojik harp ve eğitimleri, askeri personel sağlık hizmetleri, uydu radar füze gibi son teknoloji cihazların üretim faaliyetlerinin yönetilmesi ve yönlendirilmesi eğitimleri, diplomasi gibi pek çok alanda hizmet verebilmektedirler. ÖAŞ’ler ile alakalı sınıflandırmalar olmakla beraber bu alanda çalışmalarıyla ünlü Peter Singer bu şirketleri;
Harp hizmeti veren ÖAŞ’ler
Askeri Danışmanlık şirketleri
Askeri destek şirketleri olarak tasnif eder. Tabi bu sıralamada ilk dikkat çeken Özel Güvenliğin dahil edilmemesidir. Zira bazı tasniflerde Özel Güvenlikte yer alabilir. Eğitimleri, görev sahaları ve görev içerikleriyle birlikte Özel Güvenliğin, ÖAŞ kapsamında değerlendirilmesi bizce de uygun değildir. Güvenlik firmaları genelde yerel mahiyetteyken silahlı olanları eğitimleri itibariyle şahıs ve bina korumasından mütevellittir. ÖAŞ’lerde koruma hizmeti verdiğinden Devletler genelde Özel Güvenlik firmalarıyla çalışmazlar.
Tabi bütün bunların yanında ÖAŞ’lerin dezavantajlarıda mevcuttur.
1) Sanılanın aksine dış kaynak kullanımı olan ÖAŞ’ler, maliyeti düşük değil bilhakis oldukça yüksektir. Irak’ta görev yapan bir ÖAŞ mensubunun maliyeti aylık en az 15.000 dolardır. Bu rakam aylık 45.000 dolara kadar çıkabilmektedir.
2) ÖAŞ’lerin hukuki tanımlarının belirsiz olması pek çok gayrı meşru hadiseyi de beraberinde getirmiştir.
3) ÖAŞ’ler neticede kâr odaklı müesseseler olduğundan kendilerini mevcut potansiyellerinden büyük lanse ederek müşterilerinin tercihlerini yanıltabilirler.
4) Kaostan beslenen bu şirketlerin yegane unsuru düzensiz, istikrarsız, düşük yoğunluklu harbin yaşandığı coğrafyalardır. Bu sebeble küresel sermayenin isteği her daim kaotik ortamların yaratılmasıdır. Bu durum da küresel barış tezinin en sert muhalifidir.
5) ÖAŞ’lerin işlevsel belirsizliği başka bir dezavantajdır. Bir hükümet ÖAŞ ile anlaşırken, hükümetin tehdid olarak tanımladığı paramiliter gruplarda ÖAŞ’leri kiralayanilir. Bu durumda ÖAŞ’ler personeli birbirleri ile mi çarpışacaktır?
ÖAŞler çağımızın mühim realitesidir. Neoliberal politikaların hakimiyetini arttırması ve liberal anayasalı devletlerin kamuoyu baskısından çekinmeleri ÖAŞ’lere duyulacak ihtiyacı ilerleyen yıllarda daha da artıracaktır.
Pekiyi, ÖAŞ’lerin Türkiye’de ki vaziyeti ne durumdadır? Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin hayata geçirdiği SADAT, ilk özel savunma ve askeri danışmanlık şirketidir. Asker ve polislere eğitim hizmeti veren şirket dünyadaki muadilleri ile karşılaştırıldığında daha çok yol kat etmesi gerekmektedir. Zaten Türkiye bu tip oluşumlara henüz hazır değildir. ÖAŞ’ler herşeyden evvel işsiz gençlerin umudu eğreti bir yapı olamaz. Bünyesinde görev yapacaklar eski asker, polis ve koruma memurlarından seçilmelidir. Türkiye bünyesinde yaratılacak bu şirketlerin Batılı rakiplerine paralel imkanlar sunulması sağlanmalıdır. Türkiye’de faaliyete geçecek bu şirketler ekseriyetle Asya ve Ortadoğu coğrafyasında faaliyet gösterecektir. ÖAŞ’lerin varlığı aynı zamanda güvenlik toplumunun doğmasına sebebiyet verecektir. ÖAŞ’lerin kurulmasıyla personel fazlalığından şişen güvenlik bürokrasisi kadrolarındaki kişiler istediklerinde tercihlerini şirketlerden yana kullanabilecekler ilk başta makul olabilecek bu gelişme sonralarında kamu güvenlik kadroları ile Özel şirket kadrolarının birbirlerini çekememe, sürtüşme, teknik ve fiziki takip gibi uygulamalara sebebiyet verebilecek tehlikeli vaziyetlere yol açabilir. Bu sebeble fikren ve sosyal zemin olarak Ülkemizde belki on belki de on beş yıl kadar süreyle ÖAŞ’lerin faaliyetlerini görebileceğimiz olasılığı çokta mümkün görülmemektedir.
Çorum’da FETÖ’den 19 polis şefi tutuklandı