40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
7.021,00%0,34
28.001,00%0,34
3.335,67%0,36
10.222,02%-0,03
4782277฿%1.63469

Yeni Türk tasarımlarında ağaç, “axis mundi” ve yaşam kaynağı olmak üzere iki ayrı rol üstlenir. Dolayısıyla, bunun eski Türk toplumlarında da benzer olduğu ve kimi zaman pek açık seçik olmayan raporların bazen o şekilde, bazen de bu şekile yorumlanmış olduğunu varsaymak, bir tedbirsizlik olmasa gerek. Daha inandırıcı ve sağlam raporların varlığı, bu düşüncenin yerinde olduğunu ortaya koymaktadır:
Örneğin, Bronz ve Taş Çağına ait heykellere ilişkin ikonografik araştırmalar bizleri oldukça aydınlatmaktadır. Bazen aynı ağaç’ta her iki sembolik anlam bir araya gelir; ancak bazen de bilmediğimiz bir anlam taşıyabilir. Sözlük yazan isterse Kâşgarlı Mahmud gibi bilgili biri olsun, bu durumda haklı yere kendimize, sözlük yazarının yaptığı açıklamaya ne tür bir anlam yüklememiz gerektiği sorusunu sorabiliriz. Nitekim ona göre Türkler, Tengri (gök tanrı) adını, göze ulu bir ağaç gibi büyük görünen her şeye takarlarmış. Ulu ağaç daha sonraları Orta Asya’da bir dizi ağaç şeklinde karşımıza çıkar: yalnız ağaç, kurumuş ağaç ve yaşlı ağaç. Bu konuya İbn-Rustah tarafından değinilmiştir. Başka iletilerin daha kolay yorumlanabildiğim söylemek de mümkün değildir. Çinliler, Kırgızlardaki ağaç ve aynı zamanda Su kültüne dikkat çekerler. Gardizi değişik hayvanlarla bağlantılı olarak ağaç’tan söz eder. T’u-küelerin kaynağı hakkındaki bir Çin raporunda şüphesiz kozmik bir eksen bulmak mümkün: On eşinden çok sayıda oğlu bulunan birinci kralın ölümünün ardından, oğullar “ulu bir ağacın etrafında toplanıp şu kararı alırlar: ağacın yambaşında yapılacak yüksek atlama yarışında en yükseğe sıçrayan kral olacaktır”. Uygurların kurban adarken etrafında dolandıkları ağaç da bir eksendir. Oğuz Kağan Destanı’nda yaşam ağacı teması kozmik ağaç temasıyla karışmaktadır. Oğuz av sırasında bir gölün ortasında bir ağaç ve bu ağacın kovuğunda (qucaq) tanrısal kaynaklı bir kız görür. Oğuz onunla evlenir ve kız kendisine üç oğul verir. Ağacın bu kovuğu (qucaq) Uygur söyleninde geçen “dal”a benzer: bir ağaç üzerinde oluşan budak dokuz ay dokuz gün sonra yarılmakta ve beş çocuk dünyaya gelmektedir. Bunların en küçüğünün adı Buku’dur. Her ne kadar buradaki amaç belliyse de, ağaca düşen, ışığın devreye girmesi gök ile olan bağlantıyı çağrıştırmaktadır: Türk ve daha sonraki Moğol söylenlerinde, aynı ışık çadırın ortasındaki duman deliğinden içeri süzülür ve bu da yine kozmik bir eksen ifade eder. “Budak”ın (qabuq) oynadığı rolün oldukça deforme olmuş bir yansımasını Raşidad-Din Fadlallah ve Abu-‘l-Gazi Bahadur Han’ın Kapçakların kökeni üzerine yazdıkları raporlarda görmekteyiz. Hamile bir kadın doğurmak üzere bir ağacın kovuğuna sığınır. Kadının dünyaya getirdiği bebek, ağacın bir oğludur. Bitki-insan şeklindeki bu türeyiş ilişkisi, bitkinin evlatlarına bulunduğu çok sayıda tavsiye ve yaptığı konuşmayla sıkça vurgulanmaktadır.
Önemli Türk gruplarının ölülerini ağaç’lara asma geleneği, mutlaka yeniden doğuş ve aynı zamanda ölülerini göğe sunma ve onları göğe uzanan yola çıkarma umudundan kaynaklanmaktadır. Üstelik genel kanaatin aksine, eski dönemlerde bile kurban edilen atlar ağap’larm yüksek dallarına asılırdı. Ibn Fadlan bu konudan bahseder. Ölülerini toprağa verenler ise, ölüyü daha önce içi oyulmuş bir kütüğün içine yerleştirir ya da T’u-küelerin yaptığı gibi, ölünün ne zaman gömüleceğini belirleyebilmek için ağacın hangi durumda olduğu göz önünde bulundurulurdu: Eğer birisi ilkbahar veya yazın öldüyse, otların ve ağaç’ların yapraklarının sararması beklenirdi. Yok eğer kişi sonbahar veya kışın öldüyse, ağaç’lar yapraklanana ve bitkiler çiçek açana kadar beklenirdi. Diğer şeylerde de olduğu gibi ağaç’larınn birarada oluşu, başka bir deyişle koruluk ya da orman, onların numina (isim) olma karakterini vurgular. Sonraki dönemlerden çok sayıda kutsanmış orman olduğunu biliriz. En eski dönemde Ötüken elbette kutsal bir dağ idi, fakat aynı zamanda kutsal bir ormandı da, çünkü çoğu kez “Ötüken’deki kutsal orman” diye bahsi geçer.
JEAN PAUL ROUX


TÜRK MİTOLOJİSİ’NDE “KARTAL”
166 YILLIK TARİHİ ŞİLE DENİZ FENERİNİN “ŞİLE BEZİ SATIŞ OFİSİ” OLARAK KULLANILIYOR OLMASI İLÇEDE ŞAŞKINLIK YARATTI!..

Ümraniye Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Mehmet Özdil: 5.000 m²’lik Taşınmazlar Geri Alındı..

Moda Tasarımcısı Erol Albayrak “Moira by Urfa” Koleksiyonuyla Muhteşem Defileye İmza Attı..

Şile Belediye Meclisi Ekim Ayı İlk Oturumunda Borçlar ve Şile Bezi Festivali Tartışıldı

Down sendromlu sanatçı Madaslı’nın ‘Masumiyetin Kırmızısı’ serigisi Tekirdağ’da

LİSE ÖĞRENCİLERİNE KARİYER GELİŞİMİ EĞİTİMİ UZAY TEKNOLOJİSİYLE AKTARILACAK

Türkiye ile Bulgaristan Maçında Heyecan: 2026 Dünya Kupası Kritik Deplasman

ATEŞ TESİSAT KANAL GÖRÜNTÜLEME

BTP’nin 9. Olağan Kongresi şölen havasında geçti Hüseyin Baş: Bağımsız Türkiye salonlara sığmıyor “İstikbal biziz, biz geleceğiz” “Türkiye’nin terörsüz olması için demokrasisiz olması gerekiyormuş” “Vatandaşlık maaşını ilk 2004 yılında Prof. Dr. Haydar…

BTP 9. Olağan Büyük Kongresini 7 Aralık Pazar Günü Yapacak

Ekonomide Gerçek Dönüşüm Şarttır”

MEHMET BEKHAN: MİLLETİN İRADESİYLE YENİDEN İNŞA EDİLECEK BİR SİYASET DÖNEMİ BAŞLIYOR

Mustafa Sandal’dan Hüseyin Baş’a; Seviyorum seni adam!
Muhtarlık seçim sonuçları! Mahalle muhtarınızı nasıl öğrenebilirsiniz? Muhtarlık sonuçları sorgulama
OZAN AHMET TAŞKIN BİZ GELİRİZ DEVLET BEYİM,
Deva Partisi Sarı kart Gösterdi
Kastamonulu Şevket Doğan
AÇIZ AÇ
Ekotom Hastanesi Başhekimi çirkin olaya cevap verdi işte videonun gerçeği
Avrupa Birliği Gazetesi 232 Sayısı