34,5424$% -0.02
36,1823€% 0.45
43,6824£% 0.51
2.994,03%-0,37
2.691,24%-0,53
9.549,89%1,94
1998 yılı öncesine kadar ABD’ den Rusya’ya, Japonya’dan Asya ülkelerine kadar yaşanan ciddi ekonomik krizler, ülkemizde de ciddi şekilde mali darboğaz yaşatmaya başlatmıştır.
Ülke olarak bir yandan bu ekonomik sıkıntıları yaşarken diğer yanda da1999 yılında, önce Merkez Üssü Gölcük olan Marmara Depremi ile ve bundan birkaç ay sonra da Düzce Depremi ile ciddi derecede mal ve can kaybıyla sarsıldı. Bu depremler sonucunda yaşanan ekonomik kayıplarda zaten sıkıntıda olan ekonomiyi daha da zora soktu.
Çok büyük kayıplar yaşatan bu depremlerin ülkede yarattığı ekonomik kayıpları önlemek ve yaraları bir nebze sarmak amacıyla,
Bu Kanunun 8. Maddesinde ise,
Bu düzenlemeye göre 31.12.2003 yılına kadar olan geçerlilik süresi, 2005 yılında AKP iktidarı tarafından yapılan düzenleme ile31.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 5228 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39’uncu maddesine eklenerek kalıcı ve sürekli hale getirildi.
Adı Deprem Vergisi olarak da anılan bu Özel İletişim Vergisi bütçe gelirleri açısından önemli bir kaynak yaratmakta olup, son 20 yılda toplanan vergi ise 80 Milyar liraya ulaşmıştır.
Bugün ki iktidar ise, bununla da yetinmeyip, bütçe açığına katkı sağlaması açısından % 7,5 olan Özel İletişim Vergisini % 10 a çıkardı. Bunun anlamı ise, şuanda Korona virüs salgını dolayısıyla Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) yayınladığı verilere göre 4 kişilik bir aile evde günde ortalama 10 saat internet kullanmakta olup, bu ailenin bir yıllık haberleşme faturası 2020 yılında 3.736,00 TL. iken bugün bu artışla birlikte en az 4.381,00 TL. ye yükselecektir.
Özel TÜKETİM Vergisi ise, Avrupa birliği uyum yasaları görüşmelerinde gündeme gelmiş ve ilk çalışmalar 1993 yılında başlamıştır. Yapılan çalışmalar sonunda son şekli verilen kanun tasarısı 1996 yılında TBMM’ ne sunulmuştu. Yapılan görüşmeler sonucunda ise “ ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ “ 12.06.2002 tarih ve 4760 Sayısı ile kabul edilmiş ve 01.08.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.
Aslında bu verginin amacı, gelir elde etmekten ziyade sosyal fayda sağlamayı amaçlamaktadır. Bu sebepten lüks yaşam, gereksiz pahalı harcamalar, doğaya ve çevreye zarar ile bireylere zarar verebilecek ürünler için hazırlanan bir vergi türüdür.
Bireylerin fizyolojik gereksinmelerinin dışında olan Lüks araba, mücevherler, alkol ve sigara gibi harcama yaptığı ürünlerin tüketimini azaltmak ve tamamen ortadan kaldırmak amacıyla bu ürünlere eklenen vergidir.
Bu sebepten ÖTV tek aşamalı bir vergi olup, kanun kapsamında olan mallardan ilk olarak alandan tahsil edilecek bir harcama vergisidir. Malların el değiştirmesinde yani ikinci el mal alımında bu verginin alınması söz konusu değildir.
Bu Kanuna göre 4 ayrı tarifede yer alan ürünlerin vergilendirilmesi amaçlandı. Bunlar,
1 Sayılı Tarife,
– Akaryakıt ve Yağ Türevleri Vergileri (eski Akaryakıt Tüketim Vergisi yerine),
2 SayılıTarife,
–Taşıt Vergileri (eski Taşıt Alım Vergisi yerine)
3 Sayılı Tarife,
– Tütün ve Alkol Türevlerini Vergileri ( eski Ek KDV yerine),
4 Sayılı Tarife,
-Beyaz ve Kahverengi Eşyalar ve Türevlerini Vergileri (eski Lüks KDV yerine)
gelmiştir.
Özel Tüketim Vergisi, 28 maddeden oluşan bir kanun olsa da 19 yıllık AKP iktidarı zamanında bir çok defalarca değişikliğe uğrayarak listeye dahil olan mal listeleri giderek artmış ve de mevcut vergi oranları da artırılmıştır.
Özel Tüketim Vergisi, bütçe içinde olan tüm vergilerin içindeki payı % 20 civarında olup Gelir Vergisinden sonra tahsil edilen en yüksek vergidir. Bu vergiye Katma Değer Vergisini de eklerseniz tüm vergi gelirlerinin % 48 ini bu iki vergi oluşturur.
Ayrıca da malın cinsine göre de bu oran artabilir. Bu oranlar da bütçe gelirleri açısından vergi gelirleri içinde dolaylı verginin ne derece önemli olduğu ortadadır. Bu da Hazinenin ÖTV hasılatının Genel Bütçedeki Vergi Gelirleri arasında hatırı sayılır bir yer almakta olduğunu gösterir.
Bu Özel Tüketim Vergisinin kalıcı olarak getirilmesinin ne anlama geldiğini anlamak için aşağıdaki yıllara göre yapılan gelirlere bakmak yeterli olacaktır.
Son Dört Yılların ÖTV Tahsilatına Bakıldığında
( Bu ciddi düşüşte özellikle eşel mobil sistemi ile akaryakıttan alınan ÖTV’den vazgeçilmiş olması ve motorlu araç satışlarındaki düşüş çok etkili olmuştur.)
( 2020 yılı Bütçesinde 2019 yılı gelirinin % 20 artırılarak tahmin edildi.)
Özel Tüketim Vergisinin uygulamasına sadece otomobil üzerinden şöyle bir örnekle baktığımızda (2020 yılı baz alınarak),
ÖRNEK 1
Bir Aracın Vergisi Bedeli (1600cm3) 100.000,00 TL. olsun.
ÖTV Oranı % 45 45.000,00 TL.
Toplam Bedel 145.000,00 TL.
KDV Oranı % 18 26.100,00 TL.
Vergilerin Toplamı 71.100,00 TL.
Toplam Araç Maliyeti 171.100,00 TL.
( Araba motor hacmi yükseldikçe bu oran % 45, % 50, % 80, %130, %150, %170 ve %220 kadar yükseliyor.)
ÖRNEK 2
Bir Aracın Vergisi Bedeli ( 2000 cm3 ) 250.000,00 TL. olsun.
ÖTV Oranı % 220 550.000,00 TL.
Toplam Bedel 800.000,00 TL.
KDV Oranı % 18 144.000,00 TL.
Vergilerin Toplamı 694.000,00 TL.
Toplam Araç Maliyeti 944.000,00 TL.
Görüldüğü gibi otomobil alımında uygulanan bu vergi yükü otomobillerin motor hacmi yükseldikçe oranda ciddi bir şekilde artmaktadır. Uygulamada ise bu ÖTV bedeli mal bedeli ile toplanıp bunun üzerinde % 18 KDV alınmaktadır. Dünyada verginin vergisini alan tek ülkeyiz.
Dünyada otomobilde Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) olmadığından ÖTV’ nin KDV’ si olmamaktadır. Anayasamızın 7. Maddesinde yer alan “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. …… “ ilkesine göre bu yapılan uygulama adaletli ve dengeli bir maliye politikasına uymamaktadır.
Bu sebepten bu uygulamanın Anayasa Mahkemesince iptali gerekmektedir. Şayet iptal edildiği takdirde Özel Tüketim Vergisi sadece taşıtları kapsamayacağından akaryakıt, alkollü içki ve sigaralarda da iptal olacağından piyasa ciddi derecede ucuzlayacaktır.
Sadece akaryakıtla da kalmayıp akaryakıtla üretim yapan tüm mamullerde girdileri düşeceğinden piyasada ciddi derecede düşüş yaşanacak ve bu düşüş de ülke halkını refaha erdirecektir.
Ülkenin kalkınmasının yolu ÜRETİM dir. Üretim yapmadan halktan toplanan böyle dolaylı vergilerle devlet idaresi olmaz.
Sonuç olarak baktığımızda,
Devlet idaresi cesaret ister, riski göze almak ister, liyakat ister, çalışmak ister. Yoksa hiç riske girmeden bugüne kadar yapılmış milli değerleri, fabrikaları, toprakları, limanları vs. satarak ve ülke gider yükünün bir kısmını da halkın sırtına vergi yükü yükleyerek ülke idare edilmez.
Bu milletin önünden kimler geldi kimler geçti bunlarda geçer bir gün ama bugün ama yarın.
Ancak unutmaması gereken bir söz vardır, “Tencerenin düşüremeyeceği iktidar yoktur” bu söz asla unutulmamalıdır.
SÖZÜN BİTTİĞİ NOKTA