34,5432$% 0.18
35,9876€% -0.69
43,3131£% -0.6
3.007,10%1,53
2.706,99%1,33
9.549,89%1,94
07 Kasım 2024 Perşembe
Türkiyede öyle şeyler oluyor ki cemaat dediğimiz kesimler bazı yerlere sızmış, Bazı sektörmelri ele geçirmiş durumda, neden ne için bilinmez cemaatlere inanılmaz güçler verilmiş kendi içinde hiraşik bir yapı kuran cemaatler, kendinden olmayan ve kendi kurallarına uymayan kim olursa olsun İpini çekiyor.
Bir çok sektörde söz sahibi olan cemaatler Devlet içinde de büyük yapılanmaya girmiş urumda Türkiyede yaşanan Darbe girişiminde bunu da gördük ancak bizlerin fark etmediği bir olay daha var. Bu cemaatlerin yapılnmasıda Cemaatcilikde bitmez Her yerinden cemaat tarikat fışkıran ülkemizde bazı cemaatler, Hükümet kurup Hükümet yıkıyor. Hali hazırda mevcut bu güçte olan cemaatler bazı sektörlerde kendini kanıtlamış durumda !!!
Cemaatlerin toplum içinde oynadığı roller, zaman zaman toplumsal yapı üzerinde karmaşık etkilere sahip olabilir. Bu gruplar, dini veya kültürel aidiyet temelinde bir araya gelmiş topluluklar olarak toplumun sosyal dokusunda varlık gösterirler. Ancak, bazen bu cemaatlerin liderlik veya yönetim kadroları, kendi ideolojik veya siyasi çıkarları doğrultusunda hareket edebilir. Bu noktada, cemaatlerin özellikle siyaset ve ekonomi üzerinde kurduğu etkinin, toplumda nasıl algılandığına dair pek çok farklı görüş bulunmaktadır.
Bazı eleştirmenlere göre, cemaatlerin gücünü aşırı derecede artırması, sosyal dengeyi ve hukukun üstünlüğünü zedeleyebilir. Bu durum, demokratik yapının işleyişini ve kurumların bağımsızlığını tehdit eden bir unsur olarak değerlendirilebilir. Örneğin, cemaatlerin çeşitli alanlarda yetki sahibi kişiler üzerinde kurduğu etkiler, liyakat ilkesinin yerini başka kriterlerin almasına yol açabilir. Kamu kuruluşlarında veya özel sektörde, cemaat bağlantılarının tercih edilmesi, yetkin kişilerin önünün tıkanmasına neden olabilir. Bu durum da sosyal adaletin zarar görmesine yol açabilir.
Cemaatlerin kendi iç disiplinleri ve kendine has kuralları vardır. Ancak, bu kuralların ve davranış modellerinin toplumsal yapıya etkisi konusunda şeffaf olunması önemlidir. Cemaatlerin toplum yararına hizmet etmekten çok kendi menfaatlerini ön plana aldıkları düşüncesi yaygınlaştıkça, toplumsal güven de azalabilir. Özellikle eğitim kurumları ve çeşitli kamu hizmetlerinde, cemaat bağlantılı yapılanmaların varlığı şeffaflık ilkesine aykırı bir görünüm sergileyebilir.
Sonuç olarak, cemaatlerin kurduğu oyunlar, toplumun genel refahını olumsuz etkileyebilir ve kamu düzeni üzerinde yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, cemaatlerin sosyal hayat içinde etkinliğini sürdürmesi için toplumun menfaatlerini gözetmesi, hesap verebilirlik ilkesini benimsemesi ve şeffaf bir yapı oluşturması büyük önem taşır. Sosyal dengelerin ve kamusal güvenin korunması için bu konuda denetleyici mekanizmaların daha etkin hale getirilmesi gerektiği söylenebilir.Türkiyede öyle şeyler oluyor ki cemaat dediğimiz kesimler bazı yerlere sızmış, Bazı sektörmelri ele geçirmiş durumda, neden ne için bilinmez cemaatlere inanılmaz güçler verilmiş kendi içinde hiraşik bir yapı kuran cemaatler, kendinden olmayan ve kendi kurallarına uymayan kim olursa olsun İpini çekiyor.
Bir çok sektörde söz sahibi olan cemaatler Devlet içinde de büyük yapılanmaya girmiş urumda Türkiyede yaşanan Darbe girişiminde bunu da gördük ancak bizlerin fark etmediği bir olay daha var. Bu cemaatlerin yapılnmasıda Cemaatcilikde bitmez Her yerinden cemaat tarikat fışkıran ülkemizde bazı cemaatler, Hükümet kurup Hükümet yıkıyor. Hali hazırda mevcut bu güçte olan cemaatler bazı sektörlerde kendini kanıtlamış durumda !!!
Cemaatlerin toplum içinde oynadığı roller, zaman zaman toplumsal yapı üzerinde karmaşık etkilere sahip olabilir. Bu gruplar, dini veya kültürel aidiyet temelinde bir araya gelmiş topluluklar olarak toplumun sosyal dokusunda varlık gösterirler. Ancak, bazen bu cemaatlerin liderlik veya yönetim kadroları, kendi ideolojik veya siyasi çıkarları doğrultusunda hareket edebilir. Bu noktada, cemaatlerin özellikle siyaset ve ekonomi üzerinde kurduğu etkinin, toplumda nasıl algılandığına dair pek çok farklı görüş bulunmaktadır.
Bazı eleştirmenlere göre, cemaatlerin gücünü aşırı derecede artırması, sosyal dengeyi ve hukukun üstünlüğünü zedeleyebilir. Bu durum, demokratik yapının işleyişini ve kurumların bağımsızlığını tehdit eden bir unsur olarak değerlendirilebilir. Örneğin, cemaatlerin çeşitli alanlarda yetki sahibi kişiler üzerinde kurduğu etkiler, liyakat ilkesinin yerini başka kriterlerin almasına yol açabilir. Kamu kuruluşlarında veya özel sektörde, cemaat bağlantılarının tercih edilmesi, yetkin kişilerin önünün tıkanmasına neden olabilir. Bu durum da sosyal adaletin zarar görmesine yol açabilir.
Cemaatlerin kendi iç disiplinleri ve kendine has kuralları vardır. Ancak, bu kuralların ve davranış modellerinin toplumsal yapıya etkisi konusunda şeffaf olunması önemlidir. Cemaatlerin toplum yararına hizmet etmekten çok kendi menfaatlerini ön plana aldıkları düşüncesi yaygınlaştıkça, toplumsal güven de azalabilir. Özellikle eğitim kurumları ve çeşitli kamu hizmetlerinde, cemaat bağlantılı yapılanmaların varlığı şeffaflık ilkesine aykırı bir görünüm sergileyebilir.
Sonuç olarak, cemaatlerin kurduğu oyunlar, toplumun genel refahını olumsuz etkileyebilir ve kamu düzeni üzerinde yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, cemaatlerin sosyal hayat içinde etkinliğini sürdürmesi için toplumun menfaatlerini gözetmesi, hesap verebilirlik ilkesini benimsemesi ve şeffaf bir yapı oluşturması büyük önem taşır. Sosyal dengelerin ve kamusal güvenin korunması için bu konuda denetleyici mekanizmaların daha etkin hale getirilmesi gerektiği söylenebilir.
Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milleti ve silah arkadaşlarıyla birlikte, dünyanın hiç beklemediği bir anda Milli Mücadele verip akılların almadığı bir zafer kazanarak, yağmalanan imparatorluğun küllerinden bir Cumhuriyet yeşertmiştir.
29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, Türk Milleti’nin geleceğini aydınlatmış, halkımızın kendi kendini yönetmesinin temelini atmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, kazandığı savaşlar ve kurduğu bağımsız Türkiye Cumhuriyeti ile aynı zamanda yeryüzündeki mazlum milletlere de ilham kaynağı olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyerek, Cumhuriyete ve milletine olan inancını ebedileştirmiştir.
Cumhuriyet sayesinde bugün halk çocukları ülke yönetiminde pay sahibi olabiliyor, lider seçilebiliyor, vatandaşlarımız da memleketi kimin yöneteceğine karar verebiliyor.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün milletine amaç olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için Cumhuriyetin kazanımlarını korumak ve pekiştirmek hepimizin görevidir.
Cumhuriyetin temel değerlerinden sapmadan, bilimin ışığında ilerlemek, ülkemizi daha çağdaş ve her konuda güçlü hale getirecektir.
Bu vesileyle; bizlere bir vatan bırakan ve onu Cumhuriyetle taçlandıran Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, şehitlerimiz ve gazilerimizi bir kez daha rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!
DEVLETİMİZ VAR OLSUN
MİLLETİ ZEHRLEYENLERİ ACİZ MİLLETE ŞİKAYET EDİYORLAR
Tarım ve Orman Bakanlığı her gün taklit, tağşiş ve sağlığı tehlikeye düşürecek gıdaları üretenleri ifşa etmeye başladı.
Milletin aklıyla dalga geçmek diye buna denir . Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bakanlığı Milletle resmen dalga geçmeye başladı. Meymiş Teşhir ediyor muş. Yahu Bu millet ne yapsın Senin teşhirini Serbest Piyasa ekonomisi var bu ülkede denetleme yok, Milletin işi Yok bir reyonun başına geçecek iki saat senin sitene girip bu ürün teşhir edildimi mi acaba deyip bunu mu araştıracak?
Satıcı kafasına göre zamlar yapacak ses yok, milletin alım gücü yok, sen ben satıcılara üreticilere ceza veriyorum alın sizi teşhir ediyorum diyorsun Ayıptır ya vallahi bu millete reva gördüğünüz bir gün ayağınıza dolanacak.
Sen bir bakanlıkken ve bütün yaptırım gücü elindeyken Aciz hiç bir şeyi olmayan bu millete nasıl bu kişileri şikayet edersin?
Madem Hile var hurda var. Kapat bütün işletmeyi bir daha 10 yıl Ticaretten men et bunu yapabilecek kudreti bu millet sana zaten verdi. Hala biz böyle yapıyoruz şöyle yapıyoruz diye birde açıklama yapıyorsunuz bu kadar milletin aklıyla oynamayın yıllarca bu işletmeler bu milleti zehirledi. İzin vermekte vermemekte sizin elinizdeyken hala teşhirle işletmeler için küçük olan meblağlarla cezalar kestik diye bu milleti oyalamayın kanser hastalığı arttı. İnsanlar bilmediği bir çok hastalıkla mücadele ediyor hale geldi. Sizin tuzunuz kuru diye bu milletin geçim derdini görmezden gelemezsiniz !!!
Sizin yediğiniz içtiğiniz organik diye bu milletin geçim derdiyle dalga geçemezsiniz olmaz, bu yaptığınız bu ülke için fazla!!!
Kıymada tavuk taşlığı, zeytinyağında tohum yağı, tereyağında bitkisel yağ tespit edilmiş. Bu kadar temel gıdalar dediğimiz gıdalar üzerinde bile hile varsa, şimdiye kadar neredeydiniz? Şimdi İnternet sitesinde teşhir ettiniz diye sorumluluğunuzdan kurtuldunuz mu?
Bu bakanlıkta kaç kişi çalışıyor bunlar şimdiye kadar ne iş yapıyorlardı? veya hala ne iş yapıyorlar? yedikleri yüzünden hastalanan sevdikleriniz olmadı mı ? Sevdiklerini hastalıktan kaybedenlerin acısını nasıl indireceksiniz?
Bakın Koskoca binlerce çalışanı olan başkanlık Millete Oturup çocuk gibi şikayet etmek yerine Gereğini yapmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti Bu Kadar aciz değildir, lütfen artık şikayet etmeyi bırakın insanların sağlığını huzurunu düşünün birazcık işinizin gereğini yapın!!!
Herkes zannediyorki savaş falan çıkacak vatan için silahımızı, kılıcımızı alıp cepheden cepheye koşup vatanımızı, toprağımızı kurtaracağız eskisi gibi …
Hayır öyle olmayacak artık..!
Sizler çocuğum rezil olmasın şehirde büyüsün, şehirden ev, araba alayım, köyden büyük şehirlere kaçayım derken, kim olduğunu dahi bilmediğinız insanlar gelecek dedenizin babanızın size miras bıraktığı tarlaları, evleri, köyleri tek tek satın alacak, söz sahibi olacaklar. Siz kurak 5 para etmez dediğiniz toprağınızı 3 kuruş fazlaya sattım kar yaptım diye kasılacaksınız.
1 tane boş arazi bırakmadan işleyecekler, üretecekler, senin benim yapamadığımı yapacaklar.
Bizim değerini bilmediğimiz yarım dönüm toprak dahi onların en büyük hayali.
Biliyorlarki Türkiye topraklarına adamı ters diksen düz biter.
Vatanın, topraklarımızın en büyük bekçisi, koruyucusu topraktan üreten köylülerdir.
Tarım arazileri yabancıların eline geçerse,
Türk köylüsü biterse Atalarımızın bize kanıyla, canıyla, aç,susuz kalarak aldığı bu toprakları
hiç savaşmadan kağıt parçası uğruna satarsak, o zaman savaşı kaybetmiş olacağız.
Yatırım yapmak istiyorsanız gidin tarla alın, 49 yıllığına dağlardan arazimi kiralanıyor; bunu onlara bırakmayın siz kiralayın.
Topraktan kalkanla evi, arabayı her zaman alırsınız.
Miras başında kavga edip satılığa çıkarmayın.
Paraya ihtiyacınız varsa toprağı işleyen kardeşinize satın.
Miras başında kavga edip bölüşülemeyen, mahkemelik olan tarla satışlarına gidin bakın; adliye önünde farklı bölgelerden haber alıp koşup gelen nereye çalıştığı, kime hizmet ettiği belli olmayan, yüzünü ilk ve son defa göreceğiniz insanlarla dolu.
Savaş çıkacak diye beklemeyin.
Savaşın ortasındayız.
Toprak için kan veren atalarımızın, para için toprak satan torunları olduk…
Toprağınızı satmayın…
İki yumurta kıramayan kadınlar için, size yaprak sarıp mantı açan kadınları harcadınız…
Okuma alışkanlığı Zara ya da Mango’daki etiketlerden ibaret olan kadınlar için Marx’ı, Engels’i tez konusu yapmış kadınları harcadınız…
3 bin dolarlık Tom Ford Black kullanan kadınlar için, mum kokulu kadınları harcadınız…
Göbeginizi iğrenç bulan kadınlar için, o göbeğe sarılıp uyuyan kadınları harcadınız…
Yemeğe çıktığınızda sürekli hesabı size kitleyen kadınlar yüzünden, “Bu sefer de benden olsun” diyen kadınları harcadınız.
“Manikürüm bozulur” diyerek ütü bile yapmayan kadınlar için, kirli donunuzu elinde yıkayan kadınları harcadınız…
Adnan Hoca’nın “kedicikleri”ni andıran kadınlar için, “Selvi boylum al yazmalım”ın Asya’sına benzeyen kadınları harcadınız…
Yağmur yağınca saçları bozulmasın diye en lüks cafe’ye dalan kadınlar yüzünden, kolunuza girip “Beraber ıslanalım” diyen kadınları harcadınız…
Cebinizde para yokken telefonunuza dahi bakmayan kadınlar için, “Canım sen çaldır, ben sana dönerim” diyen kadınları harcadınız…
Kuaförden çıkmayan kadınlar yüzünden, saçını süpürge eden kadınları harcadınız…
Model arabadan aşağısına binmeyen kadınlar için, halk otobüsündeki tek koltuğu sizinle paylaşan kadınları harcadınız…
Müzik zevki Aleyna Tilki’den ibaret olan kadınlar yüzünden, size çilingir sofrası kurup ud çalan kadınları harcadınız…
Televizyonda magazin programları dışında başka bir şey izlemeyen kadınlar yüzünden, sizinle üstüne formasını çekip maç izleyen kadınları harcadınız…
Lavinya şiirini vanilyalı dondurma zanneden kadınlar yüzünden, o mahûr beste çaldığında gözyaşları müjgan’la buluşan kadınları harcadınız…
“Parasız adam gereksiz adam” diyen kadınlar için, “İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur” diyen kadınları harcadınız…
Burnu aktığında Amerikan Hospital’a koşan kadınlar yüzünden, kırk derece ateşle yanarken alnına sirkeli bez koyan kadınları harcadınız…
Kredi kartlarınızın limitlerini patlatan kadınlar için, yarım kilo kıymayla beş çeşit yemek yapan kadınları harcadınız…
Saçlarınız döküldüğünde sizi beğenmeyen kadınlar için, kel kafanızı öpen kadınları harcadınız…
Zamanı gelince sizi bir kağıt parçası gibi buruşturup atan kadınlar yüzünden, aşkı için her türlü ihanetinize ve zorbalığınıza katlanan kadınları harcadınız…