DOLAR

40,2592$% 0.13

EURO

46,7280% 0.07

STERLİN

53,9463£% 0.2

GRAM ALTIN

4.309,12%-0,18

ÇEYREK ALTIN

7.021,00%0,34

TAM ALTIN

28.001,00%0,34

ONS

3.335,67%0,36

BİST100

10.222,02%-0,03

BİTCOİN

4782277฿%1.63469

a
NEJDET DERİCİ

NEJDET DERİCİ

07 Kasım 2025 Cuma

    YAPMA VE ETME DÜNYASI

    YAPMA VE ETME DÜNYASI
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    YAPMA VE ETME DÜNYASI
    Hani bir atasözü vardır. Bilmem hatırlar mısınız?
    Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.

    1. Hükümetin ve o dönemin başbakanı merhum Bülent ECEVİT için neler söylediler neler.
      Başbakanlığı bırakması için her türlü iftira, yalan ve de uydurma haberlerle istifaya zorladılar.
      Ecevit, bugünleri ta o zaman hissetmişti. Çünkü Erdoğan ve ekibini tanıyordu. Hatta RF Genel Başkanı Necmettin Erbakan’da seçmenleri uyardı ama nafile.
      Erbakan, rahmetli oldu, Bülent ECEVİT ise maalesef da öldü..
      Ne uğruna ABD’ nin Irak’ın işgaline karşı çıktığı ve Türkiye’deki üsleri kullanmasına izin vermediği için.
      Şimdi bakıyorum da, hani o “ bırak, çekil “ diyen gazeteciler neredeler. Bunlardan cesur olup ülkenin durumunu dile getirenler hapiste, bırak diyenler hala utanmadan sıkılmadan ortalıktalar.
      Ayrıca hani o ülkenin en zengin işadamları vardı. Ecevit’in gitmesi için kampanyalar yapıp beyanatlar veriyorlardı.
      Nerede onlar şimdi,
      Dahası o zamanki muhteşem donanımlı paşalarımız vardı. Hani o gitsin falanca insan gelsin diyen paşalarımız neredeler şimdi.
      Aslında Ecevit koltuk sevdası bir lider değildi, defalarca gitti ve geri geldi. Gene gidebilirdi.
      Emperyalist dış güçlerin yaptığı kirli kampanyalar sonunda Ecevit erken seçime zorlanarak iktidardan istifa ettirildi.
      Şimdi baktığımızda,
      Bırak git dediği gazeteciler kendi köşelerine çekilmek zorunda kaldılar, Bazıları ise kuyruğunu bir yerlerine sıkıştırmış iktidara yaranmaya çalışan beyanatlar vermeye çalışıyorlar.
      Görsel ve yazılı basın çeşitli yollarla el değiştirip iktidar yanlısı olmak zorunda bırakıldı.
      Hani o anlı şanlı paşalar ve efelenen iş insanları nerelerdeler. Burunlarını çeke çeke köşelerinde sessiz sedasız oturuyorlar.
      Demokrasi 2002 yılına kadar olan özgürce düşünce yapısını açıklayan bir rejimden, iktidar aleyhine açıklama sonunda hapse atılan veya kamu görevlisi ise sürülen bir otokrasi ile yönetilen toplum olduk.
      ECEVİT öldüğünde sadece kendi ölmedi ülkede demokrasi de öldü.
      AÇIKCASI ECEVİT’İ ÖLDÜRMEDİK. AYNI ZAMANDA 2002 YILINDA YAPILAN ERKEN SEÇİMLE DEMOKRASİYİ DE ÖLDÜRDÜK.
      ( Gazeteci bir arkadaşımın yazısından esinlendim)
    Devamını Oku

    YAPARSA AK PARTİ YAPAR

    YAPARSA AK PARTİ YAPAR
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    YAPARSA AK PARTİ YAPAR
    Ülke olarak AK Partiden önce ne yazık ki, çok geri kalmış, eğitim sistemi olmayan, sağlık sistemi ise acınacak halde ve dikili bir ağacı bile bulunmayan bir ülke iken AK Parti ile çağ atlayıp uluslararası kıskanılacak bir ülke haline geldik.
    Nasıl mı?
    Daha geçen gün Sn. Erdoğan, 28 Ekim 2025 Salı.
    Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Altay tankının teslimi töreninde konuşurken “20-25 yıl önce ülkemizde bir toplu iğne üretemiyorduk” diye cümle kurdu.
    Ancak 2005 yılında kendisinin başbakanlığı zamanında kendi imzası ile özelleştirildiğini hatırlatmakta fayda görüyorum.
    Erdoğan’ın bunu da hatırlamıyor olmasına imkân ve ihtimal yok. Ama söylüyor, çünkü söyleyebiliyor. Üç yıl önce de söylemişti.
    Pekala, yayımlandı da ne oldu? Koskoca bir hiç.
    Çünkü, kendisine bilerek veya bilmeyerek yaptığı hatanın tekrarını engelleyecek bir toplumsal tepki ve medya ortamı yoksa aynı hatayı yapması kaçınılmazdır.
    Ayrıca bu gafletlerin devamı ise aşağıda açıklanmıştır.
    Şöyle ki,

    • “ Şanlı Urfa’daki HARRAN Üniversitesini AK Parti olarak biz açtık, yaparsa AK Parti yapar “ dediler. Ancak o üniversite 1992 yılında yapılmış.
    • “ Ankara’da ki Esenboğa havaalanı biz yaptık, daha önce hava limanımı vardı “ dediler. Ancak o havaalanı 1955 yılında yapılmış.
    • İzmir’de ki ADNAN MENDERES Havaalanının da AK Parti yapmış, daha önceden İzmir’ de de hava limanı yokmuş. Öyle dediler, ancak bu havalimanı da 1987 yılında Özal döneminde yapılmış.
    • Adıyaman Havalimanı da AK PARTİ tarafından başlatıldığını ve tamamlandığını ifade ettiler. Oysa havalimanı AKP kurulmadan 3 yıl önce 1998’de hizmete girmiş.
    • Cengiz Topel Havalimanı da AK PARTİ dönemlerinde yapılmış gibi gösterdiler. Ancak bu havalimanı, aslında ihalesi 1994 yılında DLH tarafından yapılmış ve 2011 yılında sivil havacılığa açılmıştır,
    • “ Muş’ da havaalanı yoktu biz yaptık “ dediler. Ancak bu havalimanı da 1992 yılında açılmış.- Zonguldak’ta önceden olmayan KARAELMAS Üniversitesini de AK Parti yapmış ancak bu üniversite 1992 yılında kurulmuş.
    • Isparta’da ki Süleyman Demirel Üniversitesini de AK Parti yapmış ancak bu üniversite de 1992 yılında yapılmış.
    • Van’ da ki daha önceden olmayan Yüzüncü Yıl Üniversitesini de AK Parti getirmiş. Ancak oradaki üniversite de192 yılında yapılmış.
    • AK Partiden önce ülkede mum, gaz lambası varmış, elektrik bile yokmuş. Ayrıca evlerde ne buzdolabı, ne çamaşır makinesi ne fırın varmış. Bunlar d AK PARTİ zamanında ülkeye gelmiş.
    • “ Hastanelerde MR, ultrason, tomografi gibi cihazlar yoktu “ dediler. Ancak bu cihazlar da ne yazık ki1989 yılında kullanılmaya başlandı.
    • Ambulans bile AK Parti zamanında gelmiş daha önce ambulans bile yokmuş, öyle dediler.
    • Cumhurbaşkanı Erdoğan 75 kişilik sınıflarda okumuş ve o zaman daha tek parti olduğu dönemmiş ve de CHP iktidarda imiş. Halbuki Erdoğan 1954 doğumlu olup ülke tek partili döneme 1950 yılında Demokrat parti ile geçildi. Yani daha dünyaya bile gelmemişti.
      Bu yazdıklarımın hepsini televizyondan ve bire bir canlı olarak dinledim ve inanamadım bir de yazılı basından okudum.
      AK PARTİ Genel Başkanı olan sn. Erdoğan bu yazdıklarımı bilerek mi söyledi, yoksa
    • AĞAM BİZLE DALGA MI GEÇİYOR. 31.10.2025
    Devamını Oku

    BİZ NASIL BU HALE GELDİK

    BİZ NASIL BU HALE GELDİK
    4

    BEĞENDİM

    ABONE OL


    Siyasi İslamcıların Cumhuriyetin kurulduğundan beri hoşlanmadıkları üç şeytan vardır.

    • Atatürk,
    • Laiklik
    • TSK,
      Cumhuriyet kurulurken ne dediler?

    • “ Cumhuriyet kendisini Allah’ın yerine koydu, Allah’ı sildiler “ dediler.
      Onu diyenlerin devamı şimdi son 23 senedir Cumhuriyetin nimetlerinden faydalanarak hayal edemedikleri hayatı yaşıyorlar.
      Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin, meclisin, yapılan devrimlerden elde edilen kazanımlar sayesinde lüks bir yaşam sürerken Cumhuriyeti eleştirmekten utanmıyor musunuz?
      Meclisteki ceylan derisi koltuklarda yayılarak oturarak hala laikliği eleştirmekten utanmıyor musunuz?
      Savunduğunuz Siyasi İslamlıkların hakim olduğu Suriye’de, İran’da, Filistin’de, Irak’ da ve hatta Ortadoğu’da sizin gibi iyi koşullara sahip kaç vekil var veya var mı?
      Hemen yanı başımızda dinciliğin, mezhepçiliğin, etnik bölünmenin sonucu oluşan cihatçı grupların, çetelerin ve terör örgütlerinin, emperyalistlerin etkisi ile dikta rejimlerle yönetilen Ortadoğu’da oluk oluk kanın aktığı, çoluk çocuk, kadın, yaşlı, genç demeden katledildiği bir ortamda sen burada Cumhuriyetin, Laikliğin sayesinde huzur içinde yaşıyorsun ve hala mı bu rejimlere utanmadan sıkılmadan ucube diyebiliyorsun?
      Atatürk’ü, şeriat hukuku yerine laik hukuku kabul etti diye eleştirmek bağnazlık değil de nedir?
      Şu ana kadar iyi veya kötü yürüyen bir Türk Demokrasi varsa ki, daha doğrusu yakın zamanlara kadar vardı, bunun temelinde Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve laik rejim sayesinde vardı.
      Atatürk, ilimi ve bilimi benimseyerek kurdu bu Cumhuriyeti, Nas varken sana bana ne oluyor demedi.
      Cumhuriyet, bağımsız, üniter ve laik bir ulus devleti olarak kuruldu.
      Atatürk, LOZAN’ da elde ettiği kazanımlar sonucu tüm dünyaya “ Yurtta Sulh, Cihanda Sulh “ diyerek barışı savundu. Tüm dünya ülkeleri ile iyi ilişkiler kurup, dört tarafı ateş çemberi ile çevrili olan ülkemizi savaşın bir parçası yapmadı.
      Kurduğu Cumhuriyet, dine değil yobazlığa karşı çıktı.
      Hem cumhuriyetin nimetlerinden yararlanacaksın hem de bu cumhuriyete, laikliğe ve Atatürk’e saldıracaksın.
      İki ayyaş diyebilecek kadar nefretini dışa vuracaksın, öyle mi?
      Şimdide ülkede terörü bitireceğiz diyerek PKK denilen terör örgütü lideri olan çocuk katili Öcalan ile pazarlığa oturuyorsunuz. Şehit Analarının görüşünü aldınız mı? Halkın görüşünü almak için referandum yapmanız gerekmez mi?
      Yoksa sırf cumhurbaşkanının önümüzdeki seçimlerde önünü açmak için DEM Parti ile uzlaşıp anayasayı değiştirmek uğruna mı bu işe kalktınız?
      PKK’nın Lozan anlaşmasına değinerek Kürt Halkının haklarının bu anlaşma ile gasp edildiği açıklamalarına ne diyeceksiniz? Merak ediyorum.
      İktidara geldiğiniz 2002 yılında terör neredeyse sıfıra yakındı ve elebaşı Öcalan yakalanıp hapse bile atılmıştı. Terörden arındırılmış ülke olarak yatırımlar yapılmaya başlanmıştı.
      Nasıl oldu da 23 yılda terör tekrar eski haline geldi ve bizimle pazarlık masasına oturarak elebaşlarına özgürlük isteme hakkını elde etti? Aklım almıyor.
      Bakın arkadaşlar, biz bu cumhuriyeti sokakta bulmadık.
      Bu güne kadar halkın gözünden, gönlünden silemediğiniz Atatürk sevgisini bundan sonrada silemezsiniz.
      Biz Müslüman Türk toplumu olarak iki MUSTAFA’ yı tanır, sever ve sayarız.
      Biri dini inancımıza göre HZ. MUHAMMED MUSTAFA ile,
      Ülkemize Cumhuriyeti kazandıran MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ e. 12.06.2025
    Devamını Oku

    HAYİM NAHUM VE TÜRKİYE

    HAYİM NAHUM VE TÜRKİYE
    2

    BEĞENDİM

    ABONE OL


    Türkiye nasıl bu hale geldi diye düşünmeyin, çünkü bu hale gelmenin temelleri bundan tam 103 yıl geriye yani Lozan görüşmelerine kadar uzanıyor.
    Nasıl mı?
    O zaman “ HAYİM NAHUM DOKTRİNİ “ hatırlamamızda fayda var.
    Seversiniz sevmezsiniz ama Refah Partisi Genel Başkanı rahmetli Necmettin ERBAKAN, zamanında bu konu hakkında ülkeyi yönetenlere seslenmişti. Ama kimse onu ciddiye almamıştı. Geçte olsa bazı gerçekleri görmekteydi.
    Hayim Nahum veya Haim Nahum, Yahudi kökenli olup,1873 yılında Manisa’da doğdu ve 1960 yılında da Kahire’de öldü.
    Paris Yahudi Ruhani Okulunda eğitim alıp, Paris’te sürgünde bulunan Jön Türk’ler ile iyi ilişkiler kurarak onların arasına katıldı.
    Bu ona politik yaşamında da büyük yararlar sağlamış olup, bu sayede İstanbul’da Yahudi Ruhani Okullarında dersler vermeye başladı.
    1908 yılında hahambaşı seçildi ve Siyonist Yahudi liderlerle iletişim halinde kalıp Amerikan diplomatik çevrelerle de etkili olmaya başladı.
    Kendisi, cumhuriyetin ilanından önce 1922 yılında, itilaf devletlerle görüşerek Ankara Hükümeti ile anlaşmaları için büyük katkı gösterdi ve ayrıca Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün propagandasını yaptı.
    Yapmış olduğu bu propaganda, ne ATATÜRK sevgisinden ne de Türkiye sevdasındaydı. Onun için bunların hiç önemi yoktu.
    1923 yılında hukukunu kullanarak İsmet İNÖNÜ’ nün içinde bulunduğu Türk Heyeti ile birlikte tercüman olarak LOZAN görüşmelerine katıldı.
    Bu görüşmelerde Hayim Nahum. Anadolu’da kurulacak olan Türk Devleti hakkında Amerika – Fransa – İngiltere arasında etkili görüşmeler yapsa da itilaf devletleri ile ne görüştüğünü ve ne de görüşmelerin detayları hakkında Türk Heyetiyle bilgi paylaşmadı.
    Ancak, sonradan görüldü ki, itilaf devletleri ile yaptığı bu görüşmeler ve verdiği fikirler İngiliz ve ABD arşivlerine “ Hayim Nahum Doktrini “ olarak yerini almıştır.
    Arşivlerde yer alan ve İtilaf devletleri ve Mason Locaları ile Lozan Anlaşması öncesi yaptığı görüşmelerde onlara “ Anadolu’yu işgal etmekle Müslüman Türkleri sindiremezsiniz, aksi takdirde birkaç yıl içinde bu millet yeniden dirilip karşınıza çıkabilir. Yapacağınız tek şey, Lozan Anlaşmasında bunlara bir fırsat tanıyarak zaman içinde benim önereceğim dört maddeyi gerçekleştirerek yumuşak ve kolay lokma yapıp parçaladıktan sonra büyük İsrail’e katılmalarını sağlayabilirsiniz.” Dedi.

    Bu dört maddeden oluşan doktrin özetle şöyle,
    “1.- Türkleri savaşla yıkamazsınız ancak yıkmak için ekonomik üretkenliklerinden el çektirerek özgüveni olmayan bir topluluk haline getireceksiniz.
    2.- Gerekirse onları tarım toplumu olmayı bile çok göreceksiniz. Hatta hayvancılık yapmalarına bile zorluklar getirerek yaptırmayacaksınız.
    3.- Türk Devletini borçlandırmak yetmez hatta Türk milletini de borca esir hale getireceksiniz ve fert, fert bu milleti borçlandıracaksınız.
    4.- Türk Milletini dininden, yani gerçek İslam’dan, milli kültüründen, halkın eğitiminden uzak tutacaksınız. Hatta basını ele geçirip yönetimin ve bürokrasinin içine kendi adamlarınızı yerleştireceksiniz.
    İşte bu dört şartı yerine getirmeden Türk Milletini tarih sahnelerinden silip atamazsınız. Eğer bu şartları yerine getirmeden savaşırsanız kazanamazsınız.” Diyerek özetledi.
    Ancak ilginç olan şu ki, 1923 yılında Türkiye henüz kuruluş aşamasında iken henüz İsrail diye bir devlet yoktu ortada. İsrail 1948 yılında kuruldu ve ilk tanıyan ülke ABD olup ve her ne hikmetse diğer ilk tanıyan Müslüman ülkeler arasında da Türkiye yerini aldı. Yani İsrail’in kuruluşu yıllar önce planlanmıştı.
    Gelelim Türkiye tarafına,
    Öyle ki, Hayim Nahum’ un gizli görüşmelerinden haberi olmayan Türk Hükümeti Lozan hizmetlerinden dolayı bu adama üstün hizmet madalyası bile vererek ödüllendirdi.
    Türkiye’nin başvekillerinden olan Rauf Orbay, Hayim Nahum’ dan şüphelenmiş olmalı ki, İsmet paşaya bu şahsın ülkede devamına müsaade edilmemesi için telkinde bile bulunmuştu.
    Ancak, iyi bir stratejist olan Mustafa Kemal, Hayim Nahum’un gizli görüşmelerden haberi olmasa da Birinci Siyonist Kongresinden haberi olmuştu ve orada Türkiye’nin geleceği hakkındaki yıkıcı fikirlerini hissetmişti.
    Bundan dolayı olacak ki, Türkiye’de faaliyet gösteren Mason locaları 1935’te Atatürk’ün emriyle kapatıldı ve bu localar faaliyetlerini yıllar boyunca gizli şekilde yürütmek zorunda kaldı. Daha sonra ise Atatürk’ün ölümünü takiben yıllar içinde bu localar açılarak faaliyetlerine halen devam etmektedirler.
    Buna karşılık Mustafa Kemal, ülke üzerine oynanmak istenen oyunlara karşı geliştirdiği yatırımlarla onların planını bozuyordu. Türkiye’nin güçlü bir ülke olabilmesi için ülkede eğitime, sanayiye, tarım vs. önem veriyor ve gerekli yatırımları yapıyordu.
    Bu onların pek hoşlarına gitmese de planlarını zamana yayıyorlardı.
    Ta ki, Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ölümüne kadar.
    Atatürk’ün ölümünden(!) sonra, Ülkeyi yönetmekte olanların zaaflardan yararlanan Hayim Nahum, doktrinlerini yeniden uygulamaya başladı. 1960 yılında vefat etse de, uygulamaya devam edildi.
    Ta ki, bugüne kadar.
    Türkiye’de Siyonist Hayim Hanum, kendi doktrinlerinin uygulayarak Türkiye’yi Siyonistlerin, ABD’nin, İsrail’in ve İngilizlerin kucağına oturtturmuştu. Bunlar ise, ülkede kimin yönetime seçileceğine, beğenmedikleri takdirde askeri ve sivil darbe ile indirilmesine bile bunlar karar verecek güce ulaştılar.
    Şimdilerde Prof. Dr. Ali Çarkoğlu’nun başkanlığını yaptığı Rahmi Koç, İshak Alaton, Jack Kamhi, İnan Kıraç, Bülent Eczacıbaşı, Nuri Çolakoğlu, Osman Kavala gibi, işadamlarıyla, Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu gibi bürokratlar, Aydın Doğan, Tarhan Erdem, Ergun Özbudun, Asaf Savaş Akad, Cüneyt Zapsu gibi etkili isimler tarafından faaliyet gösteren TESEV ( Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı ) in bu doktrini destekleyici sosyal düzende herhangi bir etkileri olabilir mi?
    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bir kaset yoluyla gönderilip yerine tepeden inme Kemal Kılıçdaroğlu’ nun getirilmesi tesadüf olabilir mi?
    01 Mart tezkeresine karşı çıkan Atatürkçü askerlerin tutuklanarak Silivri Cezaevine gönderilmesi de sizce tesadüf mü?
    Ayrıca bugün Silivri ve diğer cezaevlerinde bulunan milletvekilleri, belediye başkanları, parti genel başkanları, gazeteciler, işadamları, kanaat önderleri, akademisyenler, sanatçılar ve diğerleri. Bunlar da tesadüf olabilir mi?
    Sonuç olarak, ATATÜK, Hayim Nahum’un ve Siyonist emperyalistlerin tüm oyunlarını bozmuş ve Türkiye Cumhuriyetini laik ve cumhuriyetle yönetilen bağımsız bir ülke haline getirmiş ve ayrıca da Osmanlının bunlara olan tüm borçlarını ödeyerek tertemiz borçsuz bir ülke olarak yaratmıştır.
    Şimdi ise bağımsızlığımızın tartışıldığı hem ekonomik ve de hem siyasi zor günlerin yaşandığı bu günlere nasıl geldiğimizi anlamamız için 10 KASIM 1938 günü ATATÜRK’ ün ölümünden sonra Türkiye’nin nasıl tekrar emperyalistlerin çarkına sokulduğunu göstermek için bu yazıyı yazmayı bir uygun buldum.
    İnşallah ilk seçimden sonra “ HERŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK “

    Devamını Oku

    ATATÜRK DİYOR Kİ,

    ATATÜRK DİYOR Kİ,
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Ey milletim,
    Ben Mustafa Kemal’im.
    Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
    Hala en hakiki mürşit, değilse ilim,
    Kurusun damağım, dilim,
    Özür dilerim,
    Unutun tüm dediklerimi,
    Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.

    Özgürlük hala,
    En yüce değer,
    Değilse eğer,
    Prangalı kalsın diyorsanız köleler,
    Unutun tüm dediklerimi,
    Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.

    Yoksa, çağdaş medeniyetin anlamı,
    Orta çağa taşımak istiyorsanız zamanı,
    Baş tacı edebiliyorsanız,
    Sanatın içine tüküren adamı,
    Unutun tüm dediklerimi,
    Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.

    Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın,
    Anlamı kalmadıysa,
    Yurtta sulh, dünyada barışın,
    Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın,
    Unutun tüm dediklerimi,
    Yıkın, diktiğiniz heykellerimi,
    * *
    Özlediyseniz fesi, peçeyi,
    Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi,
    Hala medet umuyorsanız,
    Şıh’tan, şeyhten, dervişten,
    Şifa buluyorsanız,
    Muskadan, üfürükçüden,
    Unutun tüm dediklerimi,
    Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
    * *
    Eşit olmasın diyorsanız kadın, erkek,
    Kara çarşafa girsin diyorsanız,
    Yobazın gazabından ürkerek,
    Diyorsanız ki, okumasın,
    Kadınımız, kızımız,
    Budur bizim alın yazımız,
    Unutun tüm dediklerimi,
    Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
    * *

    Fazla geldiyse size hürriyet, cumhuriyet,
    Özlemini çekiyorsanız,
    Saltanatın, sultanın,
    Hala önemini anlayamadıysanız,
    Millet olmanın,
    Kul olun, ümmet kalın,
    Fetvasını bekleyin, şeyhülislamın,
    Unutun tüm dediklerimi,
    Yıkın, diktiğiniz heykellerimi,
    RAHAT BIRAKIN BENİ.

    ( Süleyman APAYDIN’ ın yazmış olduğu bu şiir alıntı olup, günümüzü çok güzel anlatmıştır.)

    22 Nisan 2022 yılında kaybettiğimiz zamanın Hürriyet Gazetesi yazarlarından olan rahmetli Tufan TÜRENÇ, 11 Kasım 2005 yılında bu günleri tahmin ederek yukarıdaki şiiri köşesine taşımıştı.

    Aynı zamanda kendisini de vesile ile yad ediyorum.

    VE, YORUMU TAMAMEN SİZE BIKAKIYORUM. 04.10.2024

    Devamını Oku

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.