40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
7.021,00%0,34
28.001,00%0,34
3.335,67%0,36
10.222,02%-0,03
4782277฿%1.63469

1880’li yıllar… Kenya’nın Kikuyu kabilesine mensup yerliler, çamaşır yıkamak için, köylerine yürüme mesafesindeki Hint Okyanusu’nun sahiline inmişlerdi. Göz alabildiğine uzanan kumsal, Avrupalı denizciler arasında “köle kıyısı” olarak tanınıyordu.
Korsanların saldırısına uğradılar. Kaçmaya çalışırken öldürülenler oldu. Zincire vuruldular, zorla gemiye bindirildiler, kamçılana kamçılana ambara indirildiler. Kadın, erkek, çocuk, 100 kadar talihsiz vardı. İbrahim onlardan biriydi. Eşi ve henüz iki yaşındaki oğlu Ahmet’le birlikte yakalanmıştı.
Köle olarak satılmak üzere meçhule doğru yola çıktılar. Kaç gün, kaç gece gittiklerini bilmiyorlardı, sadece su ve kuru ekmek veriliyordu, karanlık, küf ve idrar kokulu ambarda, ayaklarında pranga, birbirlerine sarılarak hayatta kalmaya gayret ediyorlardı.
Girit’e vardılar. Her şeye rağmen, diğerlerine göre şanslı sayılırlardı, çünkü ayırmadılar, ailece sattılar. Resmo’da çiftlik sahibi olan, zengin bir Osmanlı ailesinin malı olmuşlardı. Yıllarca çok kötü şartlarda yaşadılar, en pis, en ağır işlerde boğaz tokluğuna kölelik ettiler.
İbrahim 20 yıl kadar dayanabildi, yorgun ve kırgın kalbi durdu, rahmetli oldu. Ahmet büyümüştü, bir başka köle kızcağızla evlendirdiler.
Takvimler 1908’i gösterirken, Yunanistan Girit’i ilhak etti, çarşı karıştı. Resmo’daki Kandiye’deki çiftlik sahipleri, kölelerini ufak ufak elden çıkarmaya, İstanbul’a satmaya başladılar. Ahmet hariç… Sahipleri son ana kadar ondan vazgeçmedi.
1923… Ahmet’in kızı oldu. Henüz kırkı çıkmamış, adı konmamışken, Lozan antlaşması gereğince mübadele başladı, ailesiyle gemiye bindi, Girit’teki Türklerle beraber anavatana geçti, Ayvalık’a ayak bastı.
Osmanlı kölesi Ahmet… Atatürk Cumhuriyeti’nde eşit yurttaş oldu.
En ufak bir ayrım yapmayan genç Türkiye Cumhuriyeti, sadece bağrına basmakla kalmadı, Ayvalık’ta başını sokabileceği bir ev, geçinebilmesi için zeytin ağaçları da verdi.
Özgür insan Ahmet… Mustafa Kemal’e hissettiği sevgiyi, çocuğuna yansıttı, kırk günlük bebiş kızına “Kemale” adını verdi.
Yıllar yılları kovaladı… Yoksulluk nedeniyle ilkokulu yarıda bırakan Kemale, aile bütçesine katkı için terzinin yanında çalışmaya başladı, meslek edindi. Büyüdü serpildi, mahallenin delikanlısı Mehmet’e gönlünü kaptırdı. Mehmet de Resmo doğumlu, mübadil bir ailenin çocuğuydu. Kemale siyahken, Mehmet sarışın, mavi gözlüydü. Önceleri konu komşuyu boşver, kendi aileleri için bile yadırgatıcı bulundu ama, aşk kardeşim, önünde durabilmek mümkün mü, üç gün üç gece
düğünle evlendiler. Boy boy, dokuz çocukları oldu.
1953… Kemale dört kızdan sonra beşinci çocuğunu dünyaya getirdi, erkekti, gene Mustafa Kemal’den yola çıkarak, Mustafa adını verdiler. Minik Mustafa, sarışın babasına değil, annesine çekmişti, dedesi Ahmet’in adeta genetik kopyasıydı, siyahtı.
Sokakta arkadaşlarıyla oynarken, kimse ona sen farklısın demiyordu ama, o farkındaydı. Merak etmeye, annesine, ninesine sormaya başladı. Arkadaşlarım, babam, herkes beyazken, ben, kardeşlerim, annem niye siyah? Bu soruyu ne zaman sorsa, büyüklerinin gözleri kederle dolar, cevap vermezler, geçiştirirlerdi.
İzmir’e taşındılar. İlkokulu bitirdi, ailenin maddi sıkıntıları nedeniyle devam edemedi, çalışmak zorundaydı, torna tesviye atölyesinde işe girdi. Kitap okumaya inanılmaz meraklıydı, kendi kendisini yetiştirdi. Askerlikten sonra, Halkevleri Derneği’nin aktif üyelerinden biri oldu.
1978… Karabağlar Halkevleri, silahlı sağcı bir grup tarafından basıldı, Mustafa sağ bacağından ve sağ kolundan vuruldu. Ameliyat üstüne ameliyat, ölümden döndü ama, sağ kolu bir daha asla eskisi gibi çalışamadı. Meslek değiştirmek zorunda kaldı, mermer ustası oldu. 12 Eylül darbesinde tutuklandı, suç muç yoktu ama, bir sene yatırıldı.
Hapisten çıktıktan sonra kaleme sarıldı. Hayatını yazmaya karar vermişti. Kendi kendine yönelttiği ilk soru, çocukluğunun sorusuydu: Ben kimim?
Ve, makarayı geriye sara sara, yukarda kabaca özetlediğim, aile ağacının köklerini ortaya çıkardı.
Oturdu, ilk kitabını yazdı:
“Arap Kızı Kemale…”
Annesinin öyküsünü anlattı.
Sonra ikinci kitabı “Köle – Kenya, Girit, İstanbul Kıyısından İnsan Biyografileri”ni yazdı. Bu kitap, Fransızca’ya çevrildi.
Ardından, tüm aile öyküsünü içeren belgesel yapıldı, tarihimizdeki kölelik sistemini anlatan ilk belgeseldi, TRT’nin yanısıra, Fransa’da İngiltere’de ABD’de Kanada’da yayınlandı. Belgeselin adını bizzat Mustafa koydu: “Arap Kızı Camdan Bakıyor!”
Ve Mustafa, yine tarihimizde ilk kez “Afrikalılar Kültür ve Dayanışma Derneği”ni kurdu. 2006 yılında derneğin açılış törenine, UNESCO Köle Yolu Projesi Başkanı bile katıldı. Kıt kanaat imkanlarla faaliyet gösteren bu derneğin çatısı altında mucizevi işler başardı, İzmir’deki konferanslara dünya çapında bilim insanları katıldı, Türkiye farkında bile değildi ama, “Afro Türk” kavramını dünyaya tanıttı.
Geçen sene… Hayatının en büyük ideallerinden birini gerçekleştirdi, İzmir’de Dana Bayramı’nın kutlanmasını sağladı. (Dana Bayramı, dini değildir, kültüreldir, Afrika geleneğidir, kabilenin ileri gelenleri ortaklaşa dana alır, mayısın ilk haftasında kurban edilir.) Afro Türk Derneği’nin Konak belediyesiyle gerçekleştirdiği Dana Bayramı Festivali’nde, Alsancak sokaklarında bir hafta boyunca Afrika rüzgarı esti, Afrika kostümleri, maskeleri, müzikleri ve danslarıyla kortejler yapıldı. Hayvan haklarına saygı gereği, dana kurban edilmedi, hatta kortejde bile gerçek dana yerine, dana maketi kullanıldı. Piknik yapıldı. Paneller yapıldı. Türkiye’nin gene haberi bile yoktu ama… Kanada’dan İsrail’den, kölelik kavramı üzerine dünya otoritesi kabul edilen bilim insanları konuşmacı olarak katıldı.
Şahsi çabalarıyla, adeta tek başına mücadele ederek bu rengarenk bayramın kutlanmasını sağlayan Mustafa, hayatının en mutlu günlerinden birini yaşadı.
Oysa, ağır hastaydı. Dana Bayramı boyunca yüzündeki tebessüm asla eksik olmadı, kimseye belli etmedi ama, amansız hastalığın neredeyse son evresindeydi. Son nefesine kadar çalıştı, didindi, çırpındı, Afro Türk kültürünün tanınmasına katkı sağladı.
Ve maalesef, hafta başında kaybettik Mustafa’yı… Varyant’taki Fatih camisinde kılınan cenaze namazı sonrasında, Paşaköprüsü’nde toprağa verildi. Sessiz sedasız. Türkiye’nin ruhu bile duymadı.
Yavşağın biri olsaydı, inanın hepinizin haberi olurdu. Çünkü haysiyetli basınımız (!) bangır bangır yazardı, ağıt yakarlardı.
Duymak istersiniz diye yazıyorum. Türkiye çok değerli bir evladını kaybetti. Mustafa Olpak… Siyahtı, memleketin yüz ak’ıydı.
Yılmaz Özdil

Alayazı, Kastamonu ilinin Cide ilçesine bağlı bir köydür
166 YILLIK TARİHİ ŞİLE DENİZ FENERİNİN “ŞİLE BEZİ SATIŞ OFİSİ” OLARAK KULLANILIYOR OLMASI İLÇEDE ŞAŞKINLIK YARATTI!..

Ümraniye Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Mehmet Özdil: 5.000 m²’lik Taşınmazlar Geri Alındı..

Moda Tasarımcısı Erol Albayrak “Moira by Urfa” Koleksiyonuyla Muhteşem Defileye İmza Attı..

Şile Belediye Meclisi Ekim Ayı İlk Oturumunda Borçlar ve Şile Bezi Festivali Tartışıldı

Down sendromlu sanatçı Madaslı’nın ‘Masumiyetin Kırmızısı’ serigisi Tekirdağ’da

LİSE ÖĞRENCİLERİNE KARİYER GELİŞİMİ EĞİTİMİ UZAY TEKNOLOJİSİYLE AKTARILACAK

Türkiye ile Bulgaristan Maçında Heyecan: 2026 Dünya Kupası Kritik Deplasman

ATEŞ TESİSAT KANAL GÖRÜNTÜLEME

BTP’nin 9. Olağan Kongresi şölen havasında geçti Hüseyin Baş: Bağımsız Türkiye salonlara sığmıyor “İstikbal biziz, biz geleceğiz” “Türkiye’nin terörsüz olması için demokrasisiz olması gerekiyormuş” “Vatandaşlık maaşını ilk 2004 yılında Prof. Dr. Haydar…

BTP 9. Olağan Büyük Kongresini 7 Aralık Pazar Günü Yapacak

Ekonomide Gerçek Dönüşüm Şarttır”

MEHMET BEKHAN: MİLLETİN İRADESİYLE YENİDEN İNŞA EDİLECEK BİR SİYASET DÖNEMİ BAŞLIYOR

Mustafa Sandal’dan Hüseyin Baş’a; Seviyorum seni adam!
Muhtarlık seçim sonuçları! Mahalle muhtarınızı nasıl öğrenebilirsiniz? Muhtarlık sonuçları sorgulama
OZAN AHMET TAŞKIN BİZ GELİRİZ DEVLET BEYİM,
Deva Partisi Sarı kart Gösterdi
Kastamonulu Şevket Doğan
AÇIZ AÇ
Ekotom Hastanesi Başhekimi çirkin olaya cevap verdi işte videonun gerçeği
Avrupa Birliği Gazetesi 232 Sayısı